BİR KOLTUKTA İKİ KARPUZ / Güzin TÜMER
Güzin TÜMER

Güzin TÜMER

BİR KOLTUKTA İKİ KARPUZ



Bir koltukta iki karpuz taşımak kolay iş değildir. Aslında yazının başlığını içeriğine bağlamam gerekiyor. Ele aldığım konu, cinsel tercihini kendi cinsinden yapanlarla ilgili. Hele bizim gibi batının alışkanlıkları ile yaşıyormuş gibi gözükürken aslında doğunun değerlerini içselleştirmiş olan toplumlarda bir eşcinsel olarak var olmak çok kolay olmamalı. Elbette cinsel kimliği saklamayı becermek sorunu ortadan kaldırıyor. Bunun herhangi bir nedenle ortaya çıkması durumunda ise kişilik ve cinsellik tartışılmaya başlıyor. İşte bana bir koltukta iki karpuz deyimini hatırlatan durum bu.

Neden bu konuda bir yazı! Tabii ki herkes her istediğini yazabilir. Ama beni bu konuda yazmaya iten gerekçe ünlü bir modacımızın kendi cinsel kimliğini sakınımsız ifade etmesi, bunun da ötesinde konuyla ilgili olarak kendi gözlem ve izlenimlerim. Aslında belki de yapmak istediğim, pek kolay beceremediğimiz "ötekini anlayabilmek" ya da ""hoşgörü üzerine bir yazı yazma çabası. Bunu anlatırken seçilen konunun "eşcinsellik" olması belki sadece bir araç.. Çok uzattım sanırım, sadede gelmekte yarar var.

EÅŸcinseller uzun mücadelelerden sonra yavaÅŸ yavaÅŸ haklarını almaya baÅŸladılar. Artık aile olarak kabul gördükleri için Avrupa’nın bazı ülkelerinde çocuk edinme hakları bile var.

Çeşitli belgelerin üzerinde iki cinsiyetin dışında tanımlanan ötekine seçenek sunulmaya başlandı.
Avrupa gey ve lezbiyenlerin üzerindeki baskıyı azaltmak adına bir takım düzenlemeler yapıyor. Ya Türkiye!!

Bu noktada Kaos GL adlı sivil toplum örgütünün bildirisinden bir bölümü sizinle paylaşmak isterim.
“Gey ve lezbiyenler olarak yıllardır eÅŸcinselliÄŸin, sadece cinsellikten, cinselliÄŸin de sadece pornografiden ibaret olmadığını anlatmaya çalışıyoruz. Türkiye’de eÅŸcinsellik, yasalarda “suç” ya da “hastalık” olarak görülmediÄŸi halde devletin resmi kurumları kendi alanlarından hareketle eÅŸcinselliÄŸi baskılayabiliyor. Anayasa’nın 10. maddesine “cinsel yönelim” ibaresinin eklenmesini, sadece lokantada rahat yemek yemek için deÄŸil ekonomik, sosyal, kültürel olarak hayatın her alanında sırf cinsel yönelimimizden dolayı maruz bırakıldığımız ayrımcılığa karşı hakkımız olan eÅŸitlik ve adalet için istiyoruz. EÅŸcinseller olarak hakkımız olan eÅŸitlik ve adalet taleplerimiz popüler kültürün araçlarıyla magazinleÅŸtirilirken yasal düzenlemelerdeki muÄŸlaklaÅŸtırmalarla da yeniden görünmezliÄŸe mahkum ediliyor.”

Bütün bunların da ötesinde, Londra'da kaldığım süre içinde tanık olduklarımdan ve eÅŸcinsel arkadaÅŸlarımdan öğrendiklerim, dahası sokakta gözlemlediklerim bu durumun Avrupa’da hayatın sıradan parçası olduÄŸunu fısıldıyordu bana. Aslında yazdıklarım sadece benim gözlemlerimle sınırlı. Bu nedenle bilimsel temelli bir yazı deÄŸil. Bunu yazarak karşıdan gelebilecek eleÅŸtirileri önleyebilmek adına baÅŸtan önlemimi alıyorum. Tabii ki tartışabiliriz. Ama yazdıklarımdan dolayı kendimi savunmak durumunda kalmak, istediÄŸim bir durum deÄŸil. Canım arkadaÅŸlarım, Nurdan ve Turgay’ın web sitesi belki de ev ortamında bir kadeh ÅŸarabımızı yudumlarken yapabileceÄŸimiz sohbetleri yazılı olarak ifade etme ÅŸansı veriyor bize. En azından bana..

Birkaç yıl önce bu konuda bir arkadaşımla sohbet ederken ben “Herkesin cinsel tercihine saygılıyım ama çocuÄŸumun cinsel tercihinin kendi cinsinden yana olmamasını isterim” demiÅŸtim. Arkadaşım ise şöyle yanıtlamıştı beni: “ÇocuÄŸun toplumda cinsel tercihinden dolayı hiçbir baskı görmeseydi yine de böyle mi düşünürdün?” İşte bu yazının omurgasını bu iki diyalog oluÅŸturacak.

