ISSN 1308-8483
AYDER YAYLASINDA İNSAN ZARARLISI / Zerrin SOYSAL
Zerrin SOYSAL    
  Yayın Tarihi: 6.10.2008    


AYDER YAYLASINDA İNSAN ZARARLISI

Bu yıl bayram tatilini daha önce hiç görmediğim bir yerde geçirmeye karar verdim ve aile büyükleriyle önceden bayramlaşıp gönüllerini aldıktan sonra Doğu Karadeniz’e geldim. Güzel bir tesadüf sonucunda bir yakınımın peşine takıldığım için de orijinal bir yayla evinde, sevgi dolu insanlar tarafından ağırlandım. Bu benim en sevdiğim gezme biçimidir. Turlarla hiçbir zaman göremeyeceğiniz yerleri görür, gittiğiniz çevrenin gerçek kültürüyle yüz yüze gelirsiniz. En güzeli de yörenin gerçek mutfağıyla tanışma olanağıdır. Biz de henüz ne yazık ki yöresel yemeklerin gerçek tatlarıyla sunulduğu restoranlar yeterince bulunmadığından bir evde ağırlanmak bu anlamda fark yaratır.

Bayramın birinci günü adını çok duyduğum Ayder Yaylası’na gittik. Daha önce kaldığımız Çamlı Hemşin gibi orası da bir dünya cenneti. Bu tür yerlere gelince içimde kendiliğinden uyanan şükran duygularını Ayder Yaylası’nda da hissettim.Yaşamdan zevk almamız için gereken her türlü güzellik bize sunulmuş. Çok klasik bir deyim haline gelen yeşilin bin bir tonu sözünü ben de etmek zorundayım. Ayder’i ya da tüm yöreyi tanımlamak için, çünkü gerçekten öyle. Eylül bitip ekim ayı başlarken her yer yemyeşil, her yer çiçeklerle kaplı… Kuş sesleri her taraftan dökülen su seslerine karışıyor. Öyle bir güzellik… Ciğerlerimize çektiğimiz havadan ve manzaradan başımız dönmüş halde ilerleyip yaylanın merkezine varınca tadım kaçıverdi.

Birçok yöremizin birileri gelip gitmeye, aman buralar ne güzel yerler demeye başlar başlamaz uğradığı akıbetten burası da nasibini almış. İnsanoğlunun para ve mülk hırsı sarıvermiş burayı da. Ülkenin her yerinde gördüğümüz eçiş bücüş çirkin yapılar o güzelim çayırların ortasına dikilmiş. Çirkin bir bina nerede olursa olsun göz tırmalayıcıdır, iç karartır ama bu kadar güzel bir tabiatın ortasında olunca iyice sırıtıp rahatsız ediyor. Eflatun nergislerin, adını bilmediğim türlü çiçeğin ve boyu birbiriyle yarışan asırlık ağaçların ortasında beton yığınları… Gerçekten ağlama isteği uyandırıyor insanda. Bu binaları yapanlar, Ayder Yaylası da gecekondu mahallesine dönüp, yüzüne bakılmaz hale gelinceye kadar gelecek üç beş kişiden, bir süreliğine para kazanmayı kar saymış olabilirler, ama ya buna izin verenler? Onlar güzelim kıyılarımızın yıllar boyu gözü dönmüş kar hırsıyla betonla sıvanmalarının ardından gelen felaketi bilmezler mi? Ömrünün son günlerini geçirmek için ucuz konaklama yeri arayan Avrupalılara üç kuruşa kiralanmaya çalışılan o devasa binalardan hiç mi ders alınmaz? Yıllar önce duvarları begonvil kaplı küçük bir motelden başka hiçbir yapının bunmadığı güzelim İncekum sahillerinin büyük bir kentin varoşlarına dönmüş şeklini hiç mi görmediler?

Konakladığım yarım asırlık yayla evinin taş temel üstüne, bırakın betonu tek çivi kullanılmadan sadece kestane ve ceviz ağaçlarının kerestesiyle yapılmış duvarlarına bakarken daha da kederlendim. Elli yıl önce insan sağlığı açısından bu kadar elverişli ve doğaya bu kadar uygun konutlar inşa etmeyi becermiş bir neslin torunları bile değil çocukları bu kadar hunharca nasıl davranabilir? İçinde barındığı çevrenin dokusuna tek hasar yapmadan yaşamayı becermiş insanlar teknik açıdan bu kadar geliştikten sonra nasıl bunca cehalet içinde olabilirler? Bu çirkin yapıları, görenlerin bir daha gelmek istemeyeceklerini, doğanın yıpratıcı etkisine dayanamayan beton ve demir yığınlarının geride hiçbir işe yaramayacak hurdalar bırakarak yıkılıp gideceğini hiç mi hesaba katmazlar? Geçmişte insan yoğunluğu bu kadar fazla değilken çekirge sürüleri gibi talan ettikleri yerleri bırakıp dokunulmamış alanlar bulmak için göç eden ataları kadar şanslı olmadıklarını, dünya üstünde gidebilecekleri başka yer, yurt tutabilecekleri bakir alanlar kalmadığını düşünmezler mi? Göçmesine göçerler elbette; bu her zaman mümkündür.Mümkündür de günümüzde bunu ancak yaşadığı toprakların değerini bilen ulusların düzenlerinde hizmetçilik etme biçiminde yapabilirler.


Zerrin SOYSAL



1684











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)