KARAGÖL / Işık Teoman
Işık Teoman

Işık Teoman

KARAGÖL



DoÄŸal güzellikler içindeki, yeÅŸilin sarıp sarmaladığı bu göle neden “Kara” derler diye araÅŸtırdım. Genellikle, volkanik olmalarından kaynaklandığını öğrendim. Ama bu göllere “Kara” demek bence hiç şık durmuyor… Yakın çevremizdeki arkadaÅŸlarımızın sorun olarak gördükleri soru genellikle bu olayın ne kadar yorucu olduÄŸuyla ilgili oluyor.

Onlara yanıtımız da genellikle ÅŸu oluyor: “DoÄŸayla baÅŸ baÅŸa kaldığımızda tüm yorgunluÄŸumuz geçiyor. SessizliÄŸin sesiyle sarmalanmak tabiat ananın koynuna sığınmak o kadar arındırıcı ve dinlendirici ki. Bazen anlatmak da yorucu olabiliyor, susmak daha iyi. Aslında kamp anlatılmaz yaÅŸanır...”




Bugüne kadar Türkiye’nin dört bir yanında adı Karagöl olan onlarca doÄŸa harikası bölgelere gittik, çadır kurduk, kamp yaptık. Yamanlar - Karagöl, Denizli – BeyaÄŸaç - Karagöl bunlardan birkaçı... Konak Belediyesi’nin basın danışmanlığında ÅŸoförlük yapan Bilal Tekdemir Sındırgılı… O çevreden konuÅŸulunca ve Sındırgı’nın Bulak Köyü’ndeki Karagöl’den söz edince Google’dan araÅŸtırmaya koyuldum. Bir tane fotoÄŸraf bulabildim baÅŸkaca bir bilgi de yoktu. Önce Bulak Köyü’nün muhtarı YaÅŸar DemirdaÄŸ’ı aradım. Karagöl’de çadır kurmak istediÄŸimi, eÅŸimle birlikte geleceÄŸimi, güvenli olup olmadığını sordum. YaÅŸar muhtar, gölün güvenli olduÄŸunu, ancak tuvalet sorunu yaÅŸayabileceÄŸimizi anlattı ve Sünnü Orman Fidanlığı’nda çadır kurabileceÄŸimizi söyleyerek beni Metin DemirdaÄŸ’a yönlendirdi. Orman iÅŸletmede görev yapan Metin DemirdaÄŸ fidanlık ÅŸefi ile görüşerek gerekli izinleri aldı. Cuma akÅŸamından tüm hazırlıkları tamamladık, yeni aldığımız çadırımızı da test etme olanağı da bulabileceÄŸimiz için ayrıca heyecanlandık.



Bölünmüş yol uğramasın

Cumartesi sabahı yedi gibi yola koyulduk. Manisa yoluyla Akhisar’a ulaÅŸtık ve sıcak çorba ile karnımızı doyurduk. Esas keyifli yolculuk Sındırgı virajlarında baÅŸlıyor, bölünmüş yol bu bölgeye uÄŸramadığı için (Hiçbir zaman da uÄŸramasın) tüm doÄŸallığı ile karşılıyor insanı. Asırlık çam aÄŸaçları yola sarkıyor, sırtınızı okÅŸuyor gibi, sanki “hoÅŸgeldiniz” diyor gibi… DoÄŸal bitki örtüsü, tezeklerden ve gübrelerden çevreye yayılan kokular, kentte insanı rahatsız edebilir, ama doÄŸal ortamda pek de hoÅŸ kokular gibi geliyor insanın burnuna… Yol boyunca hayrat çeÅŸmeleri hala gürül gürül akıyor, dilediÄŸiniz çeÅŸmenin başında durup, nefeslenip, elinizi yüzünüzü yıkayarak, kanakana su içerek yola devam edebiliyorsunuz, Sındırgı yolunda… Kertil, yazın bir baÅŸka, sonbaharda daha baÅŸka kışın ise karın altında tadına doyum olmayan güzellikler sunuyor insana. Mutlaka mola verdiÄŸimiz Veli Amca’nın kahvehanesinde soluklanıyoruz. Kertil’den sonra son keskin virajları da indikten sonra Gölcük köyü solumuzda kalıyor, uÄŸramadan geçiyoruz.



İyi yürekli Abdullah’dan ceviz ikramı

Karşımızda Mandıra köyü, Abdullah’ın kahvehanesi, bahçesinde köylüler kağıt oynuyor, kimileri de sohbet ediyor, bize “hoÅŸgeldiniz” diyorlar… Abdullah, güler yüzüyle karşılıyor yine bizi, kahve ve çay derken bir bakıyoruz elinde kocaman bir torba. Bizim için kendi elleriyle ceviz toplamış, ikram ediyor. Cevizin kilosu yirmi lira, ödediÄŸimiz çay - kahve parası iki lira… Türk köylüsünün gönlü bol, yüreÄŸi geniÅŸ, dost canlısı, aldatmayı, aldatılmayı bilmiyorlar… GeçtiÄŸimiz yıl da Mandıra köyünden (Kapya) salçalık biber almıştım kilosu 25 kuruÅŸa, İzmir’de kilosu 2.5 liradan satılırken… Abdullah’ın kahvesinde gazetelerimizi okuduk, yarım saat kadar dinlendikten sonra yola koyulduk, önümüzde daha uzun kilometreler var. Abdullah ile vedalaÅŸtık. Ona sergimizden ayırdığımız iki fotoÄŸraf hediye ettim. Biri karlar altında Kertil, diÄŸeri de Simav - Gölcük fotoÄŸrafı, kahvesinin en güzel köşesine astı, mutlu oldu…



