ISSN 1308-8483

FOÇA FOÇA
SERDE   

Arzu DİNÇER    
  Yayın Tarihi: 2.10.2015    


FOÇA FOÇA


Hafta sonu sabah saat 08.00. Konak vapur iskelesinden Foça’ya ulaşmak üzere yola çıktığımda tek şikâyetim deniz havasını rahat rahat soluyamamak olmuştu. Ama yazın sıcağı, kışın soğuğu akla düşünce kapalı bir ortamda olmak konfor ve rahatlık sağlıyor insana düşüncesi düşüveriyor insanın aklına. Yolculuk süresi yaklaşık iki saat ve bu da size uyumak ya da günlük gazetelerinizi, kitabınızı okumak için sunulmuş bir hediye gibi. Pencere kenarında yer bulabilen şanslılardan değilseniz elbette. Zira yolculuk boyunca kara yolundan gözlemleyemeyeceğiniz manzaralara duyarsız kalmanız imkansız gibi.

Liman yakınlarında bulunan balık figürleriyle bezeli sütun üstünde birbirlerine sarmalanmış beyaz fok ailesi karşılıyor sizi (Bakınız Fotoğraf 1). “Sarılın ey insanlar! Siz bizi balıkların düşmanı bellemişsiniz ama biz denizlerin birbiri olmadan olmazlarsa olmazıyız” mesajını beyne kazıyıveriyor.

Çevre kafelerden kahvaltınızı yapmış olsanız bile duyarsız kalamayacağınız kokular gayet davetkâr. Bu sebeple Foça ziyaretiniz sırasında sakın ola ki rejim fikrinde veya zamanında olmayın ya da o gün rejimin bozulacağını bilin derim.

Hele ara sokaklarda fırınlar var ki çayın ve hamur işlerinin buğusu biz insanlar kadar kedileri bile kendine bağlamayı başarabiliyor (Bakınız Fotoğraf 2).

Tüm kıyı boyunca yürüyüş oldukça zevkli, eski Rum evleri yeni dönem beton binalarla birbirinin içine girmiş olsa da hepsi haddi bilmiş kolye materyali gibi kıyı şeridi boyunca sıralanmışlar.

Sıcak ve merak sizi küçük ama bir o kadar sevimli bir dükkânın önünde durduruyor. Evet, tahmin ettiğiniz gibi yazın vazgeçilmezi dondurma, ancak ona ulaşmak hiç de kolay değil çünkü sabırla sıranın size gelmesini beklemeniz gerekiyor. Bu anlarda en güzel şey çevreye kulak kabartmaktır. İçlerinden birçoğu daha önce buradan hizmet almış ve hangisi daha lezzetli mutlaka biliyorlardır uyanıklığı demem daha doğru olur sanırım. Dondurma satışını gerçekleştiren beyefendi başının kalabalığı ile profesyonelce baş edebildiği gibi, kendi adıma harika da ders verdiğini ifade etmeliyim. Genç arkadaşlardan biri birçok dondurma çeşidi içinden seçeneklerini sunuyordu:

“Blueberryli var mı?” diye sordu.

Beyefendi nazik bir şekilde “Yaban mersinli var, olur mu?” dedi

“Yani ben blueberryli istemiştim” diye yanıt verdi genç.

“Evladım sen blueberry diyorsun ya ben de Türkçesini söylüyorum.”

Diyerek mavi çileğin ülkemizde ve balkanlarda varsayılan isimlerini sıralamaya başladı.

Çalı çileği, likapa, kaskanaka, çera, çela, ligarba, lifos, ayı üzümü, morsivit…

Bu hiç beklenmedik dil bilgisi dersi hepimiz için sürpriz olmuştu. Nazmi Usta hem işinde hem de değerlere verdiği önemle benim için ayrı yer kazandı (Bakınız Fotoğraf 3). Sıradan çıkar çıkmaz güzel bir yapının merdivenlerine oturdum. Hem ilk defa tadına baktığım tahinli, bal kabaklı, karamelli dondurmamı yedim hem de biraz önce tanık olduğum (dayanamayıp dâhil olduğumu da itiraf etmeliyim) güzel konuşmayı düşündüm. Foça gibi coğrafyası güzel olan bir yerleşkede güzel insanların varlığı birçok kişiyi burayı defalarca ziyaret etmeye yetiyordur.

Günü birlik ziyaret için gelip de yok ben buradan gitmek istemiyorum diyecek olursanız yer bulma konusunda sıkıntı çekeceğinizi size hatırlatmak isterim. Konukevlerinin birbirleriyle (öncelik elbette kendi işletmeleri olmaları kaydıyla) paslaşmaları hususunda bir iletişim ağlarının olmasını tavsiye ederim. Zira konaklama için misafirlerine yerleri olmayanların filanca işletmede boş yer görülüyor gibi önerileri yerleşkenin doğasına yakışır sıcak bir aile kasabası havasını daha da gerçekçi hale dönüştürecektir.

Foça’da hoşça zaman geçirmek ve en kısa süre de tekrar görmek üzere ayrılacağınız bir yer. Dönüş yolu için biraz daha keşif yapmak istiyorum derseniz Karaburun’a doğru yol alan vapura binebilir gün batımına doğru Foça’ya hoşça kal diyebilirsiniz. Dış Kale’nin güzelliği “Şimdi git, en yakın zamanda geleceksin” diye göz kırpacaktır.

Sevgilerimle,

Arzu Dinçer

Not: Fotoğraf 6’nın mesajı inanılmaz güzel bir koyda, derme çatma kulübesini çevreyi korumak adına kurmuş olduğunu varsaydığım kişi tarafından hazırlanmış. Neredeyse izmarit olmayan nadir sahillerden biriydi. Fotoğrafta yer alan tabela da şöyle yazıyor: “Çöpünü bırak ki insan olduğunu anlayalım?”


Fotoğraf 1


Fotoğraf 2


Fotoğraf 3


Fotoğraf 4


Fotoğraf 5


Fotoğraf 6

Arzu DİNÇER
arzudincer0@gmail.com



Okunma: 1935









   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)