ISSN 1308-8483
100 yaşını devirenler kulübü / Doç. Dr. B. Nazan Walpoth
  Yayın Tarihi: 1.7.2013    


100 yaşını devirenler kulübü


Dünyanın yaşayan en yaşlı insanı Japon Jiröemon Kimura geçen hafta 116 yaşında vefat etti.

94 yaşındaki aktif, çok bakımlı hanım hastam ile girişim gerektiren kapak rahatsızlığını konuşuyordum, refakatindeki Bey için „Eşiniz de gelebilir konu önemli detaylı konuşup ne yapacağımıza, riskleri göz önünde bulundurarak birlikte karar verelim“ dedim; „O benim erkek arkadaşım dışarıda bekleyebilir“ dedi. Konuşma sırası iki kez saate bakan hastam „lütfen açık ameliyat olsun; beni uzun vadeli iyi çalışan bir kapak istiyorum” dedi. “Hem şimdi acelem var gitmem gerek, erkek arkadaşım ile Tango kursumuz var„ dedi. Gülümsedim. İstediği oldu ve ameliyat sonrası 3 gün gibi kısa bir zaman diliminde eskisinden daha fit hiçbir rehabilitasyon programına gerek duymadan hastaneden ayrıldı. İsviçre`de çalıştığım Üniversite Hastanesi‘nde yaşadığım bu olay inanın ki nadir bir durum değil. Burası erkek ortalama yaşı 80.3 yıldır kadın ortalama yaşı 84.7 yıl olan bir yer. (TR‘de Kadın için 76 yaş Erkek için 72 yaş 2012 İstatistikleri) Günlük programları çok dolu olan bu fit yaşlı insanların sağlık kontrolleri için günlük aktivitelerinin yanında zaman bulmak genelde çok zordur.

Hepimizin hayali değil midir (yaşlı) Lucas Cranach ìn “gençlik havuzu” tablosunda ifade ettiği şekilde havuza yaşlı girip genç dinamik olarak yine çıkabilmek. Sonsuz yaşam, ölümsüzlük hayali olsa da 100 yaşını devirenler kulübüne girebilmek birtakım faktörlere bağlı.



Kyotango`dan gelen Kimura`nın 7 çocuğu, 14 torunu, 25 torunun çocuğu ve 14 torunun torunu vardı. 45 yıl Postacı olarak çalıştıktan sonra emekliliğinden sonra da 90 yaşına kadar kendi tarlalarında çalışmaktaydı Kimura.

Kayıtlara geçen en yaşlı insan 122 yaşında vefat eden Fransız Jeanne Louis Calment (1875-1997) dir. 13 yaşında Vincent van Gogh ile karşılaşmış, kızını çok genç yaşta daha 36 yaşındayken kaybetmiş biri Madame Calment. 80 yaşında eskrime başlamış, 100 yaşına kadar bisiklete binmiştir. Sigara yanında bol miktarda çikolata ve şarap içermiş. Nihayet 110 yaşında evi yanınca (düşkünlükten değil) yaşlılar evine gitmeyi kabul etmiştir.

Romalılar zamanında insanlar ortalama 22 yıl, orta çağda 33 yıl, 19. yüzyılın başında 49 yıl yaşıyorken, günümüzde insanlar ortalama 70-80 yıl yaşayabiliyorlar . Günümüzde orta Avrupa`da doğan bir bebek %50 şansla 100 yaşına gelebilir. Halihazırda 5000 insandan biri 100. Doğum gününü kutluyor, 7 milyon insandan biri 110 yaşını görebiliyor. 90 yaşındakiler günümüzde futbol oynuyor ya da Maraton koşusuna katılabiliyor.

Bu durum çevresel faktörlerin iyileşmesi, tıbbın ilerlemesi yanında kişilerin genleri ve yaşam stili, yaşama bakışı ile çok yakından ilgili.

Yaşlanma neye bağlı

Vücudumuz sayısız hücreden oluşmakta. Bu hücreler değişik süre yaşamakta. Ölen hücrelerin yerine yenileri gelmekte. Çoğu hücre sınırlı bölünebiliyor. İlerleyen yaşla ölen hücrelerin yenilenmesi zayıflamakta veya hücreler yenilenememekte ya da yerine hastalıklı hücreler gelişip hastalıklar oluşmakta. Yaşlandıkça hücre rejenerasyonu mekanizmaları da iyi çalışmamakta.1960‘lı yıllarda Hyflıck isimli araştırmacı hücre kültürlerinde insan hücresinin en fazla 50 kez bölünebildiğini gözlemlemiştir 20 yıl sonra araştırmacılar hücre bölünmesi sırasında DNA nın çift kata çıktığını ve her seferinde bir parçasının yok olduğunu bulmuşlar. Kromozom şeklinde hücrede görülen DNA nın son kısımları yani Telomerler kodlanmayan DNA olup DNA-Polimeraz enziminin bağlanma yeridirler. Bu DANN- Polimeraz enzimi genetik kodun hücre bölünmesi ile iki katına çıkmasından sorumludur. Her hücre bölünmesinde telomerler kısalır ve DNA-Polimeraz enzimi için artık bağlanma yeri kalmayıncaya kadar bu durum devam eder, bu aşamadan sonra artık hüce bölünemeycektir.

