Elif Y. ÖZEL
SON MODEL FERRARİ’YDİK BAL KABAÄžI OLUVERDİK
“Ölümünüz hükme baÄŸlandı, dünyaya gidebilirsiniz artık” dediler ve bizi yolcu ettiler.
Arkamızdan el mi ettiler yoksa endamımızı mı seyrettiler bilmiyorum ama bizi dünyaya ölmek üzere gönderdiler.
İtiraz etmedik, geldik…
SaÄŸ olsunlar, dünyaya “hoÅŸ geldin” merasimiyle buyur edildik.
Zaman nasıl geçmiş, balo ne ara bitmiş, hiçbirini fark edemeyecek kadar da keyifli vakit geçirdik.
Öyle ki, saat tam on ikiyi vurduğu anda gözümüze inen perdeyle ancak kendimize gelebildik.
Sonrası mı?
Prensesken bir anda külkedisi muamelesi görmeler,
Son model Ferrari’yken, bir anda bal kabağına dönüşüvermeler,
Yansak mı yakılsak mı arasında kalıvermeler.
Daha neler yaÅŸadık neler…
Peki, bütün bu yaşananlardan sonra fabrika ayarlarımıza dönebildik mi?
Deneseydik bekli.
Denemedik de, dönemedik de…
Çünkü tembeldik.
Bekleme yapmadan yol almak ÅŸart olsa da, biz haddinden fazla mola istedik.
Geçire geçire geçen zamanı bile, “ne de çabuk geçiyor zaman, hiç oralı olmayalım aman” dizeleriyle geçiÅŸtirdik.
Çünkü kolayı seçtik.
“Ölüm yakın, dua etmeyi unutma sakın” diyecek kadar da yüzsüzleÅŸtik.
Biz bunca kırgınlığı ne ara yeşerttik?
Biz bu kadar kötü olabilmeyi nasıl becerdik?
Kendimizi aklayabilmek için başkasını karalayarak,
Emre itaat etmekle, kurallara riayet etmek arasındaki farkları yok sayarak,
Dünümüzü yok sayanları, bugünümüze çağırarak,
Kısık ateşte pişirilmiş bir beyinle yaşamayı marifet sayarak,
Fazlasıyla eksik olup da, ziyadesiyle mutlu olmayı başararak,
Henüz aşkı heceleyemezken, aşkı hecelerine ayırmaya çalışarak,
Geceye uyarlanmış aşklarımızı, aşka uyarlanmış gecelerimizde ağırlayarak,
“Sırf verem olsunlar diye bazı kelimeleri ÅŸiir olmaya zorlayarak,
Emeğin ekmeğe dönüşeceği yerde, hamuru yok sayarak,
Kimin eli kimin cebinde aÅŸlarla egomuzu doyurarak,
Adımızı yok sayanları, batta bizi nereye koyduğunu unutanları baş tacı yaparak,
En acısı da sevgiyi ve merhameti uzağımızda tutarak,
Yani insan olduÄŸumuzu ölüme ramak kala hatırlayarak…
Elif Y. ÖZEL
"Elif Y. ÖZEL" bütün yazıları için tıklayın...
“Ölümünüz hükme baÄŸlandı, dünyaya gidebilirsiniz artık” dediler ve bizi yolcu ettiler.
Arkamızdan el mi ettiler yoksa endamımızı mı seyrettiler bilmiyorum ama bizi dünyaya ölmek üzere gönderdiler.
İtiraz etmedik, geldik…
SaÄŸ olsunlar, dünyaya “hoÅŸ geldin” merasimiyle buyur edildik.
Zaman nasıl geçmiş, balo ne ara bitmiş, hiçbirini fark edemeyecek kadar da keyifli vakit geçirdik.
Öyle ki, saat tam on ikiyi vurduğu anda gözümüze inen perdeyle ancak kendimize gelebildik.
Sonrası mı?
Prensesken bir anda külkedisi muamelesi görmeler,
Son model Ferrari’yken, bir anda bal kabağına dönüşüvermeler,
Yansak mı yakılsak mı arasında kalıvermeler.
Daha neler yaÅŸadık neler…
Peki, bütün bu yaşananlardan sonra fabrika ayarlarımıza dönebildik mi?
Deneseydik bekli.
Denemedik de, dönemedik de…
Çünkü tembeldik.
Bekleme yapmadan yol almak ÅŸart olsa da, biz haddinden fazla mola istedik.
Geçire geçire geçen zamanı bile, “ne de çabuk geçiyor zaman, hiç oralı olmayalım aman” dizeleriyle geçiÅŸtirdik.
Çünkü kolayı seçtik.
“Ölüm yakın, dua etmeyi unutma sakın” diyecek kadar da yüzsüzleÅŸtik.
Biz bunca kırgınlığı ne ara yeşerttik?
Biz bu kadar kötü olabilmeyi nasıl becerdik?
Kendimizi aklayabilmek için başkasını karalayarak,
Emre itaat etmekle, kurallara riayet etmek arasındaki farkları yok sayarak,
Dünümüzü yok sayanları, bugünümüze çağırarak,
Kısık ateşte pişirilmiş bir beyinle yaşamayı marifet sayarak,
Fazlasıyla eksik olup da, ziyadesiyle mutlu olmayı başararak,
Henüz aşkı heceleyemezken, aşkı hecelerine ayırmaya çalışarak,
Geceye uyarlanmış aşklarımızı, aşka uyarlanmış gecelerimizde ağırlayarak,
“Sırf verem olsunlar diye bazı kelimeleri ÅŸiir olmaya zorlayarak,
Emeğin ekmeğe dönüşeceği yerde, hamuru yok sayarak,
Kimin eli kimin cebinde aÅŸlarla egomuzu doyurarak,
Adımızı yok sayanları, batta bizi nereye koyduğunu unutanları baş tacı yaparak,
En acısı da sevgiyi ve merhameti uzağımızda tutarak,
Yani insan olduÄŸumuzu ölüme ramak kala hatırlayarak…
Elif Y. ÖZEL
"Elif Y. ÖZEL" bütün yazıları için tıklayın...