İngiltere’de kaldığım sekiz ay boyunca her gün merakla Sun gazetesinin “Güzin Abla” “Agony Column” (bir nevi, adaşım Güzin Abla!) köşesini okuyordum. Buradaki yazılar ister o gazetenin çalışanları tarafından yazılsın, ister gerçek mektuplar olsun; o toplumun dinamiklerini ortaya koyduÄŸunu düşünürüm. Gazetelerimizdeki Güzin Abla ya da benzeri köşelerde; bir araya gelinemeyen aÅŸklardan, gelin - kayınvalide kavgalarından, bekaretten ve buna benzer konulardan söz edilir. Bu içeriÄŸin toplumun nabzını tuttuÄŸunu düşünürüm. Bu dünyanın her tarafında aynıdır. Bu köşelere yazılan yazılardaki Türkün hikayesi ile İngilizin hikayesi ya da Amerikalının hikayesi ile Suriyelinin hikayesi birbirine benzemez. Çünkü bu hikayeler yaÅŸamın içinden, o ülkenin kültüründen çıkar. Örnek mi istiyorsunuz, öyleyse gelin büyük üstat! Haydar Dümen’e gelen bir takım soruların içeriÄŸine birlikte bakalım. Aslında gülerek okuduÄŸum için paylaÅŸmak istedim bunları. Belki de aÄŸlanacak halimize gülüyoruz.

İş artık “konuÅŸtuÄŸum çocuk beni öptü, acaba gebe kalır mıyım” düzeyinden de ötelere taşınmış. Çok daha “sofistike” inceliklere yönelmiÅŸ ki bu da ülkemizin epey ilerlediÄŸinin kanıtıdır.

Bakınız canım halkım neleri merak ediyor:

”Bir hanım, parmağıyla mastürbasyon yaparken içeri yüzüğünü kaçırmış, sancı da baÅŸlamış, eÅŸi yaklaÅŸtıkça o uzak durmaya bakıyormuÅŸ, fakat ne edecekmiÅŸ?

Bir uyanık, sevgilisiyle ilişkiye girmiş ama prezervatif yerine çorap kullanmışlar, gebelik tehlikesi var mıymış?

BaÅŸka bir hanıma kocası Almanya’dan “kendisininkine benzeyen bir alet” getirmiÅŸ, eskiden hareket edermiÅŸ ama ÅŸimdi etmiyormuÅŸ, nasıl tamir ettirebilirmiÅŸ?

Bir hanımın çocuÄŸu olmuyormuÅŸ, yaÅŸlı bir teyze “orana rakı koy” demiÅŸ, yakar mıymış?

Birisi otobüste giderken çukura girdikçe ereksiyona ulaşıyormuş, bir başkası her boşaldığında sol gözüne ağrı giriyormuş.

Genç bir çift de diyor ki “ayakta alıştık, yataÄŸa yatamıyoruz, dizlerimizde derman kalmadı.”

Türk insanının cinsellikle ilgili bilgisi gerçekten dehşete düşürücü. Sadece Haydar Dümen'in köşesinde değil buna benzer köşelerde kolaylıkla karşılaşabileceğimiz sorular bunlar. Cinselliği hatta eşcinselliği sıradanlaştırmış toplumlarda böylesi dehşetengiz sorularla karşılaşmak pek mümkün değil!

Ancak eşcinsellikle ilgili çok sayıda ve ilginç açıklamalarla karşılaşmak mümkün.

Sun Gazetesinin Güzin Abla köşesinde (Agony Column) birçok eşcinsel hikayesi okudum. Kimi kendisini sonradan, kimi kendini erken yaşta fark etmiş. Kimisi bilinçli olarak seçmiş arkadaşımın yaptığı gibi. Sözünü ettiğim arkadaşım baba ve dede olduktan sonra cinsel tercihini kendi cinsinden yana koymuştu. Bir başkası ise bir genç kıza ilişkin.. O da cinsel tercihini duruma göre iki cinsten yana kullanıyordu. Bu sanırım hedonist bir tavrın uzantısı. Haz arayışını olabildiğince yukarı çekme çabası. Aslında bu birkaç örnek bile eşcinsel olmanın çok katmanlı ve nedenlerinin çok çeşitli olduğunun göstergesi gibi..

Bu hikayeleri okurken ya da dinlerken zaman zaman ÅŸaşırdığımı söylemeliyim. Cinsel tercihlerin çok rahatlıkla konuÅŸuluyor olması belki de konunun sıradanlaÅŸmaya baÅŸlamasıyla açıklanabilirdi. Elbette böyle bir gerçeÄŸi kabul etmek önemli bir aÅŸamaydı. Tercihi bu yönde olan insanları, normal diye tanımlanan insanlara, (normal ne ise!) benzetme çabasının batı toplumlarında hızla deÄŸiÅŸmekte olduÄŸunu fark ettim. Bu dönüşüm yani “benim gibi ol” ya da “benim gibi gözük” dayatması, sonuçta yerini onları anlamaya bırakıyordu. Bu anlama çabasının ilginç örneklerine de tanık oldum. Evli olup birbirini seven eÅŸlerden birinin eÅŸcinsel eÄŸilimlerinin zaman içinde ortaya çıkmasından sonra bu evliliÄŸin sürdürülmesi sevginin mi hoÅŸgörünün mü mucizesiydi bilmiyorum. Dahası, eÅŸcinsel eÄŸilimleri olan kocaya kadın aksesuarları almakta evin hanımına düşüyordu.

