ISSN 1308-8483
M U T L U L U K / Oğuz ÖZÜGÜL
Oğuz ÖZÜGÜL    
  Yayın Tarihi: 30.1.2012    


M U T L U L U K

Mutluluğu, isteklerin giderilmesiyle gerçekleşen iç rahatlığı diye tanımlayabiliriz. Felsefi mutluluk öğretisi [Eudaimonia], içimizdeki Daimon’un, yani ruhun esenliğe kavuşmasını amaç edinir. Bu ise, neşe ve hoşnutluk durumudur. Ahlaklı çabaların görevi gerçek mutluluğu bağışlamak ve artırmaktır. Buna karşılık maddiyatçı bir zihniyet olan hazcılığa [Hedonizm] göre insanın mutluluğu zevkten, hazdan ve eğlenmekten ileri gelir.

Felsefi mutluluk kavramı insanın, mülkiyet ve kaderden bağımsız ve mal mülk elde ederek ulaşılamayacak olan mutlu olma yeteneğine dayanır. Gerçek mutluluk, insanın aklına getirmediği başka bir taraftan gelir, aranmayan yerdedir. Mutluluğu yüzeysel değerlerde aramaksa kadere bağlı olur. Antikçağ’da mutluluğu araştıran filozoflar genellikle keder, dert, acı kavramına eğilmiştir, bunlar olmaksızın mutluluk mümkün değildir. Boethius, “Felsefenin Tesellisi” kitabında mutluluğu, dileklerin namevcutluğu olarak görmek gerektiğini yazar.
Stoacılar, mükemmel bir yaşam için, zenginlik ve başarı gibi yüzeysel değerlerin insan üzerinde etkisinin olmaması gerektiği anlayışını savunmuştur, sürekli mutluluk ruhun içlerinde aranmalıdır. Haz, yas, ihtiras, öfke, tutku ya da korku gibi duygular bizi dış dünyaya bağlar. Onlara tabi oluruz ve edilgin şekilde katlanırız. Bu yüzden sürekli mutlu olmak için insan bu tür duyguların kendisine hükmetmesine izin vermemelidir. Stoacılarda mutluluğa giden yol duygusuzluktan [Apatheia] geçer, ama bununla lakaytlık değil, duygulanmaktan kurtulmuş olmak kast edilir.

Demokritos, mutluluğun, ateş atomlarının dengeli deviniminden meydana geldiğini söyler, ve bu dengeli devinim ruhsal rahatlığı sağlar. Onu izleyen Platon, Aristoteles, Zenon ve Epikuros gibi filozoflar mutluluğun bilgelikle elde edileceği ve ona erdemle ulaşılacağı görüşünü savunurlar, ama bu amaca varmak için önerdikleri yollar farklıdır, kimi duyusal hazzı, kimi de çileciliği önerir.

Kant, mutlulukta, doğal amaç olarak bütün arzuların tatmin edilmesini görür. Ancak bu, ahlaki yönden haklı olmaz, çünkü bu yüzden etik, eğilimlere bağımlı hale gelir. İnsanın kendiyle uyumunu sadece akla uygun bir yaşam sağlar ve kendine yeterlik insanı mutluluktan bağımsız kılar.

Dileklerimiz ve dünyanın gidişi arasındaki uyumsuzluktan kederin, acının meydana geldiği anlayışından, bu ikisinden birinin değiştirilmesi gerektiği sonucu çıkar. Bu yüzden irademizi ister istemez olayların gidişine uydurmak zorundayız. Bunun sonucu, kaderin darbeleri karşısında dayanıklılık ve duyarsızlıktır.

Bu durumda, herkes kendi mutluluğunu yaratır, denebilir, ama insanın kendine karşı olan sorumluluğu ve yetkinliğe ulaşmak zorunda oluşu onun bencilce davranmasını gerektirmez. Çevremizdeki her şeyi mutlu yapabilirsek, biz de mutlu oluruz. Bu tür özgeci bir davranış, insanin aslî bir özelliğidir, kendini koruma itkisine benzer.

Çağcıl felsefede mutluluk sorunu neredeyse göz ardı edilmiştir, buna karşılık psikiyatri, eskiden olduğu gibi bireyin mutluluğuna yönelerek, acıyı, kederi ortadan kaldırmayı hedefler. Ancak bu yolla sadece acıyı yaşamdan ayırmaya çalışır. Bu ise olanaksızdır ve pek de istenmez, çünkü böylece mutluluk yerine, genellikle duygusuzluğun [Apatheia] sadece olumsuz bir biçimine ulaşılır.

Son olarak, evrim kuramı, bizlerin dünyada olmamızın nedeni mutlu olmak değil, öğrenmek ve belirli görevleri yerine getirmek içindir, der.


Oğuz ÖZÜGÜL

oguzozugul@hotmail.com


1869











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)