ATİNA / YUNANİSTAN ELEOTECHNIA 2013 ‘TEN KALANLAR / Serdar Öçten ÜNSAL
Serdar Öçten ÜNSAL

Serdar Öçten ÜNSAL

ATİNA / YUNANİSTAN ELEOTECHNIA 2013 ‘TEN KALANLAR



Günler öncesinden heyecanla hazırlanıp arkadaÅŸlarımızla buluÅŸmaya sözleÅŸtiÄŸimiz Eleotechnia 2013 Zeytin ve Zeytinyağı Fuarı’nın baÅŸlamasına artık saatler kalmıştı. Bir yandan geçtiÄŸimiz yıllarda Girit adasında düzenlenen kongrede yaÅŸadığım hayal kırıklığından dolayı, Atina’da aynı ÅŸeyleri yaÅŸamaktan korkuyordum.



28.02.2013 tarihinde güzel bir Åžubat sabahında Ankara EsenboÄŸa Havalimanı’ndan ayrılırken kafamdaki olumsuzluÄŸu yıkmaya çalışıyordum, ya istediÄŸim gibi olmaz ise, bilgi alabileceÄŸim firmalar yetersiz kalırsa diye düşünürken İstanbul uçağına adımlarımı çoktan atmıştım bile.

İstanbul’ a gecikmeli geliÅŸimin ardından Atina uçağını kaçırmaya ramak kalmıştı, iç hatlar ile dış hatlar arasını koÅŸuculara taÅŸ çıkartırcasına koÅŸarken bir yandan sırt çantamdan düşenleri toplamaya çalışıyordum. Ucu ucuna yetiÅŸtiÄŸim uçağın kapısına yaklaÅŸtığımda önümdeki dev adamları görünce rahatlamıştım. Anadolu Efes basketbol takımı ile birlikte gidiyorduk Atina’ya, dudağımda bir anda onların reklam ÅŸarkılarını mırıldanmaya baÅŸlamıştım,.

‘’ Kimseyi görmedim ben, senden daha güzel ‘’

Uçağımız Atina semalarında iniş için alçalmaya başlamıştı bile, açık bir gökyüzü ve dağların tepelerin ardında beyaz binaları ile tanrıların şehri kanatlarımızın altındaydı. Uçak alçalırken fuarın düzenleneceği eski havaalanının bulunduğu Glayfada kentinin ve pistin üzerinden geçmiştik. Sahildeki yerleşimler Pire limanına kadar uzayıp gidiyordu. Kalacağım oteli bulmak zor olmayacaktı neredeyse otel bile görünecekti.



Venezilos uluslararası hava limanına geldiğimizde aynı anda birçok uçağın peş peşe indiğini ve pasaport kontrolünün eziyete dönüşebileceğini nasıl bilebilirdik. Yüzlerce yolcu bir anda gişelerin önünde birikmiş, onlarca gişenin olmasına rağmen sadece iki gişenin açık olması ve dakikalarca bekleme süresi. Nihayet yüzüme bile bakılmadan pasaporta vurulan damganın ardından AB sınırlarına zahmetsizce giriyordum. (Almanya gümrüğünde bekleyenler, Alman polisinin sorgulamalarına maruz kalanların halini yaşayanlar iyi bilir)

