ISSN 1308-8483
KEŞKE...<br>(senin adına,senin için) / Özgür HANCIOĞLU
  Yayın Tarihi: 26.6.2009    


KEŞKE...
(senin adına,senin için)


Nasıl baktığını görebilseydin keşke…

Gözlerime her değişin, tanımadığım uzak iklimlerden su kenarı serinlikleri taşırdı yüreğime. Ve gözlerini her kırpışın, ıssız karanlıklarla tehdit ederdi dünyamı. Bereket, anlıktı kirpiklerinin iç çekişleri…

Nasıl baktığını görebilseydin, ufkun her köşesine gülücükler bırakırdın. Dağları, denizleri ve papatyaları hatta, güç olmazdı anlamlandırmak. Belleğimi minik bir tebessüme rehin bırakıp, balıklama dalardım gündüz düşlerine. Masmavi sulardan yüzerek geçerdim huzur uykularına. Sen örterdin üstüme gözlerini, ben tasa etmezdim tanyeri ürpertilerini…

Sen giderken yaklaşır kokun, gidişin yakın der gibi… Sahi, yakın mı terkedişin nergisleri? Taş sokaklardan uçuşan eteklerinle iner gibi düştün ya yüreğime, şimdi yazılmış bir kitabın arasından harf çıkarmaya özdeştir seni sevmeyişim.

Şimdilerde, sen yokken ne yaparımın provasında yorgun yüreğim. Karşımda oturmuyorsun misal, sıcacık bir ekmek gibi uzanmıyor ellerin, gözlerimin buğusunu silmiyor derin denizlerin, gözlerin… Konuşmuyoruz uzun uzun kitaplardan, sokaklardan, hayatın tüm ışıklarının süzüldüğü duvarlardan, acı ve sefaletin sessiz sancılarından doğurduğu çocuklardan… Uzakta bir yerlerden akarken üstümüze kentin kirli suları, sen taşımadın mı hayallerimi gözlerinin berraklığında? Öyleyse tam da şimdi, ne çare bu zamansız gidişin?

Her yer yağmur… Üstümde kara bulutlar… Gökkuşağının kemeri tutmuyor renksiz hayatımın bayram takını. Tüm renkler ölgün, vazoda çiçekler solgun… Elim şakağımda hain bir tetik gibi, yüzümde derin vurgun. Omuzlarının üzerinden baktığım tüm camlar sımsıkı kapalı, yağmur yorgun… Hatırlar mısın eşikte kıvranan, yönünü arayan o huzursuz esintiyi? Senin her girişinde kapıdan, saçlarına tutunur, yanağıma dolanırdı hani. Ben bir tek senin yanağında duydum doğmamış bebeğimin kokusunu. Ilık ılık aktın ya damarlarımdan, şimdi bitimsiz uykular sonrası yüzüme çarptığım sevimsiz suların geri akışıdır seni sevmeyişim…

Bugünlerde, sen yokken ne yaparımın provasında yorgun yüreğim. Yeniden öğrenmeli belki de yürümeyi, koşmayı, konuşmayı… Sevmek hariç her şeyi yeni baştan öğrenmeli! Bozarken tüm ezberleri, ezbersiz dualar gibi sensizliğe sığınmalı. Üzerine konuştuğumuz tüm sokakları sessizliğe açmalı, hayalini taş duvarlara asmalı. Ve belki de omzuna dokunan ipek bir şal gibi düşmeli gözlerinden…

Nasıl baktığını görebilseydin keşke…

Gülmekle hıçkırmak arasında bir tarifsizliktir bakışın. Sevmekle sevememek arasında harap bir istasyon saatidir bakışım.

Keşke! Görebilseydin, nasıl? baktığını… O vakit anlardın! Gidişinle, nasıl? yaktığını…


Özgür HANCIOĞLU

ozgur.hancioglu@hotmail.com


2369











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)