Ahmet Zeki YEŞİL
Öyle bir geçer zaman..
İzmir’de yaşıyordu. Öğrenciydi. Edebiyat ve sanata duyduÄŸu ilgi nedeniyle bir ÅŸeyler karalıyor, yazdıklarını da ÅŸiir zannediyordu. İzmir’de yayınlanan edebiyat dergilerinin sayısı az deÄŸildi. Åžiirleri, bu dergilerden birinde mutlaka yayınlanmalıydı. Aklına düzenli olarak izlediÄŸi dergi geldi. Hemen bir dosya hazırladı. 1979 yılının son aylarında dergiye ait büronun kapısını çaldı. Åžair (X) karşıladı onu. Kendini tanıttı. Hazırladığı dosyayı gösterdi. Åžair (X) elinden geldiÄŸince ilgilendi onunla. Åžiirlerini inceledi. Åžair (X) başını dosyadan kaldırırken gülümsedi. Ve bir öneride bulundu: “Sen ÅŸiir yazma, gülmece yaz”. Åžaşırdı. Dosyanın en sonuna bir mizah öyküsü bıraktığını hatırlayınca ne demek istediÄŸini anladı. Öyküyü beÄŸenmiÅŸti. “Seni (Y) aÄŸabeye göndereyim, mizahtan O anlar” dedi. Sonra, (Y)’nin adresini verdi.
O tarihlerde (Y), yayınlanan ilk kitabıyla bayağı ses getirmiÅŸti. (Y)’ye gitmeden önce o kitabı alıp bir solukta okudu. Kitap hakkında bir ÅŸey sorarsa mahcup olmak istemiyordu. Bu kez, (Y) için mizah öykülerinden oluÅŸan bir dosya hazırladı. (Y)’nin adresini aradı buldu. O’na, “Beni (X) gönderdi” dedi. Daha önce (X)’e yaptığı gibi kendisini tanıttı. Anlattı. Hazırladığı dosyayı büyük bir heyecanla verdi. Ancak, (Y)’den beklediÄŸi ilgiyi göremedi. (Y), “Dosyayı bırak inceleyeyim” dedi. Dosyayı bıraktı.
Heyecanlı bir bekleyiÅŸ baÅŸladı. 15-20 günde bir büyük bir umutla (Y)’nin adresine gitti. (Y), ya yoktu, ya da “Henüz öykülerine bakamadım” diyordu. Çok uzun sürdü bu durum. Bu arada, zaman zaman derginin bürosuna, yani (X)’in de yanına uÄŸradı. Çünkü dergide bir öyküsünün yayınlanacağını söylemiÅŸti. (X) de her seferinde “Bu sefer tamam, önümüzdeki sayıda öykün yer alacak” diyordu. GidiÅŸ-geliÅŸler uzamaya baÅŸladı. Bu nedenle, öykülerini yayınlayacak baÅŸka dergilerin kapısını çaldı. Öyküleri bir baÅŸka edebiyat dergisinde yayınlanmaya baÅŸladı. Çok mutlu oldu.
(X) sözünde durmadı. (Y) ise bir türlü dosyayı teslim etmiyordu. Bir süre sonra, (Y)’nin ikinci kitabı yayınlandı. Onu da aldı. Dikkatli bir ÅŸekilde okudu. Çok ÅŸaşırdı. (Y) için hazırladığı dosyada yer alan öykülerdeki güldürü unsurları sanki cımbızla seçilmiÅŸ ve bir ÅŸekilde kullanılmıştı. O gün anladı ki, (Y) artık dosyayı bekletmeyip, teslim edecek. Hiç zaman kaybetmeden (Y)’nin adresine gitti. Sonuç düşündüğü gibi oldu. (Y) dosyayı teslim etti. (Y)’ye hiçbir ÅŸey söylemedi. (Y), ne mi dedi? “Sen gülmece deÄŸil ÅŸiir yaz” dedi. Üzgün bir ÅŸekilde oradan ayrıldı. O günden sonra kimseye “Ben ne yazayım?” diye sormadı. Oluruna bıraktı yazmayı. Sonra öyküleri çeÅŸitli dergi ve gazetelerde yayınlandı.
Sonra… Sonra, hayatın telaşı 1986 yılında O’nu çok sevdiÄŸi İzmir’den kopardı. Bıraktı yazmayı. Yıllar geçti. İnternet diye bir ÅŸey çıktı. Bundan güzel bir fırsat olamazdı. 2000’li yıllarda yeniden baÅŸladı yazmaya. Çünkü anladı ki, dilden dile, gönülden gönüle dolaÅŸan bir masalda yaÅŸayanların, ÅŸu yalan dünyada bıraktıkları iz kapladıkları yerden daha fazla.
Ahmet Zeki YEŞİL
"Ahmet Zeki YEŞİL" bütün yazıları için tıklayın...