Daha önceki ziyaretlerimin verdiÄŸi özgüven ve elimdeki dört ayrı Atina haritasıyla havaalanından bindiÄŸim otobüs ile kalacağım otelin elli metre yanında inmiÅŸtim. Otele girdiÄŸimde karşılayan resepsiyon memuru, Yunanlı bayanın gülümseyen yüzü bütün yolculuÄŸun yorgunluÄŸunu unutturmuÅŸtu bile. Anahtarları alıp odaya çıkıp biraz dinlenip kendime geldikten sonra etrafı tanımaya ve ertesi gün açılacak Eleotechnia 2013 fuarı hakkında bilgi almaya çalışmak için dışarıya çıktım. Hemen otelin yanından geçen tramvay hattı, otobüs durakları ve biraz ilerideki metro hattı ulaşımın kolaylığını hissettiriyordu. Ancak geçmiÅŸ yıllara nazaran ortalıkta dolaÅŸan iÅŸsiz insanlara ve yardım isteyen yoksul kiÅŸilere daha çok rastlıyordunuz. Ekonomik kriz her yerde kendini acımasızca hissettiriyordu. Kaldığım otel ile fuar alanı arasının 5 km civarında olduÄŸunu öğrendim ertesi gün erken kalkıp güzel bir kahvaltının ardından yürüyerek fuar alanına gitmeyi çoktan planlamıştım bile. Havanın güzel olması kaldığım otelin deniz kenarında ve ulaşımın kolay olması içimdeki karabulutları biraz olsun dağıtmıştı. Etrafta o kadar çok zeytin aÄŸacı ve fidanı var ki ÅŸaşırıp kalmamak elde deÄŸil. Fakat tamamen peyzaj bitkisi olarak kullanılıyor, havaalanından gelirken birkaç ufak ve eski yaÅŸlı aÄŸaçlardan oluÅŸan zeytinliklerin dışında zeytinlik alanları görmek çok zor. Glayfada‘nın merkezinde bulunun kilisenin 100 metre ilerisinde merkeze giden yol üzerinde peyzaj bitkileri üreten bir firmaya rastladım, tamamen varillerin içerisinde yaÅŸlı zeytin aÄŸaçları bulunmaktaydı.



Girit adasının aksine, Atina’da restoranlarda yada kafelerde zeytinyağı bulmak olanaksız fakat kaldığımız otelde sabah kahvaltısında bile zeytinyağı vardı. (Ülkemizin otel iÅŸletmecilerine duyurulur)

01.03.2013 tarihinde sabah erkenden kalkıp güzel bir kahvaltı yaparak elimde haritalarım ve sırtımda çantam Eleotecnia 2013 ‘e gitmek için yola çıktım. Otelin karşısına geçerek yola devam ettim, sahil ÅŸeridinde onlarca marina ve içerilerinde yüzlerce tekne bulunuyordu, lüks yatlardan, katamaranlara kadar çeÅŸit çeÅŸit tekneler marinalarda baÄŸlıydı. İzmir’e ve sahil ilçelerine yapılamayan marinaları gördükçe bir kez daha üzüntüye kapılıyordum. Bir taraftan marinalar bir tarafta zeytin aÄŸaçları arasından geçen yolu kullanıyordum, dikkatimi çeken baÅŸka bir konu da aÄŸaçların somak (tomurcuk) durumuna gelmiÅŸ olmalarıydı. Atina’da zeytin aÄŸaçlarının 1 Martta somak durumuna geldiÄŸini görmüştüm, hava gerçekten sıcak ve bunaltıcı olmuÅŸtu. Bir tarafta denize giren insanlar bir tarafta sahilde spor yapan insanlar vardı.



Yine her zamanki gibi erken gitmiş ve fuarın açılmasını bekliyordum, fuar alanı eski havaalanı içerisinde ve olimpiyat oyunlarının yapıldığı sahada yer almaktaydı. Dışarıdan bakıldığında içerisinde yüzlerce standın bulunduğu hissini veriyordu, ancak dışarıdan bakıldığında araç sayısı ve bekleyen insan sayısı azdı ve görüntüyle tezat oluşturuyordu.



Saat 10.05 olduÄŸunda fuardan içeriye adımlarımı atmıştım, fakat her attığım adımın hüsrana doÄŸru atılmış adımlar olacağını anlamakta gecikmemiÅŸtim. Katılımcı sayısının 35 civarında yerli firmalardan oluÅŸtuÄŸunu İspanya ve Çin’den birer standın dışında baÅŸka bir ÅŸeyin olmadığı İzmir Olivtech’ten çok



sönük bir fuar ile karşı karşıya kalmıştım. 45 dakikada fuar gezimi bitirmiş üç firma zeytinyağı üreticisi firma ile görüşerek zeytinyağı tadımı yapmış iki firma ile ambalaj üzerine bilgi alışverişinde bulunmuş ve birkaç standın zeytinlerinin tadına bakarak Eleotechnia 2013 fuar gezimi sonlandırmıştım.



