 
                
                
                Tayfun ÖZKAYA
  		
		  YEREL TOHUMLARA ÖZGÜRLÜK
		  
		  
				    
  
 
 
		 	
			
		  
			  
	
Yerel tohumlar tutsak. Amerikan iÅŸgal kuvvetlerinin Irak’a zorla kabul ettirdiÄŸi tohum yasasının çok benzerini TBMM 2006 yılında kabul etmiÅŸti. O günden bu yana yerel tohumların ve bunlardan üretilen fidelerin köylülerce satışı yasak. Bu da yerel tohumların kaybolmalarına yol açıyor. Bu durum köylülere ve doÄŸaya karşı bir zulüm. Çok farkına varılamadı, çünkü yedire yedire uygulanıyor.
Bu yıl aktarların yerel tohumu satmaları yasaklandı. Böyle giderse birkaç yıla kalmaz yavaÅŸ yavaÅŸ pazarlarda köylülere baskı baÅŸlar. Köylüler ve bütün bir halk olarak buna direnmez isek tohum imparatorlarının kölesi olacağız. Bu çok uluslu tohum ÅŸirketlerinin çoÄŸu aynı zamanda tarım ilaçları da üretiyorlar. GDO’cular da bunlar. Yetmiyor beÅŸeri ilaçlar da üretiyorlar. Bunların tohumları ekildiÄŸinde bitkiler hastalık ve zararlılara dirençli olmuyor. O zaman gelsin tarım ilaçları. Kazançları ikiye katlanıyor. Tarım ilaçları yüzünden köylüler ve tüketiciler hasta olduÄŸunda gelsin beÅŸeri ilaçlar. Kazançlar üçe katlanıyor. Bu ÅŸirketlerin cenaze levazımatı iÅŸine girdiklerini görmedik. Girselerdi hizmetleri tam olacaktı. Bu hegemonya yıllardır sürüyor. Giderek tohum- tarım ilacı-beÅŸeri ilaç imparatorları lehlerine çıkan yasalarla hegemonyalarını yoÄŸunlaÅŸtırıyorlar. Hegemonya kendini vazgeçilmez olarak, herkese bu arada köylülere kabul ettiriyor. “Biz olmasak açlık olur” diyorlar. Ama asıl ÅŸimdi açlık var. Meralar madencilere veriliyor. Hayvanlar GDO’lu mısırları yiyorlar. Küçük bir azınlık etoburlar gibi et yerken çoÄŸunluk eti unutuyor.
Bu hegemonya yenilmez deÄŸil. En baÅŸta köylülerin bu gidiÅŸe bir dur diyerek yeni bir yola girmesi gerek. Tarım ilacı denen aslında “canlı kıran” diyebileceÄŸimiz ÅŸeylere ihtiyacımız yok. BaÅŸka böcekleri yiyen böceklere (ziraat mühendisleri predatör demekte) bile bilmedikleri için canlı kıran uygulayarak durumu daha da kötüye götüren, üstelik masraf yapan ve hem kendini hem tüketiciyi zehirleyen köylüler var. Ekolojik bir tarıma doÄŸru yönelmeliyiz. Köylü pazarları ve topluluk destekli tarım sistemi yayılmalı. Ama önce tarım imparatorları protesto edilmeli.
TBMM’den acilen tohumculuk kanununu deÄŸiÅŸtirmesini talep etmeliyiz. ABD ve Avrupa BirliÄŸinin dayattığı daha çok tarım ürünlerini iÅŸleyen ÅŸirketlere ve çok büyük tarım iÅŸletmelerinin sahiplerine yarayan tarım politikasının deÄŸiÅŸtirilmesini talep etmeliyiz. Çiftçi eline geçen fiyatlara hiçbir etki etmeyen ve sonuçta gene ÅŸirketlerin kasasına giden prim sistemi “destek yapılıyor” yanılsaması dışında pek bir iÅŸe yaramıyor. Miras kanunu deÄŸiÅŸtiriliyor. Küçük köylünün tarım arazilerinin ÅŸirketlerin eline geçmesine yol açacak bir yasa çıkarılıyor.
Köylüler zulümü kabul mü edecekler? Yoksa ataları gibi “ekmede yok, biçmede yok, yemede ortak Osmanlı” diyerek haklarını talep edebilecekler mi?
 