Diğer neden oksidatif strese fazlaca maruz kalma ile ilgili hücre yıpranması. Böylelikle hücre dolayısıyla organizma yaşlanmakta. Fakat fiziksel hareket ile oluşan oksidatif stresin iyi etkisi var, insülin rezistansını baskıladığı ve vücudun diğer oksidatif stres yapıcılarına karşı direncini artırdığını gösterilebilmiştir. Fiziksel aktivite ile gelen iyi oksidatif stresin iyi etkisi dışarıdan alınan Vit C, Vit E ile azaltılmaktadır. Ek Vitamin alanlara duyurulur.

İyi genler mi? iyi yaşama mı?

Yaklaşık 150 SNPs (snips, single nucleotide polymorphısm) den yola çıkarak uzun yaşama ile ilgili 70 gen tanımlanmıştır. Bunlardan 3`ü en çok bilinenlerdir APOE (aynı zamanda Alzheimer ile bağlantılı olan Gen), EXO1 (DNA onarımını güçlendiriyor), FoxO-gen (hücrenin enerji bilançosundan, İnsülin regülasyonundan sorumlu).

Avrupa , ABD ve Japonya `da pek çok 100 yaşındaki insanda bu genlerin çeşitli varyasyonları görülmektedir. 80-90 yaşına gelenlerde %70 çevresel faktörler 30% genlerin etkisi olduğu düşünülüyor. . 100, 110 yaşına gelenlerde genlerin ağırlığı daha baskın.

Genlerin yanında yaşam stili, hayata bakış ve sosyal (fiziki ve manevi) entegrasyon çok çok önemli.

Max Plank Enstitüsü‘nden gelen bir araştırmaya göre beklenen yaşımızı daha hayatın ilk yıllarında 10% kadar etkileyebiliyoruz. Sonra sosyal ve ekonomik faktörler, eğitim ve yaşam stili önem kazanıyor. Bu faktörlere 65-70% kadar yaşlanabilmemiz ile ilgili. Genlere düşen pay ise sadece 25-30% kadardır. Buna göre 70 yaşında bile olsanız sigarayı bırakmanız yaşam uzunluğu açısından size fayda verebilir.

Japon Okinawa adasında yapılmış çok inceleme var. Dünya`da en çok 100 yaş civarı insan burada yaşıyor. İyi beslenme ve hareket etme yanında insanların bir uğraşısının olması, toplumda saygı görmesi ve de sosyal bir ağa dahil olmasının (aile, arkadaşlar, dernekler) önemli olduğu gösterilebilmiş. Araştırmacılar aynı sonuçları 90 yaş üzeri çok insanın yaşadığı Sardunya adasındaki çalışmalarında da gözlemlemişler.

Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji bölümünde yapılan bir araştırmaya göre; Ülkemizde son yapılan nüfus sayımına göre 100 yaşın üzerinde olanların sayısı inanılacak gibi değil ama 33 binin üzerinde. Bunlardan en dikkat çekeni Aydın'ın en büyük ilçesi Nazilli. Bu ilçede 90 yaş üzeri tam 161 kişi var. Bunlardan 48'i 100 yaşın üzerinde durumunda. Aktivite, optimist hayat felsefesi, paraya önem vermeme ve onları kucaklayan iyi bir sosyal çevre, sağlıklı bir yaşam stili bu yaşlıların ortak paydası olarak tanımlanmış.

Heidelberg Üniversitesi‘nden (C. Rott et all.) gelen bir yaşam kalitesi araştırmasına göre 100 yaşındakiler 40-60 yaşındakilerden hiç farklı hissetmiyor.. geleceği planlıyorlar, çok becerikli olarak zorluklar ile baş edebiliyorlar. Hayata karşı bakış açıları pozitif, hedefleri var ve hayatın güzel şeylerine konsantre oluyorlar.

Uzun, sağlıklı, genç yaşama yanında uzun, yaşlı, sağlıksız yaşamak

Yaşlılık bilimcileri (Gerontologlar) nin artık hedefi bu insanları uzun yaşatma yanında sağlıklı olarak uzun yaşatabilmekte yatıyor. Yaşlılıkta sağlıklı kalabilmenin prevansyonu orta yaşlılık devrinde başlayan programlar ile desteklenmektedir.

Bunun hem sosyal hem de ekonomik nedenleri var, yatalak durumdaki yaşlıların ailelerine, ülkelerinin bütçelerine getireceği yük korkutmaktadır. Ekonomistler uzun emekli maaşı alanların ülke bütçelerine getireceği yükün karamsar tablosunu çiziyorlar. Böyle giderse emekli maaşlarının düşmek zorunda olacağı, 70 -80 yaşından sonra da çalışmak zorunda kalınacağına insanları hazırlıyorlar. Özellikle baby boomer‘lar (1950 ile 1965 arası doğanlar) kendilerini şimdiden hazırlamalı diyorlar.

60 yaş üzeri nüfusu 10 milyon olan Türkiye en hızlı yaşlanan ülkeler sıralamasında 2 sıradadır. 2050’de 60’ı geçecek nüfusun: 30 milyon, bakıma muhtaç olacak yaşlı sayısı: 15 milyon olacağı hesaplanıyor.Bu konuda devletlere yaşlıları koruyan, gözetleyen uzun vadeli iyi bir strateji belirleme düşmekte.



Photo Ursula Markus

Doç. Dr. B. Nazan Walpoth

nazan.walpoth@insel.ch


3195










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)