MÜZAKERENAME
Bu gün yalnız değilim.
Çok iç çektim, dışım geldi.
Hoş geldi, sefa geldi.
İyi bir atmosfer yakaladık ve bol oksijen aldık.
Birazcık aklımızı kullandık, çoğu bize kaldı.
Gıdıklanmamak için kucaklaşmadık.
Süreci zora sokmadık, sekteye uğratmadık, seke seke götürdük.
Ekonomik nedenlerden dolayı fazla soru almadık.
Masamız ovaldi, oturamadık.
Üstüne çıktık, tünedik ama önce üzerine gazete serdik.
Hem okuduk, hem yazdık.
Bazı satırları fosforlu kalemle karaladık.
Kendi kaderimizi kendimiz çizdik, boyamayı başkasına bıraktık.
Ayıp olmasın diye resimlerine bakmadık, yol haritasına baktık.
Sonra tamamen insani duygularla bir şarkı mırıldandık.
Kuzuların sessizliği hayra alamet değildi.
Güldük, acınacak halimize.
Biri çıkıp da, "Ne haliniz varsa görün" demedi iyi mi?
Kıla kıllık edene yazıklar olmasın!
Pazarlık, pazarcılık yapmadık oysa.
Sadece müzakere ettik, taviz vermedik.
Alttan aldık, kıvırdık, kıvrandık. Hesabı biz verdik.
Bizim verilemeyecek hesabımız yoktur. Ancak hesap makinemiz vardır.
Bu nedenle, kimseye rest çekmedik.
Amacımız, üzüm yemekti. Üzüm olmayınca ayvayı yedik.
Yağ çektik, yağladık, balladık.
Bal döktük, kendi mecrasında yaladık.
Üçe, beşe bakmadık, yuvarlak hesap sevdik. Fazlası varsa helali hoş olsun.
Mutluluk kimden geçtiyse bize hakkını helal etsin, çok nasiplendik.
Kandil ne kadar ışık verir?
Bu sevişmeler bizi nereye götürür bilinmez.
Az söylemedik, tınlayan olmadı.
Bu gün bana olan, yarın sana, öbür gün kurada çıkana olur.
Uzun tutukluluk, zarar verir kalbe.
Eller Kadir İnanır bilmiyor anne...
|