KÖYLÜLERİN TOPRAKLARI ŞİRKETLERİN ELİNE Mİ GEÇECEK?
“Hükümetler, şu ana kadar bu değişiklikleri yapmaya gözü kesmemişti” Bu sözleri Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Methi Eker söylemiş. Konu 30 Mayıs 2013’de Başbakanlık’tan TBMM’ne gönderilen ve Bakanlar Kurulunca 22 Nisan’da kararlaştırılan “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı” ile ilgilidir.
(Tasarının tam metni için: http://www2.tbmm.gov.tr/d24/1/1-0788.pdf)
Meclis web sayfasında tasarının özeti şu şekilde yazılmaktadır:
“Tasarı ile 5403 ve 4721 sayılı kanunlarda değişiklik yapılmak suretiyle, 'Tarımsal işletme' ve 'Asgari tarımsal işletme büyüklüğü', 'Asgari tarımsal arazi büyüklüğü' ve 'Yan sınai işletme' tanımları yapılmış, 5403 sayılı Kanuna eklenen 8-A maddesi ile tarımsal faaliyetin ekonomik olarak yapılabildiği en küçük alana sahip ve daha fazla küçülmemesi gereken asgari tarımsal işletme büyüklüklerinin bölge farklılıkları göz önüne alınarak Bakanlıkça belirlenmesi, bölünemez büyüklükteki tarımsal işletmeye ait tarım arazilerinin bir tek mirasçıya devri ve diğer mirasçıların payları oranında belli bir bedelin mirasçılar tarafından ödenmesi, mirasçıların arazileri Türk Medeni Kanunu'nda yer alan aile malları ortaklığına devri, miras payı oranında hissedarı oldukları Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kuracakları bir şirkete devri veya işletmeye ait arazilerin satışı konusunda anlaşabilmeleri, Türk Medeni Kanunu'nun 659 ve devamı maddelerinde yer alan düzenlemeler yürürlükten kaldırılarak ilgili hükümlerin 5403 sayılı Kanuna taşınması ve miras yolu ile arazi bölünmeleri konusunda bütünlük sağlanması amaçlanmaktadır.”
Şimdi bu sözleri deşifre edelim.
Sayın bakan neden korkmaktadır? Hükümetlerin gözünü kesmeyen şey nedir? Bana göre bu kanun tasarısı köylü elinde bulunan toprakların şirketlerin elinde toplanmasına yönelik hükümler taşımaktadır. Tasarı tarımsal işletme mülkiyetinin mirasçılara devredilmediği durumlarda kamu kurumları ve finans kurumlarının ihbarını öngörmektedir. Finans kurumlarının müdahil olması manidardır. Kendisine tarımsal işletmenin mülkiyeti devredilecek mirasçılar diğer mirasçıların paylarını ödeyemediği takdirde bankalardan kredi çekebileceklerdir. Ancak peşinen ödenecek bu borç küçük işletmecilere çok ağır gelebilir. Geçen hafta Antalya’da 2B sorunu ile uğraşan köylülerle konuştum. Yılda en fazla 10 000 TL gelir getiren bir arazi için 2B’de 120 000 TL ödemek zorunda idiler. Kimse bu parayı çıkarıp ödeyemiyor. Bu paranın anası bir yana faizini bile ödemek bir sorun. Bu tasarıda da aynı şey olacak. Bankalar bu amaçla kâr elde edeceklerdir. Devletin bu kredilerin faizlerine destek olması tasarıda olmasına karşı bu desteğin ne düzeyde olacağı belli değildir. Muhtemelen ilk uygulama yıllarında bu destek tepkileri sınırlandırmak amacıyla büyük olacak daha sonra tamamen kaldırılacaktır. Kendisine işletme verilecek olan ve diğer mirasçılara peşinen ödemek durumunda olan kişi ya ciddi faizler ödeyecek veya almaktan tamamen vazgeçecektir. Bu ise tarım topraklarının yerli ve yabancı büyük şirketlerin eline geçmesine yol açacaktır. Bu Türkiye’nin tarımsal açıdan Guatemela gibi veya Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemleri gibi bir yapıya doğru evrilmesine yol açacaktır. Latin Amerika ülkelerinde tarım toprakları plantasyonlar halinde yabancı şirketlerin elindedir ve halk yoksulluk içindedir. Çevreye saygı duyulmaz.
Tasarı tarımda gelişmenin büyük ölçüde işletme büyüklüğünün artması ile gerçekleşeceği gibi yanlış bir varsayıma dayanmaktadır. Ölçek büyüklüğü (economics of scale) kadar kapsam büyüklüğü (economics of scope) de önemlidir. İşletme büyüklüğü şüphesiz önemlidir. Ama önce toprakların her kuşakta bölünmesini istemiyorsak çiftçilere çok çocuk yapmasını empoze etmeyelim. Bırakalım bu kararı kendileri versin. Şüphesiz çok küçük işletmelerden yana değiliz. Ancak toprak alamayan çiftçi kente gitmek zorunda kalıyorsa artık kentlerde iş olmadığını da belirtelim. Dahası eğer kooperatifçilik ciddi bir şekilde yapılırsa küçük ve orta büyüklükteki tarım işletmeleri aynen büyük işletmelerin sahip olduğu imkanlara kavuşacaklardır. Orta büyüklükteki işletmeler dezavantajlarını böylece giderirken aynı zamanda kapsam ekonomisine de sahip olabilirler. Bu ise birincisi birden fazla ürün yetiştirerek bunların çıktılarını birbirlerinde girdi olarak kullanmalarıdır. Hayvancılıktan elde edilen gübre sebzede kullanılırken, sebze atıkları yem olur. Buğdayın saplarını malç olarak veya mantar kompostosu için kullanabilirsiniz. Büyük işletmeler genellikle bunları yapamaz. İkincisi aynı üretim dalında birden çok ürün veya hizmet elde edebilirsiniz. Hem ürünleri satabilirsiniz hem de açacağınız bir restoranda kullanabilirsiniz. Çevreye saygılı bir üretim yapıyorsanız bu sadece bir ürün üretmek değil, aynı zamanda temiz yeraltı suyu, temiz hava, güzel bir kırsal peyzaj anlamına gelir. Büyük işletmeler bunların çoğunu yapmaz, yapamaz. Çünkü bütün amaçları en çok kâr elde etmektir.
Tasarı kısır bir neoliberal ideolojiye dayanmaktadır ve büyük şirket yanlısıdır. Sayın bakanın korktuğu bu durumun köylüler ve bütün bir halk tarafından anlaşılmasıdır.
|