ISSN 1308-8483
İNSAN HAKLARINA BİR GÖZ ATALIM MI? / Nilgün ÖZARAR
Nilgün ÖZARAR    
  Yayın Tarihi: 27.1.2009    


İNSAN HAKLARINA BİR GÖZ ATALIM MI?

Değerli okurlar hepimiz için, daha doğrusu bu dünyada yaşayan tüm insanları ilgilendiren bir konudur bu İnsan Hakları! İnsan hakları ve temel özgürlüklerinin korunması Sözleşmesi Avrupa Konseyi bünyesinde hazırlanmıştır. 4 Kasım 1950 tarihinde Roma’da imzaya açılan Sözleşme, 1953 Eylül’ünde yürürlüğe girmiştir. 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden yola çıkan Sözleşme’nin yazarları insan haklarının ve temel özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi yoluyla Avrupa Konseyi’nin hedeflerini takip etmek niyetindeydiler. Sözleşme ile birlikte, Evrensel Beyanname’de dile getirilen haklardan bazılarının toplu teminat altına alınmasına ilişkin ilk önlemlerini almışlar.

1950 Tarihli Sözleşme

Madde 2: Yaşama hakkı
Madde 3: İşkence yasağı
Madde 4: Kölelik ve zorla çalıştırma yasağı
Madde 5: Özgürlük ve güvenlik hakkı
Madde 6: Adil yargılanma hakkı
Madde 7: Cezaların yasallığı
Madde 8: Özel hayatın ve aile hayatının korunması
Madde 9: Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü
Madde 10: İfade özgürlüğü
Madde 11: Dernek kurma ve toplantı özgürlüğü
Madde 12: Evlenme hakkı
Madde 13: Etkili başvuru hakkı
Madde 14: Ayırımcılık yasağı

Yukarıda başlıklarını okuduğunuz bu sözleşmenin bazılarına, gelin birlikte bir göz atalım ve ne hakkımız var ne yok hatırlayalım.

Madde 1: Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler. Şu dünyanın haline bir bakın ne kadar kardeşiz değil mi? Birbirimizi ne çok seviyoruz değil mi? Madem öyle niye bizim memlekette insanları sokaklarda sürükleyip dövüyorlar acaba?

Madde 3: Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır. Öylemi? Kimileri sürünmeye yaşamak diyorsa, kimileri koruma altında öldürülüyorsa ne yapacağız?

Madde 4 :Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz; kölelik ve köle ticareti her türlü şekliyle yasaktır. Ya.. bunu okuduğuma çok memnunum, demek yasak! Bizim kız çocuklarını Anadolu da satıp duruyorlar da buna bir bakan yok mu acaba?

Madde 5:Hiç kimse işkenceye, zalimane, gayriinsani, haysiyet kırıcı cezalara veya muamelelere tabi tutulamaz.

Ay buna çok güldüm yaa…, Manisa da bizim çocukları içeri alıp nasihat edip bıraktılar herhalde!Raporlarla tescil edilmiş, muntazam dövülmeyle öldürülenlerin hesabını acaba kimden soracağız bir bilen var mı? Televizyonlara çıkıp özür dilemekle oluyor mu?

Madde 6: Herkes her nerede olursa olsun hukuk kişiliğinin tanınması hakkını haizdir. Vay… be bizim memlekette son günlerde olanlardan bu hakları yazanların haberi var mı acaba?

Madde 9:Hiç kimse keyfi olarak tutuklanamaz, alıkonulanamaz veya sürülemez. Yok ya başta İlhan Selçuk ağabeyimizi ve diğerlerini çaya davet ettiler de biz anlamadık herhalde!
Madde 10:Herkes, haklarının, vecibelerinin veya kendisine karşı cezai mahiyette herhangi bir isnadın tespitinde, tam bir eşitlikle, davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından adil bir şekilde ve açık olarak görülmesi hakkına sahiptir. Bak bu maddeye bayıldım işte, aynısının tıpkısı şu anda bizim memlekette aynen harfiyen uygulanıyor!

Madde 11: Bu maddeyi iyi okuyun son günlerde bizim memlekette neler oluyor hemen anlarsınız!

