BAHARAT ÜLKESİ HİNDİSTAN / Güzin TÜMER
Güzin TÜMER

Güzin TÜMER

BAHARAT ÜLKESİ HİNDİSTAN



Ellili yaÅŸlarımın sonunda Hindistan’a gitme ÅŸansım oldu. Gittim, gördüm ve geldim. Tüm ezberleri bozan bir ülke… Hindistan, çıplaklığın kutsandığı, tapınmanın hobi olduÄŸu, korna çalmanın sıradan bir alışkanlık haline geldiÄŸi, yaÅŸamın sokaklarda sürdüğü, kadınların rengarenk kıyafetleri içinde göz doldurduÄŸu bir ülke…



Ben küçük bir grupla 15 günlük bir kuzey Hindistan turu yaptım. Ülkeyi anlamak, tanımak için bu süre çok ama çok yetersiz. Birçok ülkeyi tanıma fırsatı olan bendeniz için Hindistan çok özgün bir ülke diyebilirim… Åžaşırarak izledim her ÅŸeyi… Kimi zaman kalabalıktan ürktüm kimi zaman gürültüden sıkıldım. Ancak döndükten sonra bu ülkeye tekrar gitmeliyim dedim.



Yıllar önce bir arkadaşımın anlattığı bir fıkra ya da küçük hikaye ile devam edeyim. TrafiÄŸin yoÄŸun olduÄŸu bir yolda adamın biri karşı kaldırıma geçmek ister. Karşıya geçmek için çok çabalar ama çabaları bir iÅŸe yaramaz. Sonunda karşı kaldırımdaki baÅŸka birine “nasıl geçtin karşıya” diye sorar. Karşıdan gelen cevap ilginçtir. Cevap “ben bu tarafta doÄŸdum” dur. Aslında bu küçük hikaye ile başıma gelen bir olayı iliÅŸkilendirmek isterim. Ben de karşı kaldırımdaki bir büfeden bir ÅŸeyler almak için uzun bir mücadeleden sonra karşıya geçtim. Bir süre yolu izledim. Dönüş bana imkansız gözüktü. GeçeceÄŸim yolun geniÅŸ olmadığını da belirtmeliyim. Bir çözüm bulmalıydım. Bir motosikletli arkadaÅŸa beni karşıya geçirmesi için rica ettim. Mutlu son! Karşıya geçmiÅŸtim. Motosikletli arkadaşın arkasına binerek saniyeler içinde karşıya geçtim. Sanırım bu durum size Hindistan trafiÄŸi ile ilgili bilgi vermiÅŸtir.

İngilizlerden kalan alışkanlıkla trafik soldan iÅŸliyor deniyor ama… TrafiÄŸin nereden iÅŸlediÄŸini anlamak mümkün deÄŸil. Bisikletliler, üç tekerlekli rikÅŸa adı verilen araçlar, motosikletliler, inekler, keçiler trafiÄŸi oluÅŸturan öğeler. Gerçekten görülecek cinsten. Eller de sürekli kornada olunca insanı gerçeklik duygusundan uzaklaÅŸtırıyor. Trafik içinde en ÅŸanslı olanlar inekler. Çünkü her daim geçiÅŸ üstünlüğü onlarda. Bir ülke düşünün ki korna çalmanız için sizi uyarıyor.

Yönetmeni, Ritesh Batra olan “Sefer tası” adlı bir film seyretmiÅŸtim. BeÅŸbin sefer tası dağıtıcısının oluÅŸturduÄŸu bir grup var. Babadan oÄŸula geçen bir meslek. Kadınların evde yaptıkları sıcak yemekleri kocalarının iÅŸyerlerine taşıyorlar. Hardward Üniversitesi bu konuda bir araÅŸtırma yapmış. Sekiz milyon sefertasından sadece bir tanesi yanlış adrese gidiyormuÅŸ. İşte bu film o bir tanesinin hikayesi… İlgiyle izlediÄŸim ve sevdiÄŸim bir film olmuÅŸtu. Oradayken böylesi bir trafiÄŸin içinde o yemekler soÄŸumadan nasıl iÅŸyerlerine ulaÅŸtırılır diye düşünmekten kendimi alamadım.