Ekonomik kriz ne kadar büyük olursa olsun dışarıya açılmak ve tanıtımınızı yaparak krizden çıkmak için çabalamıyorsanız sonunuzu zaten kabul etmiş sayılırsınız. Ab fonlarıyla ayakta durmaya çalışan bir ülke, üzerine bir de tembelliğin had safhada olması sebebiyle bu duruma düşmelerinin sebebi sayılabilir. Kendine güveni olan birkaç üretici onlar da kendilerini zaten üretimleri ve yaptıklarıyla gösteriyorlar gerisi boş ve hoş bir seda olarak kaldı. Yaptığım zeytinyağı tadımlarından memnun olmuştum, tadım panelisti olduğumu ve eğitimler verdiğimi söyleyince ilgilendiler, beraber tadımlar yaptık, formları doldurduk, yağları hakkında bilgiler aldım ve verdim. Bir firma sanıyorum denemek için eski yağlarından bir şişe açıp tadım hakkındaki bilgileri öğrenmek istediğinde yağın bayat kusuruna sahip olduğunu aynı zamanda posa içerisinde beklemekten dolayı posa kusuru



barındırdığını söyleyince diÄŸer yetkili personel de tadıma katıldılar, daha sonra pazarlama müdürleri olduÄŸunu söyleyen arkadaÅŸ arka taraftan kutulardan baÅŸka bir zeytinyağını çıkararak tatmamı önerdi, ÅŸiÅŸeyi ellerimle açıp bardaÄŸa koyarken erken hasat yapılmış koroneiki zeytinlerinin kokusu çoktan burun deliklerimi geçmiÅŸ genzime doÄŸru ilerliyordu. Tadımı yaptıktan sonra kuzey yamaçlardan toplanmış erken hasat edilen koroneiki zeytinlerinden kusursuz bir extra virgin olive oil olduÄŸunu söyleyince yüzlerindeki mutlu ifadeyi görmeliydiniz. Bu tadımın anısına bir ÅŸiÅŸe EVOO erken hasat zeytinyağını hediye ettiler. Bu standı öğleden sonra baÅŸka bir Türk grubu ziyaret etmiÅŸ ve güzellikleri karşısında ÅŸaşırmışlar. Bol bol fotoÄŸraf çektiklerini sonradan öğrendiÄŸim arkadaÅŸlarım Hasan KÖŞKLÜ, Ünal IRKDAÅž, İrfan Mucit ERİTENEL ve Caner GENÇ’ten bu fotoÄŸrafları özellikle paylaÅŸmalarını rica ediyorum.



Başka bir firma ile şişe tasarımları konusunda bilgi alışverişinde bulunduk, özel tasarım şişeler üretebileceklerini ve özel fiyat verebileceklerini anlattılar. Karşılıklı konuşmalar ve iletişim bilgileri alışverişinden sonra fuar alanından ayrıldım.



Yukarıda dile getirdiÄŸim sevgili dostlarım fuar alanı gezim bitip ayrıldıktan sonra bile halen İzmir’de Atina’ya gelmek için uçak bekliyorlardı.



Fuar alanından ayrıldığımda saat 11.00 civarına gelmiÅŸ hava da iyice ısınmıştı. GüneÅŸ yolda yürürken insanı yakacak kadar parlak ve sıcaktı, deniz kıyısından yürümeye devam ederek marinalarda baÄŸlı tekneleri seyrederek, denize giren insanları, parklarda tavla oynayan yaÅŸlı insanları seyrederek yoluma devam ettim, zamanın ve yolun farkında olmayarak 27 km yolu yürüyerek geçmiÅŸtim. YorgunluÄŸumu anladığımda Pire limanı civarındaydım deniz kenarındaki banklarda oturarak ara sıra dinlenmeye çalışmıştım. Saat 15.00 civarı olmuÅŸ Atina’nın kenar ve orta mahallerinde bulunan sokak aralarına kendimi bırakmıştım. Özellikle kentin dokusunu ve kültürünü izlemek için mükemmel bir seçim oluyor, sokaklarda ‘’kaybolmak’’. Karşınıza çıkan semt pazarları ülkemizi aratmıyor, satıcıların bağırma ÅŸekli bile aynı, küçük dört teker arabalarda domates, patates, elma, portakal satan seyyar satıcılar var, camlardan, balkonlardan sarkan çamaşırları görünce yabancılık hissetmiyorsunuz. Kâh BeyoÄŸlu sokakları, kâh İzmir Kordon yada Karşıyaka, kâh Antalya bulvarlarında yürüyormuÅŸ hissine kapılıyorsunuz. Kulaklarınızı kapatıp konuÅŸulanları duymasanız yabancı bir ülkede olduÄŸunuzun farkına bile varamayabilirsiniz.



