ISSN 1308-8483
İZMİR, FOÇA’DAN - LLEIDA, BELIANES’E UZAYAN ZEYTİN YOLCULUĞU / Serdar Öçten ÜNSAL
  Yayın Tarihi: 8.12.2012    


İZMİR, FOÇA’DAN - LLEIDA, BELIANES’E UZAYAN ZEYTİN YOLCULUĞU


1700 Yıllık olduğu düşünülen ve halen özel günlerde kullanılan eski bir zeytin işliğini müze haline dönüştüren Belianes halkı bir gün Türk dostlarının buraya gelip o müzeyi gezip ve tarihin bir sayfasında yer alacaklarını rüyalarında görseler inanmazlardı diye düşünüyorum.

Ancak konu Zeytin ve Zeytinyağı olduğunda gönüllü zeytin aşıklarını hiçbir şey engellemiyor.

Egede Atölye Derneği’nin kurucusu Zeynep’i bu geziye kadar tanımıyordum, kimdir? Ne yapar bilmiyordum. Geçen yıllarda Foça’da düzenlemiş olduğu Zeytin konulu seminerlere de inanın sıcak bakmamıştım. Orada zeytin konuşuluyor ve ülkemizden zeytini bilen kimse yok, açıkcası farklı şeyler de düşünmemiş değildim. Ta ki , Aydın’dan arkadaşım olan Hasan KÖŞKLÜ’nün oğlu Satvet bu eğitim seferberliğine katılıncaya kadar. Ortak noktanın zeytin olduğu insanların fikirlerini paylaştıkları bir ortam oluşturulmuştu ve bu zincir bugünlerin yaşanmasına vesile olmuştu. Bir avuç zeytin sevdalısı her şeyi başarmıştı.

Şanlı Urfa’da Harran Üniversitesi ile Zeytindostu Derneği’nin düzenlediği tadım eğitimleri sırasında Mücahit KIVRAK’tan bir telefon geldi, İspanya’ya gelir misin? Biraz düşündüm, zaten 2013’de Mayıs ayında Jaen’de Expoliva 2013 zeytinyağı fuarı vardı ve katılacaktım, ne gereği var diye düşündüm. Mücahit telefonda Egede Atölye Zeynep Delen’i hatırlıyor musun deyince tereddütsüz evet yanıtı verdim, elime o insanları ve çevresini ayrıca Katalunya halkının kültürünü tanıyacak fırsatı yakalamıştım.

29.11.2012’de Barcelona Hava Limanı’na indiğimizde farklı bir şehrin yanı sıra farklı bir dil ve kültür ile karşı karşıya gelmiştik. 2011 Mayıs ayında Endülüs bölgesini ve şehirlerini gezdiğimde İspanyol kültürünü tanıdığımı zannetmiştim. Malaga, Sevilla, Cordoba, Granada, Jaen şehirlerindeki insanların yumuşak tavırları ve ağır olmalarına karşın burada sert ve keskin yapılı insanlar ile karşılaştık, ancak saygı ve sevgi ağır basıyordu. Katalunya kültürü ve dili diğer yörelerden ayrılıyor ve sadeleşiyordu, Endülüs bölgesinde görülen Arap kültürünün baskın dil yansıması burada yoktu.



Endülüs bölgesinin aksine geniş ve bakımlı caddeler Barcelona şehrinin modern yapıları ile bütünleşmiş durumdaydı. Barcelona’dan 130 km kuzeye çıktığımızda iklim anında sertleşiyor ve sıcaklık kıyı kenti Barcelona’da 20 C derece iken Lleida şehrinde 8 C dereceye düşüyordu. İnsanların sert ve keskin mizaçlı olmalarının nedeni bu olabilir mi? Yada Katalunya halkının bastırılmış ezilmiş duyguları mı? Anlamak mümkün değildi. Endülüs bölgesinde Malaga hava limanına uçak inerken geniş zeytinlikler hatta zeytin ağacı denizleri görmeme karşılık Barcelona’da rastlamadım. Daha çok sanayi bölgesi gibi duruyordu,fabrikalar, rafineri tesisleri, işletmeler. Kuzeye devam ettikçe daha da şaşırdım rakım yükseliyor ve çam ağaçlarından başka bir şey görünmüyordu. Lleida şehrine bağlı Belianes’e geldiğimizde hava kararmış ve sokaklar bomboş durumdaydı, nüfusun 600 kişi olduğunu öğrenince normal karşıladık.

