ISSN 1308-8483
SENİ ARTIK SEVMİYORUM, YASEMİN / Aksel AĞAN
Aksel AĞAN    
  Yayın Tarihi: 25.3.2009    


SENİ ARTIK SEVMİYORUM, YASEMİN

Her günkü gibi bir gündü işte.
Kadıköy İskelesi'ne doğru yürüyordum. Yapacağım vapur yolculuğunun sevinciyle adımlarımı sıklaştırdım. Denizin o uçsuz bucaksız görüntüsünün içine ne çok güzel şeyler sığabiliyor. İstanbul'un lirik manzarası, martıların yol arkadaşlığı, balıkçı teknelerinin ninni tadındaki tıpırtıları, uzaktan yakından geçen diğer vapurların bizimkine duman salarak verdikleri selamlar, uzaklardaki adacıklar, Kız Kulesi, huzur....

Vapur suları köpürterek düdüğünü çaldı. Ben yine gelmiş geçmiş ne varsa denize attım ve köpüklerde yıkanmaya başladılar.

Öylece dalmış, uzaklara bakarken Haydarpaşa açıklarında dalgakırana kocaman harflerle yazılmış bir yazı gözüme ilişti:

"SENİ ARTIK SEVMİYORUM YASEMİN"

Her gün geçerim buradan.
Dün, yoktu. Belli ki düne kadar sancılı bir aşkın isyanı henüz avaz avaz bağırılmamıştı. Sağımda solumda gülüşmeler oldu. Bu dört kelimelik hikayenin altında yatan derinliği görmezden gelmelerine ve hatta komik bulmalarına içerledim.
Bense, düşündüm...
Kahramanımız ve Yasemin de köpüklerime karıştılar....
Yasemin'i artık gerçekten de sevmiyor muydu kahramanımız?
Peki, artık sevmediği Yasemin için neden bunca zahmete girip o kocaman yazıyı yazmıştı? Sevgisi nefrete mi dönüşmüştü?
Öfke miydi yoksa her fırça darbesinde dalgaları kıran?
Kırgınlık mıydı sevgisizliği ile karıştırdığı, yoksa anlaşılamazlığın sancısı mıydı yüreğini acıtan?

Belli ki Yasemin çok sevilmişti bir zamanlar. Muhtemelen karşılıklı bir aşktı bu. Belli ki ortak hayaller kurulmuş, yeminler edilmiş, vaatler verilmişti hiç ayrılmamak için... Birlikte yaşlanacaklar, iyi günde kötü günde destek olacaklardı birbirlerine.
Kahramanımız için koparmaya, hatta koklamaya kıyamadığı güzellikte bir çiçekti Yasemin. Onu o kadar çok seviyordu işte...

Peki onu o kadar severken değil de, neden şimdi sevmezken yazılmıştı bu yazı?
Hangi hayal kırıklığı vazgeçirmişti onu bu sevdadan?
Vazgeçmiş miydi gerçekten?

Buna inanması güç... Öyle bile olsa, belli ki Yasemin hala önemli kahramanımız için. Hala bir umudu var mı bilinmez; ama hiç kimseye değil, dalgalara da değil, sadece Yasemin'e seslendiği kesin:

-Duy sesimi Yasemin, bana kulak ver;
SENİ (artık) SEV(m)İYORUM...


Gurur okudum ben bu satırda. Bir zamanlar –ve aslında hala- sevdiği o nazlı çiçeği tarafından anlaşılamamanın ve kırgınlığının serzenişini okudum o dalgakıranda. Ona söyleyemediği o kadar çok şeyi biriktirmiş ki içinde. Nelere incindi, neleri görmezden geldi kim bilebilir?
Bir zamanlar Yasemin ile kol kola, güle oynaya dolaşılan yollarda, sanki bastığı yeri incitmekten korkarcasına çekingen ve suskun adımlarla, boynu bükük bir yalnızlık mı uzanmakta artık? O büyük coşku yerini buruk, kekremsi tadı ile koyu bir hüzne mi bıraktı?
Her şey Yasemin ile birlikte eksilmiş ve üşüyor mu artık? Sanki bir daha hiçbir bahar yaşanmayacakmışçasına, en puslu sonbahar mı geldi bu defa?

Yasemin meğer ne kadar çok dolduruyormuş kahramanımızın dünyasını. Meğer ne kadar çok sevmiş onu. Ne zaman değişti bir şeyler?
Bu dönüşüm yavaş yavaş, sinsice, fark ettirmeden nasıl da esir aldı sevdalarını? Onun hayatında daima var olacağını sanarak "sahip olmanın" rahatlığı mıydı yoksa sevgisini tüketen?

Oysa sahip oldukça değerini yitirir sevgiler...


Sahip olmaktansa, özgür bırakıp paylaşabilselerdi, sevgileri çoğalacaktı
Kim suçlu, bilinmez... Hem ne önemi var ki artık kim doğru, kim yanlış.. Birinden biri oyunu bozmuş.

Son nokta, kahramanımızın belki de pişmanlığı ve Yasemin'i özlüyor olması... Onu hala seviyor ve ona sesleniyor:

- Hadi, bir şeyler yap, ya da benim yapmama izin ver,
- Eskisi gibi olalım,
- Seni özledim ve hala seviyorum,
- Sensiz her şey anlamsız,
- Ne olur, geri dön....


28.05.2007--KUMBAĞ


Aksel AĞAN



2460











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)