Birkaç semt pazarı gezip meyve alışveriÅŸi yaptıktan sonra merkeze Stigma meydanına ve oradan Akropole gitmeye karar verdim, yolların birçoÄŸu iniÅŸli ve çıkışlı olmaya baÅŸlamıştı, yol üzerinde bir kavÅŸakta tramvay durağına rastlayınca otomatik makinalardan biletimi alarak tramvayı beklemeye baÅŸladım. Tramvay yarısı boÅŸ gelince derinden bir oh çekerek kendime bir koltuk bulmanın rahatlığı ile ilerlemeye baÅŸladık. Dar sokaklardan geniÅŸ sokaklara açılan tramvay hatları kent ulaşımında büyük bir kolaylık. 20 dakika sonra Atina kent meydanı Stigma’ya vardım. Tramvay durağının hemen karşısında bulunan parlamento binasının önündeki askerleri ve fotoÄŸraf çekmeye çalışan turistleri görmek daha sonra askerlerin eteklerinde bulunan 400 plinin (kıvrım) Osmanlı esareti altında geçen süreyi yansıtması bilgisine ulaÅŸmam ardından çorapların üzerinde bulunan ponponların neden dikildiÄŸini anlayamamam garibime gitmiÅŸti.



Stigma meydanındaki parlamento binasına sırtınızı verdiğinizde geniş bulvarın karşısına geçip metro istasyonundan çıkan yolcularla karışıp eski kilise sokağına girdiğinizde kendinizi Beyoğlu sokaklarında dolaşıyormuş gibi hissedeceksiniz. Kiliseye doğru yol alırken kesişen sokaklardan sol tarafınıza baktığınızda tepenin üzerindeki Akropolü bütün ihtişamı ile göreceksiniz.



Akşam olması havanın erken kararması ile otelime dönmek üzere Stigma meydanına gelerek 5 nolu BOYAA tramvayına binerek bütün gün yürüyerek dolaştığım yerleri akşam karanlığında seyrederek geri döndüm. Akşam saatlerinde öğleden sonra gelen arkadaşlarımızla buluştuk ve hasret giderdik, akşam sahilde gittiğimiz bir balıkçı lokantasında birçok balık ürününün yanında zeytinyağı görememek Yunan Zeytinyağı tüketiminin abartıldığı gerçeğini bir kez daha doğrulamaktaydı.



Ancak daha üzüldüğüm konu sabah yaptığımız ortak kahvaltıda ortaya çıkmıştı, hediye edilen erken hasat yağı masaya bıraktığımda kimsenin kullanmaması zorla tabaklarına dökmem içimi burkmuştu. Bizler ürettiğimiz yağları nasıl tüketecektik? Zeytinyağını bilen, üreten insanlar kullanmıyorlarsa bilmeyen insanlara nasıl anlatıp ikna edecektik? Ülkemizde zeytinyağını anlatan bilim insanları bile tüketmezken bazı arkadaşlarımız halen margarin tüketirken nasıl başarıya ulaşacağız, anlayamıyorum.



Yunanistan ve bağlı adalarda zeytinyağı tüketiminin söylenildiği gibi kişi başına 20-25 kg/lt olması aldatmaca ve söylentiden başka bir şey değildir. Ülke sınırları içerisinde turistik pazarlaması ve tanıtımı mükemmel yapıldığından turistlere satış iç tüketime yansımakta ve gerçekle bağdaşmamaktadır.



