ISSN 1308-8483
14 ŞUBAT / Hülya ÖZDOĞAN ÇAPA
  Yayın Tarihi: 12.2.2009    


14 ŞUBAT

Pek çok şey gibi sevgiyi de tüketen bir toplum olarak 14 Şubat’a hazırlanıyoruz, daha doğrusu bizi birileri hazırlıyor günlerdir. Televizyon, gazeteler, dergiler buna odaklı, tam bir bombardıman altındayız. Yüzük, gül, çikolata, akla ziyan her türlü ürün bir yolu bulunup pazarlanıyor, istesek de istemesek de.

Son on yıllardır ölçüyü nasılda kaçırdık. Kadınlar Günü, Anneler Günü, Babalar Günü, yılbaşı, Sevgililer Günü anlamını yitirdi gitti birer birer. Aslına bakarsak hiçte fena değildi önceleri. Hepside sevgiyi, hatırlamayı, önemsemeyi içeriyordu. Birden ne olduysa(!) anlamları boşaldı sanki anlamsızlaştıkça hızla metalaştılar.

Kadınların sekiz saatten fazla çalıştırılmamaları için eylem yapılan 8 Mart; kadın, emek, sömürü, eşitlik, hak gibi kavramlardan uzaklaşıp, vitrinlerde kırmızı ürünlerle ifadesini bulan gün oluverdi. Eşit ücret alamayan, iş yerinde tacize uğrayan, evde dayak yiyen kadınlar “ne hediye alacakları” merakıyla 8 Mart’ı iple çekmeye başladılar.

Anne ve babasını 364 gün aramayan evlatlar(!) yasak savmak için aldıkları hediyeleri öğlene kadar adrese teslim edip, bir an önce kendi hayatlarına dönme savaşına başladılar. Armağanlar ne kadar pahalıysa günün önemi o denli vurgulanıyordu. Oysa hepsi hepsi onlardan istenen yalnızca “onların çocukları olduklarını hatırlamalarıydı”.

Yılbaşını hele hiç anlayamam. “Ömrümden bir sene daha geçti, ohh ne iyi oldu” diye kutlamamı yapılır? Noel Baba ya da Ana olduğumuzu sanarak, garip bir gönül bolluğuyla hediye dağıtma krizine tutuluruz her yılbaşı.

Sevgilerimizi yitirdikçe daha bir sardık bu işlere. Ne anlaşılmaz insanlar, ne kafası karışık bir toplum olduk. Çarşı pazarlar bu özel günlerin mallarıyla dolup taşarken, üçüncü sayfa haberlere konu olduk her birimiz. Annesini, babasını kesen çocuklar, kızını hamile bırakan babalar, 5 aylık karısını peşkeş çeken erkekler, aldatan kocaları ya da kadınları takip edip yakalayan şirketler, namus belasına zindanlara düşen erkek kardeşler, evliliklerinin ilk yılında hatta aylarında boşanma kararı alan gençler içimizden çıkmadı mı? Boşanma arttıkça Sevgililer Günü önem kazandı, tabii ki çarşı pazar da kazandı.

Sevgimizi yüreğimizle anlatamadıkça açığı kapatmak için yan yollara saptık sanki. Ne kadar pahalı hediye o kadar aşk. Niye öğrenemedik, sevgi yürekle anlatılır, başka hiçbir şeyle değil.

Neyse, bunları dedim diye enseyi karartmayın hemen. Siz yine de 14 Şubat’ı unutmayın, sevgiden kime zarar gelmiş? Bir şiirle, bir şarkıyla, bir öyküyle (yalnızca ikinize ait), belki bir demet papatyayla ama ille de sımsıcak iki yürekle kutlayın.

Not: Bu 14 Şubat’ı da “Abaza” geçireceklere: Geleceğe olan umudunuzun her dem taze kalması dileğiyle… Ben hepinizi seviyorum.


Hülya ÖZDOĞAN ÇAPA



1801











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)