İzmir’de yaşıyordu. Öğrenciydi. Edebiyat ve sanata duyduÄŸu ilgi nedeniyle bir ÅŸeyler karalıyor, yazdıklarını da ÅŸiir zannediyordu. İzmir’de yayınlanan edebiyat dergilerinin sayısı az deÄŸildi. Åžiirleri, bu dergilerden birinde mutlaka yayınlanmalıydı. Aklına düzenli olarak izlediÄŸi dergi geldi. Hemen bir dosya hazırladı. 1979 yılının son aylarında dergiye ait büronun kapısını çaldı. Åžair (X) karşıladı onu. Kendini tanıttı. Hazırladığı dosyayı gösterdi. Åžair (X) elinden geldiÄŸince ilgilendi onunla. Åžiirlerini inceledi. Åžair (X) başını dosyadan kaldırırken gülümsedi. Ve bir öneride bulundu: “Sen ÅŸiir yazma, gülmece yaz”. Åžaşırdı. Dosyanın en sonuna bir mizah öyküsü bıraktığını hatırlayınca ne demek istediÄŸini anladı. Öyküyü beÄŸenmiÅŸti. “Seni (Y) aÄŸabeye göndereyim, mizahtan O anlar” dedi. Sonra, (Y)’nin adresini verdi.
O tarihlerde (Y), yayınlanan ilk kitabıyla bayağı ses getirmiÅŸti. (Y)’ye gitmeden önce o kitabı alıp bir solukta okudu. Kitap hakkında bir ÅŸey sorarsa mahcup olmak istemiyordu. Bu kez, (Y) için mizah öykülerinden oluÅŸan bir dosya hazırladı. (Y)’nin adresini aradı buldu. O’na, “Beni (X) gönderdi” dedi. Daha önce (X)’e yaptığı gibi kendisini tanıttı. Anlattı. Hazırladığı dosyayı büyük bir heyecanla verdi. Ancak, (Y)’den beklediÄŸi ilgiyi göremedi. (Y), “Dosyayı bırak inceleyeyim” dedi. Dosyayı bıraktı.
Heyecanlı bir bekleyiÅŸ baÅŸladı. 15-20 günde bir büyük bir umutla (Y)’nin adresine gitti. (Y), ya yoktu, ya da “Henüz öykülerine bakamadım” diyordu. Çok uzun sürdü bu durum. Bu arada, zaman zaman derginin bürosuna, yani (X)’in de yanına uÄŸradı. Çünkü dergide bir öyküsünün yayınlanacağını söylemiÅŸti. (X) de her seferinde “Bu sefer tamam, önümüzdeki sayıda öykün yer alacak” diyordu. GidiÅŸ-geliÅŸler uzamaya baÅŸladı. Bu nedenle, öykülerini yayınlayacak baÅŸka dergilerin kapısını çaldı. Öyküleri bir baÅŸka edebiyat dergisinde yayınlanmaya baÅŸladı. Çok mutlu oldu.
(X) sözünde durmadı. (Y) ise bir türlü dosyayı teslim etmiyordu. Bir süre sonra, (Y)’nin ikinci kitabı yayınlandı. Onu da aldı. Dikkatli bir ÅŸekilde okudu. Çok ÅŸaşırdı. (Y) için hazırladığı dosyada yer alan öykülerdeki güldürü unsurları sanki cımbızla seçilmiÅŸ ve bir ÅŸekilde kullanılmıştı. O gün anladı ki, (Y) artık dosyayı bekletmeyip, teslim edecek. Hiç zaman kaybetmeden (Y)’nin adresine gitti. Sonuç düşündüğü gibi oldu. (Y) dosyayı teslim etti. (Y)’ye hiçbir ÅŸey söylemedi. (Y), ne mi dedi? “Sen gülmece deÄŸil ÅŸiir yaz” dedi. Üzgün bir ÅŸekilde oradan ayrıldı. O günden sonra kimseye “Ben ne yazayım?” diye sormadı. Oluruna bıraktı yazmayı. Sonra öyküleri çeÅŸitli dergi ve gazetelerde yayınlandı.
Sonra… Sonra, hayatın telaşı 1986 yılında O’nu çok sevdiÄŸi İzmir’den kopardı. Bıraktı yazmayı. Yıllar geçti. İnternet diye bir ÅŸey çıktı. Bundan güzel bir fırsat olamazdı. 2000’li yıllarda yeniden baÅŸladı yazmaya. Çünkü anladı ki, dilden dile, gönülden gönüle dolaÅŸan bir masalda yaÅŸayanların, ÅŸu yalan dünyada bıraktıkları iz kapladıkları yerden daha fazla.
Ahmet Zeki YEŞİL
"Ahmet Zeki YEŞİL" bütün yazıları için tıklayın...