Hint yemeklerine gelince… Sebzenin, tahıl ürünlerinin ve baharatın baÅŸ tacı olduÄŸu Hindistan mutfağını çok sevdiÄŸimi söylemeliyim. Bir baharat ülkesi olan Hindistan dünyada kullanılan baharatın yüzde yetmiÅŸini üretiyormuÅŸ. Hindistan’ın meÅŸhur baharatı “köri” ile ilgili küçük bir bilgi vermek isterim. Aslında Hint mutfağında her yemeÄŸin kendine has bir baharat karışımı varmış. Baharat karışımının adı köri imiÅŸ. Bilen bilir ama ben yeni öğrendim. Mutfakta üreten deÄŸil tüketen olunca bazı ÅŸeyleri öğrenmek ileriki yaÅŸlara denk geliyor.


Thali adı verilen bu tepsi içindeki yemekler, Hint usulü tabldot. Beş lira civarında. Benim yediklerimde baharatlı yeşil mercimek yemeği, pilav, yoğurt ve sebzeli patates yemeği vardı. Çok lezzetli olduklarını söyleyebilirim. Nan, capati gibi bazlama cinsi ekmeklerle servis ediliyor.

Tattığım tüm süt ürünlerinin tadı hala damağımda… Yaygın olarak süt tüketimi olduÄŸuna çok kere tanık oldum. AkÅŸamüzerleri sokak köşelerinde büyük kazanların içinde süt kaynatıyorlar. İnsanlar kazanın etrafında ayakta durmuÅŸ hem sohbet edip hem de süt içiyorlar. Sonradan anladım ki Hintliler eve gitmeden önce bir bira içmek yerine sıcak süt içiyorlar. Süt ürünlerindeki lezzetin kaynağı manda sütüymüş.

Süt seven Hintliler, üç tekerlekli ucuz ulaşım aracı rikÅŸaların arkasına “yeni yılı viski yerine süt ile kutlayın” diye yazı yazmışlardı.



Hindistan alkol ve sigara tüketiminin çok yaygın olmadığı bir ülke. Ama pan adı verilen uyuşturucu çiğneme alışkanlığı çok yaygın.


Çiğnenmek üzere uyuşturucu hazırlayan bir Hintli... Yaprağın içine bir başka bitki koyarak hazırlanıyor. Onu dolma gibi yapıp ağzınıza atıyorsunuz. Ben çiğneyemedim. Çok tatlıydı. İyice çiğneyip yere tükürüyorlar. Adım başı tükürdükleri kırmızı bitki posasını görmek mümkün. Bu Varanasi'de çok yaygın. Görüldüğü üzere alenen satılıyor. Dükkanlar da ilginç. Kimi zaman küçük bir dolap büyüklüğündeki yerlerde bişeyler satıyorlar. Kimi zaman da dükkanların restoranların içine ayakkabı ile girmek yasak. Tapınaklarda çoraba bile izin verilmiyor.

Hindistan’da birçok dini grup var. Bunlardan biri Sih'ler. Sih dininde sigara ve içki içmek yasak. Sih dininin Hinduizm’den ve İslamiyetten etkilenmiÅŸ bir din olduÄŸu söylendi. Sih dini, Hinduizm’de yer alan kast sistemine karşı gelmiÅŸ. Tek tanrıcılığı benimseyen bir din. Yeniden doÄŸuÅŸa inanıyorlarmış ama kurban kesmeye karşı duruyorlarmış. Herkesin yaÅŸam hakkının olması, eÅŸitlik, paylaÅŸmak gibi deÄŸerleri dini kural olarak benimsemiÅŸler.


İşte renkli türbanları ile iki Sih

İşte bu gezi sırasında beni en çok etkileyen yer; Sih'lere ait Altın Tapınak (Golden Temple). Sihlerin “herkesin yaÅŸam hakkı olmalı” düsturu Altın Tapınak’ta tamamiyle gerçeÄŸe dönmüş. Altın Tapınak’taki iÅŸleyiÅŸe tanık olmak benim için çok heyecan vericiydi. Sadece bağışla ve gönüllülerin desteÄŸi ile günde ellibin kiÅŸinin doyurulduÄŸu Altın Tapınak’taki iÅŸleyiÅŸ hayal ötesi.


