ISSN 1308-8483
SATILIK EV / Tülin DURSUN
Tülin DURSUN    
  Yayın Tarihi: 14.9.2010    


SATILIK EV

Cevahir Teyze böğürür gibi ağlıyordu. Başını havaya kaldırıp, iki elini yanlara açtı.

“Allah’ım bunu da mı görecektim.”

Etrafta kimseler yoktu. Daha rahat akmasına izin verdi gözyaşlarının.

Bir eliyle mezarlıkta biten ayrık otlarını temizlerken, diğer eliyle de; göz yaşının ve sümüğünün birbirine karıştığı yerleri temizliyordu.

“Güzel gözlü “Maviş” oğlu. Gencecik yaşta kalp krizi geçirip, ölmüştü. İki çocuk bırakmıştı arkasından. Bir de gözyaşı hiç dinmeyecek anasını.

Kaç yılı geride bırakmıştı Cevahir Teyze?. Hiç saymadı günleri. Torunlarını büyüttü önce. Sonra kızının yardımına koştu. Evi yoktu kızının. Ona kooperatiften bir eve girdi. Arabasını da alıp, evlendirdi kızını da.

Aklına kızı gelince ulurcasına ağladı yine Cevahir Teyze.

“ Allah’ım bu göz yaşı ne zaman dinecek?.”

Yukarılardan bir yerden ses duyar gibi oldu;

“ Dinmeyecek!.”

“Doğru.” Diye düşündü Cevahir Teyze. Evlat acısını yaşayanın gözyaşı hep akarmış.

Pırlanta kalpli oğlu erken atılmıştı hayata. Babası çok çektiriyordu anasına. Bir an önce okulu bitirdi, çalışmaya başladı oğlu.

Dünyayı her an kendilerine zindan eden babaları da erken ayrılmıştı aralarından. Geride sadece başlarını sokacak bir ev bırakarak.

Cevahir Teyze; kocasından kalan eski evi müteahite verip; yerine üç daire almıştı. Bir daireyi oğluna oturması, bir daireyi de iş kurması için vermişti. Bir diğerinde ise kızıyla ikisi oturdular önce.

Oğlu ölünce, birini oğlunun çocuklarına verdi. Söz verdiği daireyi evlenince aldı kızına.

Daha dinç sayılırdı Cevahir Teyze. Altmış üç yaşındaydı. Geçirdiği kalp krizi ve beyin kanamasına rağmen iyi idare ediyordu kendi deyişiyle. Yalnız yaşamaktan sıkıldı. Oğlu; Emekli Sandığından karne çıkarmıştı da bu huzur evine yerleşebilmişti. Ah Maviş oğlu!. Hep düşünmüştü anasını.

Huzur evinde kalmaya başladığından beri, biraz huzura ermişti. Gün oluyor ağlıyor, dakika oluyor gülüyordu.

Birçok arkadaşı da olmuştu bu geciken yaşında. Huzur evi sakinleriyle gezilere çıkıyor, dolaşıyordu. Sıkça tiyatro ve eğlence yerlerine katılıyordu arkadaşlarıyla.

Cevahir Teyzenin eli hiç boş durmazdı. Dantel ve örgü işleri yapardı. Bütün arkadaşlarına banyo lifleri örüp, hediye ediyordu. Kendinden daha yaşlı ve düşkün olanlara yardımcı oluyor; onları banyoya sokup, yıkıyordu. Saf, tertemiz bir anaydı Cevahir Teyze.

Hafta sonları bazen sıkıldığı oluyordu. Her sıkıldığında önce oğluna uğruyor; sonra da buraya gelirken kapattığı evini havalandırmaya gidiyordu.

Kızı eskisi gibi yanına uğramıyordu. Torunlarını da seyrek görür olmuştu.

“ Keşke eskisi gibi para biriktirsem de, onlara hediyeler alabilsem. Oğlumdan kalan maaş sadece buranın giderlerine yetiyor.” Diye düşündü Cevahir Teyze.

İki haftadır evini dolaşmamıştı. Huzur evi sakinlerinden Saniye hanım’ ın tansiyonu yükseldiğinden onu yalnız bırakamamıştı. Kadıncağız şimdi iyiydi. Bu hafta sonu evini dolaşacak belki de eksik kalan beş milyar için satacaktı.

Bugün cumaydı. Kahvaltıdan sonra Saniye Hanım’ ı yoklar, ona akşam burada olmayacağını söylerdi. Yaşlı kadın merak ederdi.

