ISSN 1308-8483
ONUN BİR HAYALİ VARDI… / Zuhal ÖZÜGÜL
Zuhal ÖZÜGÜL    
  Yayın Tarihi: 12.3.2012    


ONUN BİR HAYALİ VARDI…

Her gün, heyecanla izlediği diziye bile ilgisi azalmıştı. Erkek oyuncuların kadınlara davranışları batmaya başlamıştı. “Onlar gerçek değil, film” diyorlardı. Oysa kadınların başına gelenlere tıpa tıp benziyordu. Olanları duydukça korkmaya da başlamıştı. Ya onunki de böyle yaparsa? Şimdiye kadar, vukuatsız bir gün olmamıştı. Daha topu topu 6 yıllık evliydiler. Önce elini kaldırır “bak vurucam şimdi” diye bağırırdı. Sonra da yumruklar inerdi. Geçenlerde yine tehdit ettiğinde, “neden vuracakmışsın, konuşmayı bilmiyor musun?” diye diklenmişti. Ahmet’in yüzündeki şaşkınlık ve korkuyu da sevinerek görmüştü. Ama bu sefer daha kuvvetli yemişti tokadı. İçinden “bir daha vuramayacaksın bana” demişti.

“Peki ben, ben ne yapıyorum” diye düşünmüştü, “dizi izle, kadın programlarına bak, günlere git”. Günlerdekiler de kendisi gibi kadınlar. Dayakları anlatır, anlatır “ne yapalım erkek o” derler. Hemen unuturlar, yemek tariflerine, dedikodulara başlarlar. Sıkıyordu bu konuşmalar artık onu. Kendinden memnun değildi. “Ben niye dayak yiyorum? Hak etmiyorum bunu” diye üzülüyordu.

Oğlanı kreşe götürdüğünde, diğer anneler çocukları beklerken, birlikte otururlar, konuşurlar, gülerlerdi. Ona pek dokunmazlardı. O gün, yeni gelmiş bir genç anne, yanına geldi, elini omzuna koyup “Güler hadi sen de gel, birlikte oturalım” demişti. İstemediğini görünce de koluna girip götürmüştü. Sessizce dinlemişti onları. Konuları farklıydı. Çocukların durumunu konuşuyorlardı. Karamsardılar. Çocukların sağlıklı beslenmesi için neler yapılmalıydı? Bu konuyu ilgiyle dinledi. Küçük Özgür’ü bir yana dünya bir yana!

Eve gelince Ahmet’e anlattı. Tedirgindi biraz. Onun nasıl tepki vereceğini bilmiyordu. Hiç konuşmazlardı ki… Ahmet dinledi. “Biz de cips ve cola’yı vermeyelim Özgür’e” dedi. Güler şaşırdı ama sevindi. “Kötü bir adam değil Ahmet” diye düşündü. Başka bir gün eğitim sistemini anlattı. Ahmet “ben okuyamadım, oğlumu üniversiteye göndereceğim” derdi hep. Başka konuları da konuştular günlerce. Güler, “demek ki ilk adımı kadının atması gerekiyormuş” diyordu. Artık el kaldırmalar, bağırıp çağırmalar, hakaretler, tehditler sona ermişti.

Birden yaklaşan sireni duydu. Gözleri taş gibi ağırdı, açamıyordu. Her tarafı ağrıyordu. Hafifçe gözlerini aralayabildi. Eğilmiş, ona üzgün bakan genç bir adamın yüzünü gördü. “Yoksa beni mi cankurtarana koyacaklar” dedi. Sesi çıkmıyordu ki duyulsun. Bir hemşire elini tutuyor, “dayan, dayan kendini bırakma” diyordu. Anladı. “Ah, hepsi hayal miydi?” Bıraktı kendini, gözleri karardı. Hiçbir şey duymaz oldu.

Akşam, en sevdiği kanalda bir haber geçti. “Bu gün, 8 Mart Kadınlar Günü’nde, bir kadın daha kocası tarafından bıçaklanarak öldürüldü” Ahmet isimli katil “çok değişmişti, şüpheleniyordum. Galiba beni aldatıyordu” diye mikrofona konuşuyordu.

****

Ben, bir süredir 8 Mart’ın artık neresi kutlama diye sorgulamaktayım.

Hele 40 gün 40 gece eğlencelerine dönüştürülen kutlamaları da derin derin düşünmekteyim. Bu kadınlara ne oluyor böyle ‘kapı zili çalsa kalkıp oynuyorlar” diye söylenmekteyim.

Tüm gördüklerimden, duyduklarımdan sonra geldiğim nokta bu.

“Sever de döver de, oynarım da ölürüm de” diye düşünmek de serbest. İleri demokrasi var ya! Özgürüz biz!!

Salim kafayla düşünürsek: genç yaşta, sessizce ölüme giden bu kadınlar yüzünden yasalar değişiyor. Gelecekte kadınlar, onların sayesinde daha iyi yaşam sürebilecekler.

Onlar, bizim kahramanlarımız…


Zuhal ÖZÜGÜL



1865











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)