KATIR KADAR OLAMADIK!
Hayatın içinde yuvarlanıp giderken, hayvanlara olan vefasızlığımızla sık sık yüzleşmek zorunda kalırız, kalırız da bir türlü kendimizi adam edemeyiz.
Şu katır dediğimiz hayvancağıza bir göz atalım;
At ve eşeğin çiftleşmesinin sonucunda dünyaya gelen bir emektar hayvandır. Anası eşek olduğundan kötü talihi ona miras kalmıştır, ama babasının soylu dediğimiz at olması da artık önemini yitirmiştir.
O bir katırdır o kadar, erişkin çağına gelince sırtına semer vurulur.
Dağda geçit vermez sarp kayalardan hep onun sırtında geçeriz, bütün yükümüzü o taşır zavallı sırtında. Sınır ticaretinin yoğun olduğu doğuda, terörün kol gezdiği mayın döşeli arazide hep onun mihmandarlığından yararlanırız. İncecik bilekleri ve toynaklarının altındaki ölüm tuzaklarından onun hislerine güvenerek, bastığı her noktaya ayağımızı koyarda geçeriz. Geçince her şeyi unutur, insafsızlığımıza geri döner, önüne iki lokma kuru ot atmaktan öteye hiç geçmeyiz. İnadı tuttuğunda da sebebini hiç araştırmaz, kırarız sırtında sopayı.
Anadolu insanının ayrılmaz parçası olan eşeklerini ve katırlarını yaşlandıkları, artık işe yaramayacakları için de derme çatma bir ahıra koymaktan imtina edip, önlerine koyacakları bir torba kuru samanı çok gördüklerinden, onları dağa bayıra salanları gördüm ben. Ana yol alanlarına yakın olan yerleşimlerde bu zavallı eşeklerin, katırların ana yollara inip açlık ve yaşlılıktan bitkin oldukları için kamyonların altında telef olanlarını gördüm. Kendi eşekten veya katırdan büyük olan adamların sırtında oturduğunu gördüm.
Gördüm de hep yandım ben;
Bu insanoğlu, öylesine vefasız öylesine nankördür ki, bir de utanmadan bu saydıklarımı bazı hayvanlara yüklerler.
Kediler nankördür mesela!
Bir kedi sever olarak itiraz ediyorum tam 17 yıldır birlikte yaşadığım kedim “Tırmık”tan hiçbir nankörlük görmedim. Onu bırakıp kısa süreli seyahate gittiğimde, döndüğüm zaman suratıma günlerce bakmaz, sonra beni affeder de yüz verir.
Buna nankörlük denmez bunun adı “gururdur”.
Tırmalarmış, evet şayet onu rencide edecek bir şey yaparsanız sizi tırmalar.
Bunun adına da “onur” denir.
Biz insanoğlu, maalesef bütün kavramları birbirine karıştırıyoruz. Şunu aklımızdan hiç çıkarmamamız gerekiyor, doğayı bizimle paylaşan bütün hayvanlar, en az bizim kadar onurla yaşama hakkına sahiptir.
10-12-2008 tarihli Vatan gazetesinde bir haber çıktı,
“Efsane katır Reşo emekliye ayrıldı.
TSK, aslında hayvanları terörle mücadelede uzun süredir kullanıyor. Bunlardan biri de “Reşo” isimli katırdı. Reşo, 1990’lı yıllarda Dağ Komando Tugay Komutanlığı’nda görev yaptı.
O tarihlerde, Mehmetçiğin şimdi kullandıkları ölçüde gelişmiş mayın dedektörleri yoktu. Bu süreçte hiç mayına basmadan hizmet veren Reşo, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş tarafından ödüllendirildi ve 6 Temmuz 1994’te emekliye ayrılarak, madalyasıyla birlikte, Kara Harp Okulu bünyesindeki Atlı Spor Eğitim Merkez Komutanlığı’nda kendisi için hazırlanan ahıra konuldu.”
Yüreğime biraz su serpildi bu haberi okuduğumda ve düşünmeden edemedim. Bu ülkenin Silahlı Kuvvetleri, yani ordumuzun konuşlandığı her yer cennet gibidir, nedense yeşil alanlar boldur ve tertemizdir en yakın misal de yaşadığım yer Foça’dır.
Askeriyenin bolca konuşlandığı güzel bir tatil beldesidir ve etrafınıza bakındığınızda bunun etkisini hemen görürsünüz. Yeşile ve çevreye sahip çıkar, onun üstünde yaşayan hayvana da.
Katır Reşo hala yaşıyor mu? Bilmiyorum.
Eşek olmak bir kuru ota talim etmeyi, ölümüne çalışmayı eşek olarak dünyaya geldiğin gün kabul etmektir. Oysa insanoğlunu hayvandan ayıran bir fark vardır o da akıldır ve bir mesel vardır,
“Ben eşek olduktan sonra semer vuran çok olur”
Bizi eşek yerine koyan bütün siyasilerin hepsine sesleniyorum,
Bu güzelim ülkenin insanlarının yegâne gururu Atası ve ordusudur.
Her ikisini de çok yıpratıp gururumuzla oynadınız.
Ekonomimizi bu hale getirdiniz, yoksulluktan ve işsizlikten kırılıyoruz, halkınızı bir torba kömüre, makarnaya, yani sadakaya muhtaç ettiniz. Sadakanızı da alenen dağıtarak onurumuzla oynuyorsunuz. Dikkat edin elimizde sadece onurumuz kaldı.
Onu da yok ederseniz, bir mesel vardır hatırlatırım hepinize,
“Eşeğin kuyruğunu ateşe verirsen, döner senin tarlanı yakar”
nilgun.ozarar@gmail.com
|