Altın Tapınak, Amritsar


Altın Tapınakta daha önce de belirttiğim gibi günde ellibin kişiye yemek veriliyor. Çorbasından tatlısından tuzlusuna... Elbette bu çok organize bir çalışma ile gerçekleşiyor. Çok sayıda kadın gönüllü yemek pişiriyor, bulaşık yıkıyor, diğer bir grup capati ya da nan adı verilen ekmekleri açıyor, pişiriyor. Kimi kadınlar bulaşıkları kumla yıkıyor ve çalkalıyor. Konuklar, uzun kilimlerin üzerine görevliler tarafından oturtuluyor. Hiçbir kargaşaya neden olmadan beş dakikadan az bir zamanda tüm yemeklerin servisi yapılıyor. Karıncalar bile bu kadar çalışkan olamaz! Bütün bu işler büyük bir sessizlik ve uyum içinde sürdürülüyor.


Altın Tapınak’ta ekmek yapan kadınlar



Sihlerin kutsal kitaplarının adı “Veda”. Bu kutsal kitabın törenle her gece uyutulup sabah da benzer bir törenle uyandırılmasını izlemek çok ilginçti. Aslında ilginç olan inananların her gün aynı özenle bu törene katılmaları… Kesmeleri dinen yasak olan Sih erkekleri saçlarını bir çeÅŸit türbanla kapatıyor. İbadetlerini yaparken Altın Tapınak’taki havuza, baÅŸlarındaki sarık ve her an düşman gelebilir diye sarıklarına tutturulmuÅŸ çakı ile girmeleri insana tebessüm ettiriyor. Din böyle bir ÅŸey… Her yapılan ibadet biçiminin insanı ikna etmesi elbette mümkün deÄŸil…

Altın Tapınak’tan birkaç fotoÄŸraf...









Hindistan’da Sihler sosyoekonomik düzeyi en yüksek grupmuÅŸ. Bazen böylesi eÄŸitimli bir grubun kimi ibadet ÅŸekillerini hiç sorgulamadan benimsemeleri bana çok ÅŸaşırtıcı geldi. Hindistan’da ibadet ÅŸekilleri gerçekten insanda bir ÅŸov duygusu yaratıyor. BaÅŸta söylediÄŸimi yineliyorum. Tapınmak yaÅŸamı dolduran en önemli ÅŸey, biz ziyaretçiler için de ciddi bir turistik aktivite…

Dünya’nın en kalabalık ikinci nüfusuna sahip olan Hindistan; tüm dünyadaki fakir insanların da yüzde 42’sini barındırmaktaymış. 450 milyondan fazla Hintli günde iki Amerika Doları kazanarak hayatını sürdürmekteymiÅŸ. 300 milyondan fazla insan da sokakta doÄŸup, büyüyüp sokakta ölüyormuÅŸ.





Durum böyle olunca da sadece Sih tapınaklarında değil, tüm tapınaklarda insanlara yemek ve yatacak yer hizmeti verilmekte.

Hindistan dini açıdan büyük bir çeÅŸitlilik, aynı zamanda renklilik gösteriyor. Hindistan halkının büyük bir çoÄŸunluÄŸunun inandığı Hinduizm anlaması çok kolay bir din deÄŸil. En azından benim için. 300 milyondan fazla tanrıdan söz ediliyor. Genellikle tanrıların birbirinin avatarı olduÄŸu belirtiliyor. Çok tanrılı bir din gibi gözükse bile var olan tanrıların tek bir tanrının “Brahman”ın farklı görüntüleri olduÄŸu belirtiliyor. Kaynaklar çok sayıda mezhep olduÄŸunu yazıyor. Tanrıya ulaÅŸmak için kimi zaman bir iki sözcüklük “mantra” adı verilen ilahi sözleri tekrarlıyorlar, kimi zaman meditasyon ya da yoga yapıyorlar.

Dünya nimetlerinden uzaklaÅŸarak yaÅŸamlarını sürdürmeye çalışan insanlar var. Bu kiÅŸilere “Sadu” deniyor. Sadu olmayı seçmek de bir çeÅŸit ibadet biçimi. Kırmızı, turuncu, sarı renkli kıyafet giyen Saduların taklitlerinden kaçınmak gerekir. Çünkü onlar dilenci.


Bu da çakma bir Sadu

Gün batım ve gün doğumlarında da kutsal suda yıkanmak bir başka ibadet şekli...

