ISSN 1308-8483
Bir Konserin ardından… / Zuhal ÖZÜGÜL
Zuhal ÖZÜGÜL    
  Yayın Tarihi: 1.3.2011    


Bir Konserin ardından…

Şubat’ın 18’i, Cuma günü, saat 17.30’a doğru Foça pazar yerinde hareketlilik var. Sanatseverler toplanıyor. İzmir’de Konsere gidiyorlar. Üç kişi ötekilere göre biraz daha heyecanlı. Özellikle “otobüsten sorumlu” Ayla Hanım, sanki “asker yolu” bekler gibi yola bakıyor. Sık sık telefona sarılıyor sonra bize dönüp “ulaşılamıyor” diyor. Ben “gişe ve bilet sorumlusu”, “gelir gelir merak etme” diye onu teselli ediyorum. “Şahıslardan sorumlu” Macide Hanım gözleriyle yoklama yapıyor, gelenleri işaretliyor. Birden dalga dalga sesler yayıldı: “Geliyor, geliyor”. Evet, otobüsümüz geliyor. Ufak tefek, dışı Foça manzaralı sevimli otobüs! Osman Bey (şoförümüz) iniyor. “Sıkıştırmayın adamı, bir soluklansın, işten geliyor” diyor biri. Yerlerimizi alıyoruz. Malum soru: “Herkes tamam mı?” Tamam. (Şimdiye kadar son saat iptaller oldu ama hiç geç kalan, bekleten olmadı. Tahtaya vuralım) Yola çıkıyoruz. İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın “Sevgililer Günü Özel Konseri”ne gidiyoruz. Konser, “komşu kapısı” yaptığımız “Ahmet Adnan Saygun Kültür Merkezi”nde. Göztepe’de. Yolda hoş beş arasında yavaşça Osman Beye soruyorum: “Yeri biliyorsunuz değil mi?” “İlk açıldığında Başkanımızı götürmüştüm” yanıtını alınca bir yutkunuyorum. Bildiğim kadarıyla 2 yıl önce açılmıştı. Ses çıkarmıyorum. Bir ara önlerden bir ses, galiba Berrin Hanım, “biz yoksa Ahmet AYDIN Saygun’a mı gidiyoruz? Aydın istikametinde yol alıyormuşuz da. Kahkahalar yükseliyor. Osman Bey de gülüyor “merak etmeyin, götüreceğim sizi”. Gerçekten slalomlarla, sağdan soldan, aralardan geçerek (ne de olsa Foça’dan geliyoruz!) varıyoruz.

Konser, Büyük Salon’da ve tıklım tıklım dolu. Orkestranın arkasında oturanlar, ayakta duranlar, hatta basamaklarda oturanlar bile var. İzmir Devlet Senfoni Orkestrası sanatçıları yerlerini aldılar. (Ah, tek tek isimlerini yazabilseydim) Şef Naci Özgüç selâmladı izleyicileri. VOKALİZ grubu (Acapella türü müzik yapıyorlar) elemanları koşarak girdiler sahneye. Canlı, neşeli kişiler. Bizi bu akşam “zaman tüneline” götüreceklerini söyledi aralarından biri. Birden aklıma (nedense) Merkez Bankası müdürünün bir cümlesi geldi. “Tünelin sonunda bir ışık görebileceğiz”. Ne alaka dedim kendi kendime. Bu tünel başkaydı, neşeli, hüzünlü, canlı anılar gidip geldi. “Delilah” şarkısını dinlerken “kaç yaşımdaydım ben” diye düşündüm. Yan gözle etrafıma baktım akranlarımın da öyle düşündüğüne emindim. Önümdeki sırada oturan iki genç kız için “bunlar bilmezler” diye düşünürken baktım baş başa vermişler söylüyorlar. Zaman tünelinden çıktık, bir sihirli halıya bindik. Başladık dolaşmaya. Venezuella’ya uzandık, Michael Jakson’a uğradık, Eurovision’a katılan sanatçılarımıza el salladık, Türk Film Müzikleri arasında, süzülüp yavaşça yere indik. Kâh alkışlarla, kâh mırıldanarak eşlik ettik. Bazen coştuk, bazen fısıldadık.

Acı SON geldi. İstemeyerek çıktık. Otobüste malum soru: “tamam mıyız?” malum cevap : “Herkes yanındakine baksın.” Tamam.

Gülcan Hanım mikrofonu kaptı. Tarık Dursun K.’dan inciler anlattı. Güldük, andık. Selam yolladık Foçalı yazarımıza.

Şimdi, diyeceksiniz ki, her seferinde anlatıyorsun. Biz sana “yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat” mı diyoruz? Ben sadece size, ne zamandır yapamadıklarınızı, ertelediklerinizi hatırlatmak istiyorum. “Kaç yıl oldu tiyatro izlemeyeli, ben gençliğimde hiç konser kaçırmazdım, operayı emekliliğe bırakmıştım” gibi. Sonra aklınıza angaryalar gelir. Bilet ara, bul, taa oralara gidip dönmek. Ne yararı var ki, yorgunluk diye düşünürsünüz. Naçizane anlatmak isterim. 18 Şubat Cuma günü sabah gazeteyi açtınız: kaşlarınız çatıldı, radyoyu dinlediniz: suratınız asıldı, TV açtınız: omuzlarınız düştü. Güne ne harika(!) başladınız değil mi? Ancak akşam konserde hepsini unutacaksınız. Taze kan, temiz oksijen alacaksınız. Alkol içmeden neşeleneceksiniz. Hatta dönüşte yanınızdakine “dönüş daima daha kısadır” diyeceksiniz. Yanınızdaki afallasa da belli etmeyecek, hararetle başını sallayacak. Neden olmasın, diye düşünmeye başladınız bile. Kitap Kulübü’nden birilerini yolda görürseniz “gelecek programda ne var?” diye sorun. İşte yanıt:

Belediyenin bir etkinliği olan “Camille” tiyatro oyunu 5.3.2011’de Cumartesi günü Foça’da sergilenecek.

Haydi sanatseverler Reha Midilli Kültür Salonu’nu “tıklım tıklım” dolduralım.


Zuhal ÖZÜGÜL



1843











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)