Bir suç işlemekten sanık herkes, savunması için kendisine gerekli bütün tertibatın sağlanmış bulunduğu açık bir yargılama ile kanunen suçlu olduğu tespit edilmedikçe masum sayılır.
Hiç kimse işlendikleri sırada milli veya milletlerarası hukuka göre suç teşkil etmeyen fiillerden veya ihmallerden ötürü mahkum edilemez. Bunun gibi, suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha şiddetli bir ceza verilemez.

Madde 13: Herkes herhangi bir devletin sınırları dahilinde serbestçe dolaşma ve yerleşme hakkına haizdir. Herkes, kendi memleketi de dahil, herhangi bir memleketi terk etmek ve memleketine dönmek hakkına haizdir.
Vahh.. Nazım Hikmet, vahh.. Yılmaz Güney, vahh.. Ahmet Kaya

Yukarıda kısaca göz attığımız bazı maddelere ülke olarak ne kadar sadık kaldığımız konusunda sanırım biraz fikir sahibi olmuşunuzdur. Yalçın Küçük ağabeyimizi biliyorsunuz serbest bıraktılar, siz şimdi seyreyleyin olacakları.

İlk iş insan hakları AHİM’e baş vuracaktır tabii bu yalnız onun şahsıyla sınırlı kalmayacak, yargılanıp beraat edenlerde aynı şeyleri yapacaklardır.

Eh devletimizden Allah zeval vermesin, bol parası var ya ekonomik kriz de zaten bizi teğet mi geçti deldi mi geçti henüz farkında değiliz,Allahın izniyle AHİM den çıkacak cezaları da öderiz EVELALLAH.

Şimdi geldik bu insan hakları sözleşmesinin en can alıcı maddelerine,sıkı durun

Madde 16

Evlilik çağına varan her erkek ve kadın, ırk, uyrukluk veya din bakımından hiçbir kısıtlamaya tabi olmaksızın evlenmek ve aile kurmak hakkına haizdir. Her erkek ve kadın evlenme konusunda, evlilik süresince ve evliliğin sona ermesinde eşit hakları haizdir.

Başbakanımız ne diyordu “Bekara karı boşamak kolaydır” ben de bunları yazanların hepsinin bekar olduğunu sanıyorum. Gazetelerde her gün boy boy çeşitli yöntemlerle öldürülen boşanmaya kakmış kadın hikayelerini hatırladınız mı?

Evlenme akdi ancak müstakbel eşlerin serbest ve tam rızasıyla yapılır.
Size öyle sanıyorsunuz ama o öyle değil!

Aile, cemiyetin tabii ve temel unsurudur, cemiyet ve devlet tarafından korunmak hakkını haizdir.


Bak bunu bizim polisimiz valla çok iyi yapar, kocası tarafından ağzı burnu kırılmış canını kurtarmak için karakola sığınan kadına “ her evde böyle şeyler olur bacım, boş ver bak kocan kapıda bekliyor döver de sever de” deyip biraz daha dövmesi için adama teslim ederler. Aileyi korumak lazım öyle değil mi?

Bir de bu işlerin ödüllü olanı vardır ki dünyada başka hiçbir yerde bulunmaz bir uygulamadır, tecavüze uğramış bakireleri korusun diye tecavüzcüsüyle evlendirirler. Aile olsunlar da kocaları onları korusun diye. Bizim memlekette namusu kadınların uçkuruna bağlayan töre meselesi ne yazık ki sadece kadınların taşıması gereken bir sorumluluktur ve ölürler, erkekler ise infazcıdırlar ve itibar görürler.Onun içinde erkeklerin işlediği namus cinayetleriyle, yaptıkları haksızlık, hırsızlık ve yolsuzluk yoğunluğu karşılaştırılırsa, nüfusa oranla bir metre kareye düşen yağmurdan fazladır.

Namus cinayetlerindeki sayılarla, yolsuzluk ve hırsızlık sayılarına bakarsanız arada müthiş bir fark vardır. Demek ki ortada temizlene temizlene bitirilemeyen bir namus kirlenmesi var ve ölüm cezasına rağmen artıyor. Namus da kadının uçkuruna bağlanmış olduğundan yolsuzluk, hırsızlık yapanlara bu ülkede itibarlı ve namuslu gözüyle bakılmasına hiç şaşmamak gerekiyor öyle değil mi?


Nilgün ÖZARAR

nilgun.ozarar@gmail.com


1433











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)