Buna benzer baÅŸka hikaye de yakın zamanda aldığım bir mektuptan.. Üye olduÄŸum, seyahat etmeyi seven insanların bir araya geldiÄŸi bir web sitesinden gelen bir talebi deÄŸerlendirmek için kiÅŸinin profiline baktığımda yukarıdaki hikayeden çok da farklı olmayan bir durumla karşılaÅŸtım. Uzun zamandır yurt dışında yaÅŸayan ellili yaÅŸlarda bir Türk hanım kendini şöyle ifade etmiÅŸti “Evliyim. Kocam eÅŸcinsel olduktan sonra evimizde eÅŸcinselleri görmekten mutluluk duyarız. Ben de kocam ÅŸehir dışında iken kadın arkadaÅŸlarımla vakit geçiririm.” Ezcümle söylenen buydu. Bu noktadaki kabulleniÅŸ benim için saygı duyulası… Tabii ki ÅŸaşırtıcı!

Evet insanın cinsel tercihi nasıl belirlenir. DoÄŸumla birlikte insanın cinsel kimliÄŸi belirlenir diyebilir miyiz? Aslında bu kimlik kendimizi nasıl hissettiÄŸimizle ilgili. Åžayet aynı bedende iki farklı kimlik taşınıyorsa bu durumun kendi içinde hoÅŸlukları olmalı demek istemiyorum elbette. HoÅŸ olduÄŸunu arkadaÅŸlık ettiÄŸim insanlardan biliyorum. Feminen bir duyarlılıkla birlikte maskülen tavır olarak tanımlanan koruyucu ve kollayıcılığı aynı kiÅŸide bulmanın ciddi bir hoÅŸluk olduÄŸunu söylemeliyim. Ama hoÅŸluÄŸundan daha çok da bizim gibi doÄŸu toplumlarında ciddi bir zorluk yaÅŸandığı baÅŸka bir gerçek.. Dışlanmamanın yolu kimliÄŸini gizlemek.. Batı toplumlarında bu zorlukların giderek azalması, eÅŸcinsellerin legalize olması oldukça sevindirici bir geliÅŸme. Tabii ki Türkiye’de bu deÄŸiÅŸimden payına düşeni alıyor. Ülkemizin yokuÅŸ aÅŸağı freni patlamış kamyon gibi nereye yuvarlandığı belli olmayan günlerde birisi çıkıp “ben muhafazakar bir eÅŸcinselim” diyor. Elbette orada kastedilen muhafazakarlığı, alışkanlıklar konusunda ısrarcı olmak ÅŸeklinde anlamak istiyorum. Bu noktadan bakıldığında eÅŸcinsellerin kendilerini gizlemeden toplum içinde sadece cinsel tercihleri ile deÄŸil, karakterleri ve yaptıkları iÅŸlerle deÄŸerlendirileceÄŸini ummak istiyorum. İşte o zaman çocuÄŸumun cinsel tercihinin ne olacağının pek bir önemi kalmadığını söylemek isterim.

Thedore Zeldin’in İnsanlığın Mahrem Tarihi adlı kitabından bir alıntıyla yazımı sonlandırmak istiyorum “Kur sırasında kadınların erkekleri etkilemek için kullandığı yöntemleri erkeklerin birbirilerine kur yapmakta kullandıklarıyla karşılaÅŸtırmak, cinsel arzuyu baÅŸka bir ışık altında gösterir bize: Ne karşı konulmaz bir kasırgadır bu ne de deliÄŸinden çıkmak için sihirli naÄŸmeleri bekleyen bir yılan. Nasıl ve neyle “tahrik” olduÄŸunu herkes kendi keÅŸfetsin, demek bu meseleyi halletmiyor. Lezzeti açıklamak ne kadar mümkünse, arzuyu açıklamak da o kadar mümkündür. Arzu, yüzyıllar boyunca olaÄŸanüstü deÄŸiÅŸkenlikle kılıktan kılığa girmiÅŸ, farklı rol oynamıştır: Bazen komik, bazen trajik bazen basmakalıp kliÅŸeleri yeniden üreten basit roller; bazen de deneysel, karmaşık ve özellikle esrarlı kılınmış roller. Daha baÅŸka terkiplerin, baÅŸka heyecanlarında mümkün olduÄŸunu gösterir bu.

Bu olasılığın berraklaÅŸması için, baÅŸkaları üzerinde tahakküm kurma arzusunu, geçmiÅŸte sayısız iliÅŸkiye musallat olmuÅŸ bu hayaleti daha yakından tanımamız gerekiyor.”


Güzin TÜMER




6 Mart 2008 PerÅŸembe / 2773 okunma



"Güzin TÜMER" bütün yazıları için tıklayın...