ISSN 1308-8483
HOŞGÖRÜ + SEVGİ = İNSAN OLMAK / Zeynep Ayşe EDİRNE
  Yayın Tarihi: 1.2.2008    


HOŞGÖRÜ + SEVGİ = İNSAN OLMAK

Hoşgörü duygusunu yaşamak lazım. Günlük yaşamda herkes barut fıçısı gibi. Birileri bir diğerine sataşmak için fırsat kolluyor. Gençlik şarkılarımızın en kötü bedduası ''sana benim gözümle bakan gözler kör olsun'' diye dile getirilirken, bugün sevdiğine lanet okuyan şarkılar dolaşıyor dillerde. Oysa ki işin zorunu yaparcasına, inadına hoş görmek lazım. Eleştirmek, kınamak, protesto etmek işin kolay tarafı sanki.

''Herkesin doğruları farklıdır'' diye bir söz vardır. İşin içine gelenek görenek girer. Temel eğitim olan ev içi eğitim bu örf ve adetlere göre verilir ve her topluma göre de en doğru eğitim budur. Etnik, dinsel ve hatta mezhepsel yaptırımlar işin içine girdiği zaman, birbirine ters düşen doğrular çoğalmaktadır. Medeniyetlerin kardeşliği işte bu doğrulara hoşgörüyle baktığımız zaman daha gelişecektir. ''En doğrusu benim doğrumdur'' demek, toplumu germekten, ahengi bozmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Doğruların analizini hoşgörü ile yapabiliriz. Ortak doğrular bulmak ve bunları kabul etmek zorundayız. Zorundayız diyorum, çünkü zor... Ama imkansız değil. Çok çaba ve hoşgörü gerektiriyor. Gerek dinsel gerek toplumsal olsun feodal kalıntılarımız oldukça fazla. Bu kalıntılara ayıplar ve günahlar diyoruz. Ayıpları, günahları bu kadar bol olan toplumumuzda, zorlukları aşmamız zaman alacaktır kuşkusuz. Ayıpların ayıp olmadığını, günah bildiklerimizin günah olmadığını zamanla öğreneceğiz. Eskiden iki gencin elele tutuşması ayıpken, bugün değil. En muhafazakar kesim bile elele dolaşabiliyor. Kadınlarımızın cenaze namazlarında saf tutması, dinimizi daha iyi anlamamızın ve hoşgörümüzün sonucu değil midir? Doğru notalara basmakla toplumun sesi ve ahengi daha hoş olmaktadır.

Sevgi en büyük silahımız. Sevmeyi öğrenmek zorundayız. Korkmadan, utanmadan ''seni seviyorum'' diyebilmeliyiz. Okullarda fizik ve kimyayı öğretelim, biyolojide kurbağanın kan dolaşımını öğretelim ama, sevgiyi sevmeyi de öğretelim. Sevgi dersi koyalım mesela, zorunlu din dersi ile birlikte. Zorunlu kelimesiyle çocuklarımızı korkutmayalım, dinden uzaklaştırmayalım. Adı bile kulağa hoş gelmiyor, ''zorunlu, zorla, zorlayarak''... Sevgisiz olmaz, sevgisiz öğrenilmez. Sevgi dersinde genç yüreklere Karacaoğlan'ın aşka bakışını, Aşık Veysel'in doğa sevgisini, Nasrettin Hoca'nın mizah anlayışını, Hz Mevlana'nın hoşgörüsünü öğretelim.

Arkamızda bıraktığımız 2007 yılı, Mevlana'nın 800. doğum yıl dönümü nedeni ile Unesco tarafından Mevlana'yı anma ve hoşgörü yılı olarak ilan edilmişti. Sevgisizlik ve hoşgörüsüzlük açısından kritik günler yaşayan dünyamıza birlik, hoşgörü ve sevgi mesajlarını yüzyıllar öncesinden bugüne uzanarak vermiş ünlü düşünür. Sevgiyi unutmuş, çatlamış kurumuş topraklara dönen yüreklerimize seslenmiş. Günümüzde yaşadığımız insanlık tablosunda, Mevlana'nın felsefesi büyük önem taşımaktadır. İçimizden biri olan bu ünlü düşünürün felsefesini herkesten önce ve herkesten daha çok bilmemiz gerekmiyor mu?

Sevgiyi ve sevmeyi öğrenip, bunu yüreğimizin şırıngasıyla, yetiştirdiğimiz fidanlara aşılayabilirsek eğer, kocaman bir sevgi ormanına da kavuşuruz belki... Kim bilir?


Zeynep Ayşe EDİRNE



1847











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)