Kasabanın Belediye Başkanı Ramon ve eşi bizi samimi bir şekilde karşıladıktan sonra yemeğe davet ettiler, karşılıklı sohbet eşliğinde yemeklerimizi yerken şahsım adına Belediye Başkanı Ramon’a kendi tasarımım olan zeytindalı ve güvercin motifli gümüş rozeti hediye ettim. Bu gezide bize yardımcı olacağını sezmiştim doğru da çıktı, orta Anadolu insanına benzeyen tıknaz elleri sertleşmiş yüreği yumuşak bu insan bize çok benziyordu, fabrikasını gezdirirken samimi oluşu sorularımıza ve isteklerimize tamam demesi beni etkilemişti. Ertesi gün yapılan fabrika gezimizde bizim ülkemizde görebileceğimiz manzaraların aynısına şahit oldum. Fabrika içerisinde pirina artıkları, yıkama suyunun çamurlu ve zeytinlerin görünmez hali, bahçede yer alan pirina kurutma tepecikleri Ege bölgesinde bir zeytinyağı fabrikasında dolaşıyormuş hissini vermişti. Ancak fabrikanın özelliği ekolojik olması atık bırakmaması şeklinde yapılmıştı, hiçbir şekilde atık çıkmıyor hepsi değerlendiriliyordu, fabrika içerisinde bulunan stoklama tanklarının bulunduğu yer temiz ve bakımlıydı, dolumları burada yapıyorlardı. İki erken hasat yağı tatma imkanı buldum, Ramon iki farklı arbequina getirdi, biri yoğun yaprak acısı, diğeri ise hoş taze yumuşak bir aromaya sahipti, yaprak acısı olanı içerisinde yaprak acılığı var dediğimde evet karışmış olabilir dedi. Fabrika gezimizin ardından özel kuruluşun zeytin yetiştirme fidanlığına gittik. Kapıda bizi Xavi karşıladı görür görmez merhaba dedi, Xavi Aydın zeytin seminerlerine katılan bir İspanyol arkadaşımızdı, birçok kereler karşılaşmıştık.



Fidanlıkta neler yaptıklarını, nasıl fidan yetiştirip pazarladıklarını anlattı, arbequina, koroneiki, arbosana üzerinde yaptıkları çalışmalardan bahsetti, damızlık bahçelerini gezdik, ufak bir toplantının ardından jest yaparak yemeğe götürdü bizleri. Bizi İspanyol ve Katalunya kültüründen ayıran masalarda her an açılmaya hazır zeytinyağı şişeleri ve şaraplardı. Her yemekte mutlaka zeytinyağı ve şarap olmazsa olmazları. Akşam üzerine doğru hasat izlemeye gittik ancak büyük makineleri beklerken normal traktöre bağlı çadırlı bir gövde sarsıcı ile karşılaştık. Bu yazının gezi notlarından çıkıp İspanya zeytinciliği ile ülkemiz zeytinciliğinin karşılaştırması adına faydalı olması için konuları küçük maddeler halinde sıralayacağım;

1. İspanya’da geniş ve düz arazilerde hiperentansif zeytin tarımı yapılabiliyorken ülkemizde bu büyüklükte zeytincilik yapacak düz araziler bulunmamaktadır. Bizde bulunan düz arazilerde yılda 2 veya 3 kez ürün alınabildiğinden zeytin dikmek ekonomiye ters düşüyor. Dağlık arazilerde ve yamaçlarda da makineler kullanılamıyor ve özellikle de hiperentansif tarıma uygun zeytin fidanı yetiştiremediğimizden maalesef altından kalkacağımız bir durum olmuyor.

2. İspanya’da zeytin dikimi yapılan bölgelerin tümünde araziler çok büyük, zeytin dikmek istediğinizde çeşit ve dikim aralığı size bildiriliyor kafanıza göre çeşit ve aralık uygulayamıyorsunuz. Yukarıdan bakıldığında aynı sıra ve arada zeytin ormanları görüyorsunuz.

3. Makineli hasat yapıldığında zeytin mal-meta gibi görülüyor, sevgi ve aşk olmuyor ne kadar fazla üretim o kadar zeytinyağı ve para diyorlar. En az araziden en yüksek verim için zeytin ağacı deyim yerinde ise sömürülüyor, makineler ağaçları parçalıyor, yaralıyor insanın içi burkuluyor. Ülkemizde Adana’da bir arbequina bahçesinde deneme hasatı yapılırken gövde sarsıcı makine kullandıklarında ağaçların sahibi neredeyse operatörü dövecekti, ağaç gövdeleri patlamış ve yaralanmıştı, hiç unutmuyorum sen onlara nasıl baktığımı biliyor musun? Onlar benim çocuklarım demişti. Bu yazımı özellikle arbequina çeşidi zeytin diken çiftçilerimize yazıyorum kesinlikle arbequinalar için gövde ve dal sarsıcılar uygun değil ya elle toplayacaksınız yada araziniz 500 dekar (dönüm) – 1000 dekar (dönüm) arasında olacak gidip 350.000 – 500.000 Euro verip bacak arası tabir edilen kendi yürür makinelerden alacaksınız.

