KÜÇÜK AYŞE (2)
Abdülkadir'in bana sormak istediği; acaba ben İstanbul'da onlara yardımcı olacak bir doktor bulabilir miydim?
Biz o gün akşam üzeri yola çıktık. Küçük Ayşe'yi unutamadım bebeğim. Utangaç bakışları, kirli tırnaklarını yumruklarına saklayışı, biz konuşurken yalnızca dudaklarımızın hareketini izlemesi,gülümsemesi,dağınık saçları,çorapsız ayaklarında dizlerine kadar uzun naylon siyah çizmeleri,yırtık elbisesi... Unutamadım can torunum,Küçük Ayşe'yi unutamadım.
İstanbul'a geldiğimin ertsei günü araştırmaya başladım. Bir doktor buldum. Hemen Kadir'e telefon edip,gelmesini istedim. İki gün sonra da baba,kız geldiler. Bu arada ben aracılar koyarak hocadan muayene günü aldım. Hoca bizi özel bir hastahanede ameliyatı olduğundan oraya çağırdı.
Hoca dedikleri gencecik bir doçentti. Profesörlüğüne az bir zaman kalmıştı.
Kendimi tanıttıktan sonra Ayşe'yi muayene odasına aldı. Uzunca bir zaman kontrol etti,birçok alete soktu,çıkardı.
Ayşe ateşli hastalık sonrası ne yazık ki sağır kalmıştı. Bu arada uzun zaman konuşmadığı ve başka bir dili anlamaya zorlanması nedeniylede konuşamıyordu. İç kulakta kireçlenme vardı. Bir umut vardı elbet! Çok pahalıydı ve zamana bağlıydı. Kulağa ameliyatla bir alet takılacaktı.
Artık yola çıkılmıştı bebeğim. Yolun sonunda bizi nelerin beklediğini biraz da olsa öğrenmiştik. SABIR!
Doktor bu işlemlerin çok pahalı olduğunu söyleyince;
" Ne kadar doktor bey?" diye sordum. Söyledi.
"Tamam yapalım" dedim.
O an doktorun yüzünün tüm kızgınlığını,öfkesini görmüştüm. Ters giden neydi acaba?
"Hanımefendi, yardım etmek için Kürtler'imi buldunuz? Biz bir seminer için üniversiteden yol parası bile alamazken, siz kalkmış bir Kürt çocuğunun bilmem ne kadarlık ameliyat parasını veriyorsunuz. Amacınız ne sizin?"
Adamcağızın bu kadar dolu olması beni şaşırtmadı. Az çok üniversitelerimizdeki durumları biliyordum ama ben de oldukça sinirlenmiştim.
" Doktor bey! Ben hiç bir art niyete sığınmadan, yalnızca yardım etmek istiyorum. Bu Kürt değil, Ermeni, Fransız olabilirdi. Benim yardımım insana. Dini,milliyeti,ırkı beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Şu anda benim kapımı çalan gördüğüm sadece Küçük Ayşe'dir. Bunun yanında üniversite size gerekli para yardımını karşılamıyorsa bu benim değil; üniversitelerimizin ayıbıdır. Kendi adınıza çok haklı olduğunuzu kabul ediyorum. Tıp yenilikleri izlememiz gerektiğini söyler. Tıp seminerine katılmanızı anlıyorum. Çok istiyorsanız sizi de kongreye yollayayım. Böylelikle hem tıbba, hemde eğitime hizmet etmiş olurum. Ne dersiniz?"
Bir hafta sonra doktorumuz seminer için yurt dışına gitti. Küçük Ayşe'yi asistanlarına emanet etti. O gelinceye kadar kızın kulağındaki kireçlenme halledilecekti.
Küçük Ayşe sırayla bir kaç ameliyat geçirdi. Temizlenme işlemleri bittikten sonra sıra aletin takılmasına gelmişti. Bu ameliyat tıp literatürüne geçecekti. Dünyada on dokuzuncu ameliyattı. İlk olması için bir neden vardı. Eski dilinden başka bir dile geçiş yapacaktı. Ana dilini öğretecek uzman yoktu.
Küçük Ayşe ve babası bu arada hastahaneye yakın olur düşüncesiyle bir akrabalarında kalıyorlardı. Kaldıkları kişiler kızın Türkçe öğreneceğini duyunca kızmışlar.
"Niçin kızı ameliyat ettiriyorsun?"
" Kulakları duysun diye"
"Duyarsa ne olacak?"
" Kızım okuyacak."
" Senin kız Türkçe bilmez,nasıl okuyacak?"
"İyi ya işte Türkçe de öğrenecek. Büyük insan olur belki. Kendini de kurtarır."
"Bırak bu yalanları. Bu adamlar senin kızını alıp, Türk'leştirecek.Hele sen bunların adreslerini ver bakalım biz. Bunlar neyin nesidir?"
Kadir sabaha kadar uyumamış. Gün ışırken kızını kaldırıp bana gelmişler. Ben dokuzdan sonra işe geldiğim için birkaç saat ayazda kalmışlar. Bu Ayşe için çok tehlikeliydi.
" Abla, Allah senden razı olsun! Ne sen bizi tanırsın, ne de biz seni. Sen çocuğum için çabalarken benim Kürt akrabamın düşüncesine bak! Tövbeler olsun bir daha bu insanların yüzüne bakarsam. Sizin için korktum ablam. Ya size bir şey ederlerse?"
" Olmaz birşey Kadir, korkma!"
Yaa bebeğim, işte böyle.
Küçük Ayşe'ye ne mi oldu?
Ayşe için ameliyata Avusturya'dan teknik biri, Yunanistan'dan da bir profesör geldi. O zamanın şartlarında canlı yayınla dünya kulak-burun-boğaz uzmanlarına operasyon izlettirildi. Ayşe kulağına takılan aletle sesleri mors alfabesi gibi algılayıp, beyinde değerlendirip,ağzından sözcükler çıkartıyor.
Küçük Ayşe şimdi kocaman bir genç kız. Arada,sırada özel günlerde beni arayıp,soruyor;
"Aney, nasılsın? Seni çok özledim aney. Buraya ne zaman gelicen aney?"
İşte bebeğim!Duymak, yaşamak istediğim bu benim.
Şöyle bir çevrene bak bebeğim! Yardım isteyenlere önce yüreğini aç, sonra da varsa maddi olanaklarını. Ama yüreğinin gözleri onları hep görsün can torunum.......
|