Hindular için inek ve Şiva adlı tanrının cinsel organı (lingam) kutsal sayılıyor. Bunun nedeni ise lingam ve ineğin, Tanrı'nın farklı görünümleri olmasıymış. Lingam her yerde turistik eşya olarak satılıyor. Lingam bir güç ifadesi olabilir. Yanına oturup meditasyon yapan batılılara ne demek lazım? Lingam'ın yanına oturarak meditasyon yapıp tanrıya ulaşmaya çalışan bir batılının aklının içine girmeyi çok isterdim. Haksızlık mı ettim!

İnsanın doğayı yüceltmesi, kutsaması çok saygı duyulası bir tavır. Doğa ritüellerle her an kutsanırken, o doğayı gerçek anlamda nasıl korudukları konusunda büyük bir soru işareti var. Çöp atmak için bir yer sorduğunuzda size direk sokağı gösteriyorlar. Bu çok ciddi bir çelişki..

Hinduizmde ineÄŸin dışında birçok hayvan kutsal sayılmakta. Bunun nedeni sanırım tanrıların avatarı olmaları. Bu nedenle maymun, kaplan, yılan, tavus kuÅŸu, fare… Burada saymadığım birçok hayvan kutsal sayılmakta. Kimisinin adına tapınaklar var. Kısacası Hintliler hayvansever insanlar.


Maymun Tapınağı

Hinduizm’de yeniden doÄŸuÅŸa inanılıyor. Ruh bedenden bedene geçerek tekrardan doÄŸuyor. Ruhun bu yolculuÄŸu bir gün son buluyor. Ama bu kurtuluÅŸa ulaÅŸmanın yolu yaÅŸadığınız süre içinde ne kadar iyi olduÄŸunuzla ilintili… Bedenden bedene gezerken yeniden doÄŸuÅŸtan kurtulmanın yolu karnenizdeki hal ve gidiÅŸ notunuz… Her Hindunun hayali yeniden doÄŸma zincirini kırmak ve özgürlüğe kavuÅŸmak. Her yeniden doÄŸuÅŸta iyi olma yolunda atılan adımlar sonunda ruhsal özgürlüğe kavuÅŸturuyormuÅŸ.

Bu düstur belki de insanda kaos duygusu yaratan günlük yaÅŸam içinde Hintlilerin sakinliklerini kaybetmemelerini saÄŸlamakta. Yeniden doÄŸuÅŸ döngüsünden kurtulmanın bir yolu da Hinduların kutsal ÅŸehri Ganj Nehri kıyısındaki Varanasi’de ölmek. Ganj Nehri de Hinduizm’deki tanrılardan birinin görüntüsü olarak kabul edildiÄŸi için kutsal.





Varanasi ÅŸehrinin 2000 yıllık bir geçmiÅŸi var. Kent labirent gibi… Bu dar sokaklarda daima geçiÅŸ üstünlüğü ineklerde.



Oldukça pis görünen Ganj nehrinde çok renkli görüntülere tanık oldum. Ganj nehrine “ghat” adı verilen merdivenlerle iniliyor. Bu merdivenlerde kimi yıkanıyor, kimi çamaşır yıkıyor, kimi diÅŸ fırçalıyor. Kimisi oturup saç kestiriyor. Kimileri de rengarenk giysiler içinde yüzleri boyanmış ÅŸekilde dilencilik yapıyor. Kimi de ölülerini yakıyor.









Bu yakma iÅŸlemlerinde zenginler sandal aÄŸacı kullanırken, orta gelirliler ise daha ucuz bir odun çeÅŸidini tercih ediyor. Fakirler ise yani kast sisteminin son ayağında olanlar elektrik kullanılarak yakılıyor. Hinduizm’in kurallarından olan kast sisteminin -1975 yılında kaldırılmış olmasına raÄŸmen- hala kırsal kesimde sürdürüldüğü söylendi. Hinduların bir kısmı sosyal yaÅŸamda ilerleme ÅŸansını elde etmek için İslamiyeti seçiyormuÅŸ.