4. İspanya’da zeytinliklerin tamamına yakını damla sulama yöntemi ile sulanıyor, erken hasat yapılıyor, yere düşen zeytinlere bakılmıyor bile. Hasat masraflı iş, ağaç ne kadar erken toplanırsa ertesi yıla soğuklamış (dinlenmiş) girecek ve periyodisite (bir yıl verip ertesi yıl vermeme) azalacak onlar bunu düşünürken bizler; iyice soğuk vuracak zeytin dalında donacak, kuruyacak, fabrika bahçelerinde bekleyecek, dip zeytinleri ile dal zeytinleri aynı makinelerden geçecek, elde edilen yağlar havalandırılacak, plastik bidonlarda saklanacak ve bazılarının söylediği gibi ispirtosu yada alkolü alınıp öyle tüketilecek. Bunları duyan yada gören İspanyol üreticiler halimize gülüyorlar. Onları erken hasat ve işleme şekillerinde örnek almalıyız.

5. Zeytinyağı ile ilgili toplantı, seminer, eğitim yaparken saklambaç oynamayacağız, her yere duyurular asacağız ve her etkinliği festivale dönüştüreceğiz. Bürokrasiyi davet edip insanların huzurunu kaçırmayacağız, nutuklar dinlemeyeceğiz. Lleida Valisi ve Belianes Belediye Başkanı’nın sadeliği ve yaklaşımlarını görseydiniz daha iyi anlardınız. Halklarının arasında sıradan vatandaştan farkları yoktu. Toplantılar yaparken kimler faydalı olur insanları nasıl kaynaştırırız buna bakacağız.

Sonuç: İspanyol zeytin tarımı (hiperentansif) bize uygun değil, makineleri ve fidanları asla ülkemize yoğun miktarlarda girmemeli, kendi fidanlarımızı geliştirecek araştırma istasyonlarındaki görevli arkadaşlarım özel işlerinden biraz fedakarlık yapar ve gayret ederlerse bizim ülkemizin de makineli hasat uygun çeşitleri olabilir diye düşünüyorum.



Geceleri çok soğuyan hava eksi derecelere düştüğünden sabah yerlerdeki buz tabakalarını görebiliyorduk. Endülüs bölgesinin aksine çok yoğun zeytinliklere rastlamadık. Göz alabildiğine zeytin alanları göremedik.

01.12.2012 akşamı bizlere Ramon’un danışmanı olan bir zeytinyağı tadımcısı zeytinyağı eğitimi verdi, 3 farklı yağ tadımı yaparak saat 21.00’da yemeğe gittik, İspanyollar 21.00’dan önce yemek yemiyorlar ve yemek çok ağır ve yavaş işliyor, masadan kalkmak saat 01.00 civarını buluyor. Hiç acele etmiyorlar, zeytinyağı ve şarap eşliğinde yemeğin pişirilip hazırlanmasını bekliyorlar.

Zeytinyağı tadım eğitimini veren meslektaşım anlattıkları ile yaptıkları birbirini tutmayan bir arkadaş izlenimini verdi nedense. Çok açık yazmak istemiyorum belediye başkanımız Ramon’a haksızlık edeceğimi düşünüyorum.

02.12.2012 günü o küçük 600 kişilik, sokaklarında bir insan bile göremediğimiz kasaba festival alanına dönüşüyor ve yüzlerce insanı ağırlıyor, zeytin ve zeytinyağları, şaraplar, likörler, sabunlar, tadı damağımızda kalan keçi peynirleri, bal sirkeleri, badem ezmeleri yöreye ait ne varsa satılıyor.

Tam bir şenlik havasında insanlar alışverişin keyfini sürüyorlar. Lleida valisi ve belediye başkanı Ramon stantları tek tek geziyorlar ne bir koruma ne bir basın ordusu, birkaç fotoğrafçıdan başka kimse yok. Festival alanının gezisinden sonra Belediye binasına geçiyoruz, Foça Belediye Başkanı ve üyeleri ile sade bir tören eşliğinde defter imzalanıyor. Karşılıklı ekonomik ilişkilerin arttırılmasına yönelik konular konuşuluyor, Zeynep DELEN, Mücahit KIVRAK ile daha önceden konuştuğumuz öğrenci değişim projesini gündeme getiriyoruz. Öğrencilerin ülkeleri tanıma ve zeytin işletmelerinde çalışarak ülkelerinin dışındaki zeytinciliği tanımaları adına etkin bir proje olacağını anlatıyoruz. Yaklaşımlar sıcak ve içten yeni oluşumlara yelken açtığımızın farkındayız ve mutluyuz.



Gezi süresince her dediğimizi anlamaya çalışan, arada kafası dağılıp dağıtırım burayı havasına giren tercümanımız asi kız Özgür GÜNEŞ’e, bu geziyi hazırlayan Egede Atölyeden Zeynep DELEN’e, Foça Belediyesi Başkanı ve il genel meclisi üyelerine, Işık Üniversitesi’nden Meltem TÜRKÖZ’e, Mücahit KIVRAK hocama, Lleida Valisi ve Belianes Belediye Başkanı Ramon ve eşine samimi ve içten duyguları adına, bu yazıyı hazırlamak için teşvik ve yardımlarını esirgemeyen FOÇAFOÇA’dan Sayın Nurdan ÇAKIR TEZGİN’e teşekkür ediyorum.

Sevgi ve saygılarımla


Serdar Öçten ÜNSAL

www.hangizeytinyagi.com


3488











   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)