“ Saniye Teyze; yeğenin tembihledi bak!. Sakın ekmeyi, tatlıyı ve tuzu fazla kaçırma!. Yarın akşama doğru gelirim. Kal şimdi sağlıcakla.”

“ Güle güle.” Dedi Saniye Hanım; geçirdiği felçten ne dediği anlaşılmayarak. Cevahir Teyze anlamıştı.

Cevahir Teyze sokağına gelince, derin bir nefes aldı. Gençliğinin geçtiği bu mahalleyi hep özlüyordu. Kendi evine gelmişti. Satmadan evvel son kez oğlunun duasını da burada okuturdu.

Apartman kapısı açıktı. Anahtarını çıkardı, kilide soktu. Anahtar kilide girmedi. Hay Allah!... Karıştırmıştı herhalde?. Çantasından başka anahtar çıkardı. Tam kilide sokarken kapısında duran paspasın değiştiğini gördü. Zili çaldı İçeriden sesler geliyordu. Bir kez daha bastı zile. Kapı açıldı.

“ Buyurun!. Kimi aradınız?.”

“ Kızım ben yanlış mı geldim acaba?.”

“ Bilmem ki teyze!. Kimi arıyorsun?.”

“ Kimseyi aramıyorum. Evime geldim. Anahtar kilide uymadı, şaşırdım. Paspas değişmiş, yine şaşırdım. Ne oluyor kızım?. Benim evimde ne arıyorsunuz?.”

“Haa!!!.. Şimdi anladım. Siz bu evin eski sahibi olan teyzesiniz.”

“ Ne dersin sen çocuğum?. Ben evimi satmadım ki; yeni sahibi siz olasınız!.”

Üst kattan Melek Hanımın sesini duydu Cevahir Teyze. Kendisine sesleniyordu. Başını kaldırıp, merdiven boşluğundan yukarı baktı.

“ Ne oluyor Melek Kardeşim?. Bunlar da kim, haberin var mı?.”

“ Gel yukarı Cevahir Kardeşim.”

Cevahir Teyzenin kalbi sıkışıyordu. Yine de çıktı bir kat yukarı.

“ Ah Cevahir ah!!.. Gir içeri. Sana o kadar söyledim; kızına şu vekaletnameyi verme diye!. Yok!. Yok anam dinletemedim sana!.”

“ Hadi söyle Melek!. Ne oldu?.”

“ İki hafta önce senin kız geldi buraya. Hiç öyle cama, kapıya “SATILIK” yazmadan, el altından satmış evi. Önce karşı geldik. Bize vekaletnameyi gösterince bir şey yapamadık.”

Cevahir Teyze o gece hasta yattı Melek Hanım’ın evinde.


Sabah soluğu mezarlıkta aldı. İşte şimdi bu mezarda yatan oğluyla dertleşiyor, Allah’a sığınıyordu.

“ Ben üç, beş gün sonra elden, ayaktan kesilince ne olacak halim. Kim bakar bana?.”

Durdu. Etrafına baktı yine.

“ Kızım; öz kızım benden habersiz evimi satıyor, beni eli, kolu bağlı bırakıyor. Evimi de kaybettim. İki kişilik odadan, tek kişilik odaya geçmek için beş milyar istiyorlar. Ben de evimi satar; geri parayı da kızıma veririm diyordum. Şimdi bana beş milyarı vermemek için kaçıyor benden. Bu ne iştir Allah’ım?.”

Yukarılardan bir yerlerden, bir ses duydu Cevahir Teyze;

“ Bre kadın!. Sen bilmez misin?. Baba oğluna bağ bağışlamış, oğul babadan bir salkım üzümü esirgemiş.”

Cevahir Teyze bir eliyle ayrık otlarını kopardı, diğer eliyle de gözyaşlarını sildi.

“ Doğru Allah’ım doğru!.” Dedi.

Akşam, farkına varmadan geçirdiği felçli ayağını sürüyerek mezarlıktan çıktı. Huzur evine doğru gitmek için belediye otobüsüne bindi..

Belediye otobüsünün şoförü onu fark ettiğinde; akşam olmuştu. Cevahir Teyzenin bedeni çoktan buz gibiydi. Kim olduğunu öğrenmek için çantasına baktılar. Huzur evindendi. Dantel ve örgüden kazandığı paralarla torunlarına açtığı banka defterini de kimliğinin yanında buldular.


tülin dursun ISIRGAN OTLARIM


Tülin DURSUN



1754











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)