Tekrar Ganj nehrine dönersek… Yakılan ölülerin külleri nehre atıldığı gibi, ermiÅŸ kiÅŸiler, hamile kadınlar, yılan sokmasından ve çiçek hastalığından ölenler yakılmadan nehre atılıyormuÅŸ. Aslında bu nehre yüklenen bu kadarı anlamı bir mantık çerçevesinde anlamak oldukça zor geldi bana…

Ganj Nehri’nin Rishikesh’deki kolu debisi yüksek olduÄŸu için oldukça temizdi. Fakat Varanasi’de Ganj Nehri çok durgundu ve çok kirli gözüküyordu. Arada bir suyun üzerinde yüzen ölülerin de görülebildiÄŸi söylendi. Tüm bunlara raÄŸmen Ganj Nehri, suyunu içecek kadar Hinduların yaÅŸamında önemli. EÄŸitimli Hindular içinde bu durum böyle mi demekten kendimi alamıyorum.

Ganj Nehri kıyısında 365 gün boyunca her gün günbatımında Ganj Ana’yı kutsamak için “Ganga Aarti Törenleri” yapılmakta. Tam bir görsel ÅŸenlik. Tören yaklaşık bir saat sürüyor. Tören sonrasında mumlar ve çiçekler suya bırakılıyor.

Varanasi zor bir kent… Zor olduÄŸu kadar da ilginç… Ben oradayken ah keÅŸke birkaç gün daha kalabilseydim dedim. Ama o birkaç günden sonra arkanıza bakmadan kaçma duygusu da yaratabilir. Hindistan gezisi süresince bu ikilemi hep yaÅŸadım.

Ülkedeki baÅŸka bir dini grup Jainistler… Jainizm, Budizm ve Hinduizmden etkilenmiÅŸ. Bu dini grubun en önemli yaklaşımı barışçıl olmaları. Bir baÅŸka özelliÄŸi dini liderlerinin (guru) çırılçıplak yaÅŸamlarını sürdürmeleriymiÅŸ. Bizim böyle bir lider görme ÅŸansımız olmadı ama hikayelerini dinledik. Ellerinde sürekli tavus kuÅŸundan yelpaze taşırlarmış. Bu yelpaze çok fonksiyonlu bir yelpaze. Kimi zaman yerdeki küçük hayvanlara basmamak için önlerini süpürürlermiÅŸ kimi zamanda genç hanımları gördüklerinde önlerini kapatırlarmış. Gerisini siz anlayın! Bu dine inanan bazı kiÅŸiler soluk alırken havadaki küçük canlıları öldürmemek için maske takıyormuÅŸ.

Jainizm, mükemmel olan insandan daha yüksek bir varlığı ya da Tanrıyı tanımayı gerekli görmüyormuş.

Bir baÅŸka grup ise Budistler… Budizm, bir inanç ÅŸekli olmasına karşın insanın kendini keÅŸfetmesini anlamasına dayalı bir felsefe sistemi olarak kabul edilmekte. Nüfusun küçük bir kısmının Budist olduÄŸu söylendi.

İnanç grupları arasında sayıca Hindular birinci grubu oluştururken Müslümanlar ikinci grubu oluşturmaktaymış.

Hindistan’daki trenlerden söz etmeden olmaz. Bizim bindiÄŸimiz bazı trenler çok iyiydi. En önemlisi temiz ve hızlıydı. Yine bazı trenlerde bitmek tükenmek bilmeyen yemek hizmeti vardı. Elbette biz turistik mevkide seyahat ettiÄŸimiz için halkın yolculuk yaptığı trenleri gözlemleme ÅŸansımız olmadı.

Ancak yolculuÄŸumuz süresince bir gece yataklı trenle yolculuk yaptık. Bir vagonun içine yerleÅŸtirilmiÅŸ ranzalar perdelerle birbirinden ayrılmıştı. Oldukça eÄŸlenceli olduÄŸunu söyleyebilirim. Bir kez denenmeli… Bir kez dediÄŸime bakmayın! Ben çok dinlenmiÅŸ olarak trenden inmiÅŸtim. Biz bir grup olduÄŸumuz için halkın içine karışarak yolculuk etme imkanımız olmadı.

Gelelim tren istasyonlarına… İstasyonlardan birinde banyo vardı. Bir baktım ki adamın biri yalınayak peÅŸtamalı ile ortada dolanıyor. Bizden baÅŸka bakan biri var mıydı bilemem, en azından bizim bakışlarımız altında hiç istifini bozmadan giyindi. Sanırım sokakta yaÅŸayan çok insan olduÄŸu için istasyonlarda duÅŸ hizmeti veriliyor.