Ertesi gün kahvaltının ardından hep beraber tramvay ile yeniden Stigma meydanına giderek gezimize kaldığımız yerden devam ettik, hatta gezdiÄŸim yerleri yeni gelen arkadaÅŸlarıma göstererek rehberliÄŸi de üstlendim. BeyoÄŸlu’nu andıran sokakları, maÄŸazaları, sokak çalgıcılarını izleyerek kilisenin arkasından Osmanlı İmparatorluÄŸu zamanından kalan camilerin bulunduÄŸu alanı ve çarşıları gezdik alışveriÅŸ yaptık. Öğle üzeri Akropol altında bir restoranda atıştırmalıklarla midelerimizi düzelterek Akropole doÄŸru tırmanmaya baÅŸladık. Akropole varmadan solundaki tepeden Atina’yı seyrettik ve bol bol fotoÄŸraflar çektik. Hatta bir ara İrfan aÄŸabeyimiz kapkaç kurbanı oluyordu da son dakika direkten döndü yerine İngiliz bir çiftin fotoÄŸraf makinesi kurban verildi.



Ekonomik krizin sokaklara kapkaç ve yardım dileyen insanlar olarak döndüğünü anlıyor ve görüyorsunuz. Çarşı pazar gezerken zeytin motifli ya da konulu birçok hediyelik eşya almak mümkün, pazarlamasını çok iyi yapıyorlar. Hediyelik ambalajı biliyorlar, küçük ve taşınması rahat ambalajları seçiyorlar.

Akropolün yanındaki tepe üzerindeki manzaraya kendimizi kaptırınca saat 15.00’de kapandığını bilemediÄŸimiz Akropolü gezemeden geri dönüyoruz. Ancak bugün Atina sokaklarında yaÅŸlı insanların birçoÄŸunun, hediyelik eÅŸya satan dükkanlardaki çalışanların Türkçe öğrendiÄŸini anlıyoruz. AkÅŸam televizyon kanallarında Türk dizileri alt yazı ile seyrediliyor. GloballeÅŸen dünyada savaÅŸ ve baskı ile elde edemediÄŸiniz egemenlik haklarını televizyon dizileri ve medya ile ele geçirebiliyorsunuz.



Ertesi gün dönüş yolculuÄŸuna hazırlanmam gerekiyor, akÅŸam yine Glayfa’da civarında bir kafeye gidiyoruz, bize yakın yiyeceklerden oluÅŸan akÅŸam yemeÄŸinin ardından otelimize dönüyoruz. Sabaha karşı yaÄŸmur ve fırtına ile uyanıyorum, doÄŸa da 3 günlük gezinin yeterli olduÄŸunu hatırlatıyor, sabah kahvaltısında yine mükemmel bir öğün yapıyorum elimde kalan bir ÅŸiÅŸe hediye zeytinyağını arkadaÅŸlarıma devrederek havaalanına doÄŸru gitmek için otelin karşısında bulunan otobüs durağında beklemeye baÅŸlıyorum. Durak kapalı olmasa yaÄŸan yaÄŸmur ve fırtına etki edecek ıslanacağım. 15 dakikalık bir bekleme süresinin ardından 35 dakika süren Venezilos havaalanı yolculuÄŸunun ardından İstanbul aktarmalı olarak Ankara’ya dönüyorum.

Bilgi notları:

Atina havaalanı – Åžehir merkezi otobüs numaralarını danışmadan alabilirsiniz.
Havaalanı şehir merkezi otobüs biletleri 5.00 EU 180 dk
Şehir içi biletler : 1.20 EU 90 dk
Taksicilere pazarlık yapmadan binmeyin, fazladan gezdiriyorlar dikkatli olmalısınız.
Şehir merkezinde çantanıza ve yanınızdaki eşyalara sahip olun.
Haritasız seyahat etmeyin. /trafik, metro, tramvay, otobüs, sokak haritaları.

Eleotechnia 2013 Fuarı ile ilgili detaylı fotoğrafları www.hangizeytinyagi.com sitesinde bulabilirsiniz.

Serdar Öçten ÜNSAL
Olivae Horto
0 537 660 42 26
www.hangizeytinyagi.com


Serdar Öçten ÜNSAL

www.hangizeytinyagi.com



4 Nisan 2013 PerÅŸembe / 3495 okunma



"Serdar Öçten ÜNSAL" bütün yazıları için tıklayın...