      
     
	  
       
Tayfun ÖZKAYA
       
        
		
	  			 
 
 
				 
				 
				 
				
   
		 	 
     
	
	 
	
	
	
	 
	   
 
				 
				 
				  
 
	    
	  		  
 
	      	    
 
"Tayfun ÖZKAYA" bütün yazıları için tıklayın...
 
 
            
 
			
        Yerel tohumlar tutsak. Amerikan iÅŸgal kuvvetlerinin Irak’a zorla kabul ettirdiÄŸi tohum yasasının çok benzerini TBMM 2006 yılında kabul etmiÅŸti. O günden bu yana yerel tohumların ve bunlardan üretilen fidelerin köylülerce satışı yasak. Bu da yerel tohumların kaybolmalarına yol açıyor. Bu durum köylülere ve doÄŸaya karşı bir zulüm. Çok farkına varılamadı, çünkü yedire yedire uygulanıyor.
Bu yıl aktarların yerel tohumu satmaları yasaklandı. Böyle giderse birkaç yıla kalmaz yavaÅŸ yavaÅŸ pazarlarda köylülere baskı baÅŸlar. Köylüler ve bütün bir halk olarak buna direnmez isek tohum imparatorlarının kölesi olacağız. Bu çok uluslu tohum ÅŸirketlerinin çoÄŸu aynı zamanda tarım ilaçları da üretiyorlar. GDO’cular da bunlar. Yetmiyor beÅŸeri ilaçlar da üretiyorlar. Bunların tohumları ekildiÄŸinde bitkiler hastalık ve zararlılara dirençli olmuyor. O zaman gelsin tarım ilaçları. Kazançları ikiye katlanıyor. Tarım ilaçları yüzünden köylüler ve tüketiciler hasta olduÄŸunda gelsin beÅŸeri ilaçlar. Kazançlar üçe katlanıyor. Bu ÅŸirketlerin cenaze levazımatı iÅŸine girdiklerini görmedik. Girselerdi hizmetleri tam olacaktı. Bu hegemonya yıllardır sürüyor. Giderek tohum- tarım ilacı-beÅŸeri ilaç imparatorları lehlerine çıkan yasalarla hegemonyalarını yoÄŸunlaÅŸtırıyorlar. Hegemonya kendini vazgeçilmez olarak, herkese bu arada köylülere kabul ettiriyor. “Biz olmasak açlık olur” diyorlar. Ama asıl ÅŸimdi açlık var. Meralar madencilere veriliyor. Hayvanlar GDO’lu mısırları yiyorlar. Küçük bir azınlık etoburlar gibi et yerken çoÄŸunluk eti unutuyor.
Bu hegemonya yenilmez deÄŸil. En baÅŸta köylülerin bu gidiÅŸe bir dur diyerek yeni bir yola girmesi gerek. Tarım ilacı denen aslında “canlı kıran” diyebileceÄŸimiz ÅŸeylere ihtiyacımız yok. BaÅŸka böcekleri yiyen böceklere (ziraat mühendisleri predatör demekte) bile bilmedikleri için canlı kıran uygulayarak durumu daha da kötüye götüren, üstelik masraf yapan ve hem kendini hem tüketiciyi zehirleyen köylüler var. Ekolojik bir tarıma doÄŸru yönelmeliyiz. Köylü pazarları ve topluluk destekli tarım sistemi yayılmalı. Ama önce tarım imparatorları protesto edilmeli.
TBMM’den acilen tohumculuk kanununu deÄŸiÅŸtirmesini talep etmeliyiz. ABD ve Avrupa BirliÄŸinin dayattığı daha çok tarım ürünlerini iÅŸleyen ÅŸirketlere ve çok büyük tarım iÅŸletmelerinin sahiplerine yarayan tarım politikasının deÄŸiÅŸtirilmesini talep etmeliyiz. Çiftçi eline geçen fiyatlara hiçbir etki etmeyen ve sonuçta gene ÅŸirketlerin kasasına giden prim sistemi “destek yapılıyor” yanılsaması dışında pek bir iÅŸe yaramıyor. Miras kanunu deÄŸiÅŸtiriliyor. Küçük köylünün tarım arazilerinin ÅŸirketlerin eline geçmesine yol açacak bir yasa çıkarılıyor.
Köylüler zulümü kabul mü edecekler? Yoksa ataları gibi “ekmede yok, biçmede yok, yemede ortak Osmanlı” diyerek haklarını talep edebilecekler mi?
Tayfun ÖZKAYA
"Tayfun ÖZKAYA" bütün yazıları için tıklayın...