Bir yaşlı kadını da istasyonun hemen dışında çırılçıplak yıkanırken gördüm. Yine bizden başka bakan yoktu. Genç olsaydı bu ilgisizlik olur muydu diye düşündüm.

Bu bakma iÅŸi oldukça ilginç Baharat ülkesinin insanları arasında… Gözlerini dikip bizi bir süre süzüyorlardı. Zaman zaman da dokunmak istiyorlar.

Hiçbir yerde yaÅŸamadığım bir kolaylıkla karşılaÅŸtım bu ülkede… FotoÄŸraf çekmeye her daim izin var. Bir de keyifle poz veriyorlar. Daha sonrasında hep birlikte kendi fotoÄŸraf makineleri ile bizi çekmek istiyorlardı. İlginç ülke… Söyleyecek çok ÅŸey var.





Hani Hindistan pisliği ile ünlenmiş bir ülke... Kentler için bu pislik konusunun biraz abartılı olduğunu düşünüyorum. Ben gitmeden sokaklarda sürekli tuvaletini yapan insanlar göreceğimi sanıyordum. Kentlerde dolaşırken böyle bir şeye tanık olmadım. Ama trenle yolculuk yaparken trenin penceresinden gördüklerim gerçekten şaşırtıcıydı.

Kendi izlenimlerime geçmeden önce “Slumdog millionere” ya da “VaroÅŸ milyoneri” adıyla gösterilen filmden söz etmek isterim.

Jamal, fakir bir mahallede yaşayan yetim bir çocuktur. Çok zor şartlar altında büyümüştür. Bilgi yarışmasına başvurur, kabul edilir. Yirmi milyon rupiyi kazanır. Hiç eğitim almamış birinin ancak hile yaparak yarışmayı kazandığı düşünülür. Tutuklanır. Aslında Jamal her sorunun cevabını yaşadığı sefil hayattan öğrenmiştir.

Bu filmde Jamal’ın Hindistan'da çocukluÄŸunun geçtiÄŸi yerleri izlerken yaÅŸanan yokluk ve fakirliÄŸin bir canlandırma olduÄŸunu düşünmüştüm.

Ancak trenin yol alırken penceresinden gördüğüm manzara ile filmde gördüğüm yokluk birebir örtüşüyordu.

Yarısı teneke yarısı bezlerle kapatılmış evler, onların önünde çöp daÄŸları… Önce ilgiyle baktım sonrasında ilgim ÅŸaÅŸkınlığa dönüştü. En kötüsü ise bu çöp daÄŸlarının önüne sıra sıra oturmuÅŸ geçen trenleri izleyerek hacetini gören insanlar… Hacetini gören insanların arasında koÅŸarak eÄŸlenen çocuklar ve yere oturmuÅŸ iskambil oynayan gençler… Bu betimleme ne bir eksik ne bir fazla…


Bu arada ufak bir bilgi. Çocukların gözleri hep sürmeliydi. Sürme çocukların gözlerinin mikrop kapmasını engelliyormuş.



Ancak bu filmlerde olur dedirtecek cinsten… YaÅŸam her yerde kendi ritminde devam ediyor. Böylesi bir yokluÄŸa Latin Amerika’nın en fakir ülkesi olan Bolivya’da bile rastlamadım.

Gelelim Taç Mahal’e… Herkesin bildiÄŸi üzere Babür imparatoru Åžah Cihan’ın ondördüncü çocuÄŸunu doÄŸururken ölen karısı Mümtaz Mahal için yaptırdığı bir anıt mezar. Buraya girdiÄŸim zaman hissettiklerimi paylaÅŸmak isterim. Buna benzer duyguları Peru’da Macchu Piccu milli parkına girdiÄŸim zamanda hissetmiÅŸtim. İçeri girene kadar hoÅŸ bir heyecan. İçeri girdiÄŸim anda bir sıradanlaÅŸtırma duygusu. Sanki çok iyi bildiÄŸim bir yer. Çok tanıdık. Bu duygu insanın anlama, gezme ve görme duygusunu da örseliyor. Heyecanını kaybettiriyor. Benim gibi hisseden var mıdır?


Bu fotoğraf Zafer Bozkaya tarafından çekilmiştir.

