Asma Yaprağı
Gittiği yere kadar… Neresi sahi o “gittiği yer?”
Gittiği yere kadar derken buldum kendimi az önce. Alt tarafı bir asma yaprağı düşündürttü bunu. Bilenler bilir, çok sık yer değiştiririm. Ya ev, ya mahalle ya da kent…
Her ev değişiminde uzunca bir istek listesi sıralarım kendime. Yok bahçeli olsun, yok tek katlı olsun, öyle ya önümüz yaşlılık. Aaa olmadı, yaşlılığa erkeniz henüz, dubleks olaydı, merdiven sağlığa iyi geliyormuş, hem müstakil de olmalı malum evde çalışıyoruz; etraftan gürültü filan olmasın hani diye uzayan çelişkili dilekler! Tamam, çok şükür ki hepsi sırayla gerçekleşiyor. Bahçeli ev için ağaçları sıraladığımı hatırlıyorum geçmişte; En başta erik ağacı, hem iki çeşit, papaz ve mürdüm, sonra yine iki çeşit dut, incir, elma, ayva, zeytin, şeftali, kayısı, yenidünya, cennet hurması, narenciyeler ki limon şart. Ağaçlar meyve verme önceliğine göre sıralanacak. İğde ve karabiber ile ıhlamur, ceviz, salkım söğüt, limoni selvi vs…
Çiçeklere sıra gelmeden saran sarmaşık bitkilere de bir liste; Hanımeli, begonvil, sarmaşık gül, yasemin, melisa ve en önemlisi ille de asma. Bidiğimiz üzüm asması… Her taşındığım bahçeli evime bir veya iki çubuk asma alıp ekmişimdir. Pek çok asmam vardır şu yeryüzünde. Severim nedense asma çardağını, asma yaprağını ve tanrıların meyvesi üzüm hazretlerini.
Lâf aramızda sebebini biliyorum; her iki dedemin de üzüm bağları vardı çocukluğumuzda, boyumuzu geçerdi her biri, saklambaç oynardık aralarında...
Hayırlara vesile olsun, şu sıralar üzüm ve üzümden mamûl içeceklerle de pek sıkı fıkıyım. Şaraplar, şıralar ve hardaliyeler derken sıra geldi asma yaprağının ipek tazeliğine… Diyorum ya, asma fidanına müptelayım, bu son evime taşınmadan önce de can-ı gönülden dua etmiştim; “Tanrım lütfen asma ağacı olan bir ev olsun, ha dibinde de nanesi lütfen!”
Oldu valla, her ikisi de...
Çok güzel bir asma ağacım var. Güzelliğinin sebebi, yapraklarının parçasız sarılmaya uygun olmasından. Henüz üzümleri pek minik olduğundan meyvesi konusunda bir yorumum yok. Nasıl bir bekleyiş bu? Bir ağacın var ve ne renk meyve verecek bilmiyorsun! Yaşamdan sürpriz olarak daha ne bekliyoruz ki! Al sana sürpriz işte. Heyecanın kaçmasın diye komşularına da sormuyorsun. Siyah ya da beyaz üzüm, çekirdekli çekirdeksiz hiç fark etmiyor. Değil mi ki, bana tazecik yapraklar ile sarma yapma yapma şansı tanıyor!
“Başka derdin mi yok” dediğinizi duyar gibiyim! Öyle demeyin, son yıllarda zaten pek üşendiğim yaprak sarmasını yapamaz olmuştum muşamba gibi kart satılan yapraklar nedeniyle.
Yaprak dediğin açık yeşil renkte körpecik olacak ki sarılıp pişince ağızda büyümesin kıyır kıyır ekşimsiliğiyle ipek gibi yutuluversin! Özendiniz mi? Söylemesi ayıp sarma işi en meşakkatli yemektir benim için. Eğer ki soframda kendi yaptığım sarmalardan gördüyseniz bilin ki kıymetlilerimdensiniz! Yılda bir ya da iki kez yaptığım yaprak sarmasını kötü yapraklar nedeniyle iyice boşlamıştım. Davetli olduğum sofralarda da ilk tadına baktığımdır kendileri. Çok şükür ki, bu yeni evimin bahçesinde cefakâr bir asma fidanım var. Bu bahar günlerinde her gün taze yapraklar veriyor bana ve ben onları birkaç gün biriktirip öyle değerlendiriyorum. Tazeyken koparıp buzdolabına koyunca tazeliğini koruyor kartlaşmıyor. Tek dikkat edilmesi gereken beze sarmanız. Eğer çok fazla topladıysanız hemen sıcak suya daldırıp çıkarın ve soğuk suyun altında tutup suyunu süzüp, doğruca derin dondurucuya…
Bahçemdeki taze naneler ile asma yaprağından ne yaptığım açık ve net. Yalnız bu defa etli sardım. Etli dediysem, avuç içi kadar yağsız kıyma ile. Üzerine de birazcık tereyağı ekledim ki ağzı yüzü yerinde olsun. Kulakları çınlasın, Siyabe Teyze öyle derdi beğendiği yemekler için; “Ağzı yüzü düzgün olmuş elinize sağlık.”
Asma yaprağıyla gittiği yere kadar dedim. Bakalım sırada hangi ağacın meyvesini düşleyeceğim?
Asma yaprağında kurt olsam, varıp eline yürüsem
Yeşil diye ürkmesen, alıp göğsünde uyutsan…
www.ascifok.com
|