ISSN 1308-8483
FELSEFE VE DOĞA / Oğuz ÖZÜGÜL
Oğuz ÖZÜGÜL    
  Yayın Tarihi: 1.5.2009    


FELSEFE VE DOĞA

Doğa öteden beri insan düşüncesinin yeğlediği konulardan biri olmuştur; her büyük felsefe buna tanıklık eder: Eski Yunan, Rönesans, Aydınlanma ve Klasik Alman felsefeleri. Ortaçağ’ın sona ermesinden bu yana , üretici güçlerin gelişmesiyle birlikte klasikler dönemindeki mekanik dünya imgesinin kesinlikle ortadan kalkmasına yol açan toplumsal bir gelişme meydana gelmiştir. Bu gelişmeye insanlık tarihi üzerindeki yoğun çalışmaların yanı sıra fizik, matematik, biyoloji, kimya, jeoloji ve mineraloji gibi bilim dallarında elde edilen bilgiler de katkıda bulunmuştur. Klasik Alman Felsefesinde doğa kavramından yalnız evren, mutlaka doğa anlaşılmıyordu; bu kavram doğrudan doğruya insanı, onun doğadaki ve toplumdaki yerini, işlevini de yansıtıyordu. Kant’tan Feuerbach’a, Lessing’e ve Goethe’ye kadar öne sürülen insanla doğanın birliği görüşü , doğa felsefesinin temel düşüncesi ve aynı zamanda etik, ahlak, din eleştirisi, devlet felsefesi, tarih ve kültür teorisi, estetik konularındaki tartışmaların da çıkış noktası olmuştur. Alman klasiklerinin doğa felsefesinde Antikçağ atom öğretisinin, Kopernikçi ve Newtoncu dünya imgesinin etkisi kırılmıştır. Doğa kavramının evrensel bir anlama ulaştığı Kant, Schelling, Herder, Goethe ve Feuerbach’ın felsefelerinde tüm fenomenlerin iç bağlamları, canlı ve cansız doğanın birliği yansıtılır, organizma düşüncesi özel bir önem kazanır. Kant Evrensel Doğa Tarihi ve Gökler Teorisi ‘ni yazmış, Schelling öncelikle doğa felsefesine ilişkin sorunları ele almış, Hegel çağının mevcut bilgilerini doğa temelinde düzenlemeye ve sistemleştirmeye çalışmıştır. Feuerbach en yüce özün insanda olduğunu görmüştür. Alman klasiklerinin doğa felsefesi, mekanik dünya imgesinin, yerini kesinlikle diyalektik bir dünya anlayışına bırakmasını da sağlamıştır.

Bugün çağımızı belirleyen durumların başında toplumla doğa arasındaki karşılıklı etkileşim gelir. Bu durum, bir yandan insanın doğaya yeni bir biçim verme anlamında durmaksızın artan gizilgüçlerince, öte yandan da üretim faaliyetinin geçici olumsuz sonuçlarınca niteleniyor. Doğadan yararlanmanın yarattığı sorunların ve toplumsal gelişme sürecinin birbirine bağlı olduğu ve bu sorunların bilimsel-teknik gelişmeyle birlikte git gide güncellik kazandığı gözleniyor. Bilimsel-teknik gelişme insanla doğa arasındaki ilişkileri uyumlu hale getirmek için yeni olanaklar sunuyor, ama ekolojik tehlikenin daha da vahimleşmesi riskini birlikte getiriyor.

İnsan doğadan çeşitli biçimlerde yararlanabilir; geriye verimsiz, cansız, insana düşman bir mekan da bırakabilir ya da doğayı ıslâh edebilir, değerlendirebilir ve güçlerini daha yetkin, eksiksiz biçimde meydana çıkarabilir.

Günümüzün özelliği, doğanın değişim ve evriminde insana düşen niteliksel yeni işlev tarafından belirleniyor. İnsanın çevre üzerinde bugüne kadar görülmemiş ölçüdeki etkileri nedeniyle toplumla doğa arasındaki karşılıklı etkileşim yeni bir nitelik kazanıyor. Biyosferi amaca uygun olarak değiştirmeyi hedef alan bilinçli insan faaliyetinin başta gelen işlevinin artık gözle görülür hale gelmesi nedeniyle, toplumun ortaya çıkışından bu yana insanın hiç durmadan artan etkilerine maruz kalmış olan doğa da yeni bir düzeye ulaşıyor.

İnsanla doğa arasındaki ilişkiyi uyumlu hale getirmek toplumsal yönden belirlenen bir süreçtir. Bu sürecin başarıyla gerçekleşmesi , insan-doğa ilişkisinin bugünkü aşamasından ortaya çıkan sorunlar karmaşasını etkili bir biçimde çözmeye bağlıdır. Biyosferin olumsuz yönde değişim süreci henüz geri döndürülemez duruma gelmediği için, bu sürecin yönünü, denetimsiz faktörlerin sayısını azaltarak ve bilinçli yönetilen, denetlenen bir mekanizma ile düzelterek değiştirmek insanın elindedir.

Üzerimizde dolaşan ekolojik tehlikeyi önlemek ve insan-doğa ilişkisinde uyum sağlamak, doğada ve toplumda gerçekleştirilecek büyük dönüşümlerle mümkündür. Gezegenimizdeki yaşamı, özellikle bugünkü ekolojik durum tarafından tehdit edilen homo sapiens türünü koruma zorunluluğu değişik görüş açılarından doğa ile toplum arasındaki etkileşimde bir uyum sağlamanın zorunluluğunu yansıtıyor.

Bugün doğa artık sonsuz, zaman dışı ve güçlü değildir. Doğa hepimiz için, beceriksiz ellerimizle tuttuğumuz, kaygıyla üzerine titrediğimiz bir hazinedir. Onu korumak da insanın başta gelen görevidir.


Oğuz ÖZÜGÜL

oguzozugul@hotmail.com


1758











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)