Taç Mahal beyaz mermerden yapılmış. Manzarası çok güzel. Rivayete göre Taç Mahal’i yapan mimarların elleri kesilmiÅŸ, benzerini yapmasınlar diye…

MoÄŸollar çok barbar bilinmelerine karşın Hindistan’da MoÄŸol mimarisinin muhteÅŸem örnekleri var. Kaleler, kutsal mekanlar, binalar… Hepsi çok özel ve güzel ama… GidildiÄŸinde hepsi mutlaka görülmeli diyemeyeceÄŸim. Ben bu kadar çok kale görmek istemezdim. Kültürle buluÅŸma imkanının olduÄŸu yerler her daim tercihimdir.

Biz bu geziye Zafer Bozkaya ile gittik. Hindistan’ı çok iyi bilen, insani deÄŸerlerini hiç kaybetmemiÅŸ bir insan, Zafer… Onunla gidecek herkesin çok ÅŸanslı olduÄŸunu düşünüyorum. TeÅŸekkürler, Zafer Bozkaya…


Zafer'in çektiği güzel fotoğraflardan biri.


Jaipur'daki Amber Kalesi’ne çıkış... Kale iz bırakmadı ama... Fil üstünde Kale'ye çıkış hiç unutulası deÄŸildi. En sevdiÄŸim kaleden söz etmeden olmaz. Bu kale Agra'daki "Agra Fort". Duvardaki iÅŸlemelerin içinde ayna kullanılmış. MoÄŸol mimarisi olmasına raÄŸmen Hint kültüründe ayna birçok yerde kullanılmakta. Hindistan’daki dinlerin ortak düsturu "iyi insan olmak". Bunun da ödülü yeniden doÄŸuÅŸtan kurtulmak. Acaba iyi insan olma yolunda "ayna" insanın kendisiyle yüzleÅŸmesinin bir aracı olabilir mi?

Yazı oldukça uzun oldu. Kısacık rotadan da söz etmek istiyorum. Önce Delhi’ye gittik. Ardından Agra, Jaipur, Amritsar, Rishikesh ve Varanasi. Sonra tekrar Delhi. Hindistan’dan güzel anılar ve ÅŸimdiye kadar hiç aÅŸina olmadığım bilgi ile döndüm. Belki yazılacak çok ÅŸey var. Hint kültürü anlaması çok kolay bir kültür deÄŸil. YaÅŸamın ta kendisi olan dini yapıyı özellikle Hinduizmi anlamak çok kolay deÄŸil. Okuduklarımdan, gördüklerimden süzebildiklerimi sizinle paylaÅŸtım.

Ülkenin inançları zarar vermemek üzerine kurulu olduÄŸu için Hindistan’ın güvenilir olduÄŸu bile söylenebilir. Baharat kokulu, güleç insanları, erotik tapınaklardan Altın TapınaÄŸa kadar binbir çeÅŸit tapınağı ile Hindistan unutulası bir ülke deÄŸil. Her türlü yoruculuÄŸuna raÄŸmen insanda tekrar gitme duygusu bile uyandırıyor.

İngiltere’de gezinen, baharat kokulu insanlarla ilgili şöyle bir hikaye var. BilindiÄŸi üzere İngiliz kültürü tamamen mesafe kültürüdür. Bu mesafeli duruÅŸ bana Aristokrat bulaşığı gibi gelir. Her neyse… Dolayısı ile yeni tanıdığınız bir İngilizle havanın durumu ile ilgili düşüncenizi söyleyerek sohbete baÅŸlarsınız. Mümkünse özel yaÅŸama dair bir ÅŸey sormayın. Hintlilere gelince onlar da sohbete “kaç çocuÄŸun var” sorusu ile baÅŸlarmış. Elbette bu İngiltere’de Hintlileri yermek için anlatılan bir ÅŸey… Gerçekten Hintlilerin yapısı ile de ilgili bilgi veriyor. Özel yaÅŸamın mahrem olmadığı Hint kültürünün en önemli özelliÄŸi hayatın zaten herkesin önünde, sokakta akıyor olması.

20.Nisan.2016 FOÇA


Güzin TÜMER




22 Nisan 2016 Cuma / 7411 okunma



"Güzin TÜMER" bütün yazıları için tıklayın...