BİR SINAV SABAHI
16 Haziran 2002
Bu sınavları senin yaşamaman için duacıyım BEBEK!
Dün yakışıklı dayının üç gündür uyumadığını anlatmıştım. Sınav sabahı geldi, çattı. Hemen her evde yaşanan tiraji-komiklerden bir tane de bize düştü.
Ben sabah erkenden aşağıya, mutfağa indim. Ama önce demir kapıyı açarak birikmiş çöp torbasını bahçeye çıkardım. Evin ana giriş kapısını aydınlık olsun diye açık bıraktım. Sanki yukarıdan bir ses geldi. Bir karaltı geçti önümden. Yorgunluğuma verdim. Mermer merdivenlerin üzerinde hafifçe uzaklaşan sesi de duyunca elimdekileri fırlatıp, koştum. Sevgili köpeğim KARA, çoktan Yiğit'in odasına varmış, onu yüzünden yalamaya başlamıştı bile. Yiğit yavrum, korkuyla bağırdı ve Kara'ya küfür etmeye başladı. Kara sevilip, okşanmayı beklerken odadan kovulmanın keyifsizliği ile merdivenlerden aşağıya kaydı. Ben de peşinden. Patileriyle açtığı kapıdan çıkamayan Kara, büyük bir eziklik ve korku içinde kuyruğunu bacakları arasına sıkıştırdı, her zaman dimdik duran kulaklarını indirdi. Gözlerini benden kaçırarak yere yattı.
Dayın ve Tonton Deden köpeği benim yukarıya yolladığımı düşünerek bana çattılar. Ama ben masumum BEBEK!
Neyse, sinirle kalkan Yiğit zorlamamıza rağmen hiç kahvaltı etmedi. Biz de geç kalırız korkusuyla yola koyulduk. Sınav yeri Kasımpaşa'da Ahmet Emin Yalman İlköğretim Okulu'ndaydı. Geçmek bilmeyen üç saat...Bir ara çıldıracak gibi oldum. Kendimle konuşmaya başladım:
"Gir şu sınav salonuna, çıkar oğlunu dışarı, onu kurtar!"
Her genç gibi o da bu aşamadan geçmeliydi. Bunu yaşamalıydı. Kazansa da, kazanmasa da o hep benim sevgili oğlumdu. Sadece Yiğit değil, tüm çocuklar büyük bir yükün altındaydı. Aslında çocuklarımıza yazıktı, biliyorum ama zavallı olan bizlerdik. Zavallı olanlar eğitimin başında olanlardı. Çocuklarımıza hep "problem çocuk " olarak bakmıştık. Problemi yaratan onlar değil; biz büyüklerddik. Daha çocukluklarını yaşamadan onları beklentilerimizin esiri yapıyorduk. Onların yaratıcılıklarını engelleyip, ruhsal yönden sömüren bizlerdik. Çok az sayıda anne- baba dışında hangimiz not uğruna onları hırpalamıyoruz? Problem çocuk yok! Problemi yaratan büyükler var!
Sağlıklı çocuklar yetiştirmek için, önce sağlıklı düşünmesini bilen, sağlıklı davranan öğretmenlere ihtiyacımız var. Bebeğim bu o kadar kolay bir iş değil. Öğretmenleri yetiştirecek öğretmen ve öğretim görevlilerine yeterli maaş ve sosyal güvence vereceksin. Çocuklarımızı yetiştirenleri kesinlikle iyi bir eğitim psikolojisinden geçireceksin. Bu eğitimin içinde yapılan yenilikleri, belirli aralıklarla öğretmenlere sunacaksın. Ne demiş Osmanlı Maarif Nazırı "Okullar olmasa, Milli Eğitimi idare etmek çok kolay!" Şimdi ben de oturmuş ahkâm kesiyorum.Hani işi, gücü olmayan yaşlı tipler vardır; kıraathane masalarına toplanırlar, ( çoğu da emekli olur bunların) memleketin altından girip, üstünden çıkarak tüm sorunları o masada çözüverirler. Anlayacağın hükümet başındakilere hiç iş bırakmazlar. Bir, iki kişiyi de elâleme ibret olsun diye hemen oracıkta sallandırıverirler Hay aksi! Yoksa ben de onlar gibi mi oldum? Yaşım ilerliyor da ondan mı böyle konuşuyorum?
Ah be bebeğim! Dayın sınavdan çıktı. Çıktı çıkmasına ama, bizim de canımız çıktı. Dediğine göre çok panik yapmış." Daha iyisini yapabilirdim." Dedi.Sistem Mühendisliği garantiymiş. Zaten en çok istediği yer. Ama bir tek Yeditepe Üniversites'nde var bu bölüm. Hayırlısı.
Sana dileğim; sınavsız, rahat bir eğitim olanağını sağlayacak yeni hükümetlerin başa gelmesi. Seni çok öpüyorum torunum.
Arkadaş Anneannen Sevgi....
|