ISSN 1308-8483
DAHA NE YAPSIN… / Seyfi GÜL
Seyfi GÜL    
  Yayın Tarihi: 15.5.2012    


DAHA NE YAPSIN…

Reha Amca’mız bir gece ansızın çekti gitti.

Allah herhalde çok sevdiği kuluna böyle bir gidiş nasibeder.

Gündüz, neredeyse her yeri dolaşarak. Sevenine sevmeyenine takılarak. Her zamanki gibi düşündüğünü dobra dobra yüzlerine söyleyerek.

“Ey Atatürk’çüler çalışın, bir şeyler yapın. Çok geç kaldınız” diyerek.

Ve gece…

Kimselere eziyet etmeden, veda etmeden, ansızın.

Ağaçlar gibi, ayakta…

Kulaklarımda, vasiyet gibi sözleri…

“Ben daha çok şey yapmak istiyorum. Yer göstersinler. Dünyanın ilk anfi tiyatrosu burada, ama buranın çağdaş bir anfi tiyatrosu yok”

“Balıkçılar ağlarını yol ortasında onarıyor. Hem onlar, hem gelip geçenler rahatsız. Aynı yerlerde denize doğru bir platform yapalım. Herkes rahat etsin.”

“Bir nostaljik tren yapalım, Karakum plajından, İngiliz Burnu’na ring yapsın. Gelenler bir yere çöreklenip kalmasın. Foça’nın her yerine ulaşsın. Her yerinde dolaşsın. Her noktadaki esnafa faydası olsun”

“Çocuklar ah çocuklar. Onlara her yerde olmayan bir oyun parkı yapayım. En güzel en sıra dışı, modern oyun aletleriyle donatayım. İsterim ki Foça’nın tüm çocuklarının geleceği, geçeceği bir noktada olsun. Mesela; Annem’in, Bedia Midilli’nin adını taşıyan okulun arkasındaki meydan olsun. Orada hem annemi, hem şen çocukları göreyim”

“Yukarıda, Denizkent’te yıllardır çürüyen bir bina var. Burayı sosyal tesis yapayım. Toplantılar, düğün dernekler, buluşmalar olsun burada. Millet ayaklarını uzatıp, adalara, Karaburun’a bakarak kahvesini yudumlasın”

“Reha Amca, bu teklifleri başkasına yapmak istemez misin” diyorum. “Mesela benim çocukluğumun, gençliğimin Bayraklı’sına bir şeyler yapamaz mısın”

“Olmaz” diyor. “Ben parayı bu topraklarda kazandım. Hala burada kazanıyorum. O para buranın insanına ait ve onlara dönecek. Her yerin para kazananı var. Herkes kendi toprağına, kendi insanına faydalı olsun”

Sanki ihtiyacı var gibi. Her sabah mesaiye gider gibi. Bürosuna gelmesi. Orada güne “Milliyet” gazetesini gözden geçirerek başlaması. Kendi eserlerinin önünden geçerken beliren gülümsemeyi, onlarla ilgili gazete haberlerini okurken de yüzüne kondurması. Her zaman birilerinin ziyaretiyle dolu büroda, çayların birbiri ardına dolup boşalması. Ve, her zaman yapılacak yeni bir şeyler olduğundan bahsetmesi, bana cesaret veriyor.

Dilimden; “Foça’da neredeyse bütün çeşmeler Rum’lardan kalma. Sonradan kurulan mahallelerde de sokak çeşmesi yok. İnsanlar uzak yerlerden ellerinde bidonlar su doldurmaya geliyorlar. Bu kadar hayra bir Reha Midilli Çeşmesi yakışmaz mı”, sözleri dökülüyor.

“Olur”diyor. “Bunu düşüneceğim. Faydalı olacak iyi bir yer bulmam lazım”

…..

“Bürokrasiyi aşmak zor. Belediye meclisinde dilekçem duruyor. Vatandaşa bir ayda cevap veriyorlar. Bana cevap yok. Ne yapayım.”

Daha ne yapsın…

Hastalandığında onun adını taşıyan hastaneye, sağlık ocağına giden biz. Bir film seyredecek, tiyatro izleyecek, konser dinleyeceksek adımlarımızı onun kültür merkezine sıralıyoruz. Sadece biz değil Türkiye’nin sporcuları gelip spor salonunda şampiyonluk arıyorlar. Hangi yaşta olursa olsun çocuklarımız, gençlerimiz her sabah onun adı yazılı bir okulda geleceğe hazırlanmaya gidiyorlar. Akşam onun yaptığı yurtta konaklanıyor. Bu yörenin yaşlıları başkalarının imrenerek baktığı bir konumda huzur içinde yaşatılıyorlar.

İsmi geçmese de alışveriş yaptığımız bir dükkan, yemek yediğimiz bir restoran, gayrı menkul pazarlayan bir emlakçı, insanları konuşturan bir telefoncu, giysici, gözlükçü, antikacı… Onun hayır işlerine su taşıyor.

O ise, Foça’ya kattıklarıyla herkesin değirmenine su taşıyor. O Foça’da ekmek yiyen herkesin yakını. Hiçbir Foçalı “Bana faydası yok” diyemez. Sadece faydanın farkında değildir belki…

Keşke o gün, Foça’ya veda ederken, geçtiği sokaklarda, caddelerde, meydanlarda herkes 15 dakikalığına dükkanını kapatsaydı. Camına “Bir Yakınımızın Vefatı Dolayısıyla Kapalıyız” yazsaydı. Binlerce kişiyle birlikte o muhteşem korteje katılsaydı.

Vicdanlar daha huzurlu olurdu.

Yazılı bir vasiyeti var mı bilmiyorum. Ama, onun dilekçeleri, yapmak istedikleri, ilgilisine vasiyettir.

Çeşme konusunu da hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğim.

Kültürümüzün en önemli hayır eserlerinden biri “Çeşme”dir.

Yaptığı diğer bütün hayırların tacı, adına yakışır heybetli bir çeşme olacaktır. O çeşmeden bir bardak su içen, evine bir bidon su götüren onu hayırla, rahmetle anacaktır. İhtiyacı olmasa da…

Başkan Aziz Kocaoğlu’nun dediği gibi.

“Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.”

Ve. Reha Amca.

“Foça’ya hakkını helal etsin”


Seyfi GÜL



2394











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)