ISSN 1308-8483
Köksüzlük ve Kentlere İç Göç / Tarık Dursun K.
  Yayın Tarihi: 28.4.2009    


Köksüzlük ve Kentlere İç Göç

Tito'lu özyönetim sırasında Yugoslavya'ya çok gittim, çok gezdim ülkeyi, çok kentler, çok kasabalar gördüm.Azınlık, çoğunluk, Müslüman, Hıristiyan bir arada hırsız gürsüz yaşıyorlardı.

Ateş henüz küllenen son çatışma ve beraberinde gelen azınlıklar-çoğunluklar arası büyük tedirginlik; (bir önceki Osmanlının yazgısına boyun eğerek o topraklardan geri çekilme dönemindeki gibi) Bosna ve dolayısıyla Saray-Bosna, bir bütün olarak yine uluslararası bir karmaşa içine sürüklenmişti, o dönemde de Büyük Göçe uğratılmıştı insanlar. Özellikle Müslüman kesim, gelecekteki yaşama umudunu yıllar yılı üzerinde doğup büyüdüğü ata toprağını bırakıp ana ülkeye gitmekte bulmuştu.

Bir çözüm ya da bir çıkış noktası mıydı bu? Soruya kalanlar açısından da, göççüler açısından da evet demek zordur. Köklerini en derinlerde dallandırıp budaklandırdıktan sonra onu yerinden almak, bir başka havanın, suyun, güneşin ve rüzgarın egemen olduğu bir başka el toprağına dikerek yaşam bulması olanaksızdır.

Dış ya da iç göçün insanları, bu ikilemin kişileridir. Ezilmek, baskı altına düşmek ve sonucunda yok olmak kaygısı insana vergidir ve doğal bir kaygıdır da. Bu kaygıyı umutla yer değişimine uğratmak, umudu öne çıkarıp kaygıyı en geri plana çekmek mümkündür elbet. Ama nereye ve ne zamana kadar?

Bir mekanı yaşanır, hatta çekilir kılan, gerçekte o mekana olan ilişkili birikim yüklü yaşantılardır. Sizin, sizinle birlikte geçmişinizin anıları kolay kolay bırakmaz yakanızı. Yaşarken değerinin farkına varmadığımız nice "şey", kopup ayrıldıktan sonra anılara dönüşünce değer kazanır. Bırakılmaz ve ayrılınmaz olur. Onların yoklukları sizi bir yaşam boyu rahatsız eder, giderek onmazlığı da dünyanızı karartır.

Göç, ne iç göç dış göçe, ne dış göç iç göçe benzemez. Gidilecek yer benzer bir yer bile olsa, orada her şey çok değişiktir, kent düzeni bile başkadır. İnsanları bile (benzer olmalarına karşılık) başkadır. Havası, suyu, hatta ekmeği bile başkadır.

En önemlisi, sizi o bu yeni yerde ayakta tutacak bir geçmişinizin, bir anılar toplamının olmamasıdır. Alttan alta bir korku duyarsınız; bu, yeni köksüzlüğün büyük korkusudur.


Tarık Dursun K.



1628











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)