Sındırgı pazarında alışveriş keyfi

Sındırgı, giriÅŸinde insanlarda bir telaÅŸ, bisikletlerin, motosikletlerin biri geliyor, diÄŸeri gidiyor, onlarca, yüzlerce, yaÅŸlısı genci, erkeÄŸi kadını kullanıyor, pratik ve kolay ulaşım. Sındırgı pazarının üstü kapatıldı, yazın güneÅŸten, kışın da yaÄŸmur ve soÄŸuktan koruyor alışveriÅŸ edenleri. Kamp için; peynir, zeytin, domates, köy ekmeÄŸi, yoÄŸurt satın aldık. GelmiÅŸken evimizin mutfak alışveriÅŸini de gerçekleÅŸtirdik. Asırlık çınar aÄŸaçları ile kaplı Balıkesir Caddesi’nden içeceklerimizi de aldıktan sonra Simav yoluna çevirdik rotayı, bildik yerler, bildik manzaralar ama her zaman güzel, her geçtiÄŸimizde daha da güzel. Simav yolu, solumuzda Çaygören barajına giden cılız bir su akıntısı, suyu çekilen toprakların üzerinde biten çimenler ile karınlarını doyuran binlerce keçi, baÅŸlarında çobanları bile yok. AkÅŸam evin yolunu tutuyorlar, nasıl oluyorsa baÅŸlarında çoban köpekleri ile birlikte.


Karagöl'ün zemini yumruk büyüklüğünde taşlar ile kaplı

Gölün zemini yumruk büyüklüğünde taşlar ile kaplı

Düvertepe solumuzda kalıyor, orada da çadır kurup kamp yapmıştık. Solumuzda Åžaplı Köyü yazıyor beÅŸ kilometre, az ilerde Devlet Baba Köyü, yol sapağını geçtikten sona Bulak Köyü tabelası dört kilometre… Asfalt yol köye kadar gidiyor, Karagöl sapağına kadar yol toz toprak içinde, ama bizi rahatsız etmiyor o doÄŸal güzelliÄŸi görünce keyifleniyoruz. AyÅŸe’yle birlikte defalarca kamp yaptık ama bu kamptan çok keyif aldı çok mutlu, çok heyecanlı; “Bundan sonra sürekli gideriz deÄŸil mi?” diye soruyor. Ben güvenlik olduÄŸu sürece sorun olmadığını söylüyorum. Karagöl, gidip kaldığımız kamp kurduÄŸumuz göllerden çok farklı. Zemin yumruk büyüklüğünde taÅŸlardan oluÅŸuyor. AÄŸaçlar çok çeÅŸitli, sedir, çınar, karaçam, meÅŸe yoÄŸunluklu, gölün dibi çamur, çevresinde taÅŸlar nedeniyle yürümek zor ama keyifli. Gölün kenarında bir hayrat çeÅŸmesi ince ince akıyor. İnekler, düveler, öküzler otluyor, başıboÅŸ gibi görünüyorlar. AyÅŸe ile gölün çevresini yaklaşık yarım saat içinde dolaÅŸtık. Gölü tepeden gören teras gibi bir bölüme masamızı ve sandalyelerimizi kurduk, üstümüzde asırlık meÅŸe aÄŸaçları, çevremizde otlayan büyükbaÅŸ hayvanlar, tadına doyum olmayan birkaç saat geçirdik.



Sünnü fidanlığına çadır kurmaya

AkÅŸam saatlerinde hava kararmaya, rüzgar esmeye baÅŸladığında Metin DemirdaÄŸ’ı aradık, bizi beklediklerini söyledi. Sünnü Orman Fidanlığı’na ulaÅŸtığımızda bizi iki emektar bekçi; Selçuk Biçer ile Nurettin Koç karşıladı. Orman içinde dilediÄŸimiz yerde çadır kurabileceÄŸimizi söylediler. Demledikleri çaydan ikram ettiler, gece karanlığı baÅŸlamadan önce ben çadırı kurmaya, AyÅŸe de araçtan malzemeleri indirmeye baÅŸladı. Devasa sedir aÄŸaçlarının altına çadırımızı kurduk, masa, sandalye, yiyeceklerimiz dört dörtlük bir kamp alanı… Alacakaranlık yerini gece karanlığına bıraktığında, ormanın göbeÄŸinde sadece bizim çadırımız vardı. KuÅŸ sesleri, aÄŸaçların yapraklarından gelen hışırtılar, uzaklardan duyulan puhu sesleri ve fidanlığın bekçi köpeÄŸinin uluması, hepsi de birbirine karışınca içimiz biraz ürperdi… Saat 21.00 gibi karnımız doyduÄŸundan, hava soÄŸuduÄŸundan, bir adım ötemizi göremediÄŸimizden fenerimizi söndürdük ve çadırımıza yerleÅŸtik, farklı hayvanlara benzetmeye çalıştığımız onlarca sesin arasında uykuya dalıp gittik.



Yılda 500-600 bin tüplü fidan üretiliyor

Sabah erkenden çayımızı demledik ve mükellef bir kahvaltı ettik. Bir süre sonra Nurettin Koç da bize eÅŸlik ettik, sohbet ettik, 860 rakımlı tepede, 1960 yılında kurulan fidanlığın yılda 500-600 bin tüplü fidan üretimi yaptığını anlattı. Asırlık aÄŸaçların arasındaki Sünnü fidanlığını dolaÅŸtık, orman içinde gezindik, yaban elması yedik, böğürtlen topladık. Dönüşte yaptığımız böğürtlen reçelinin tadına doyum olmuyor, bitmesin diye çay kaşığı ile azar azar yiyoruz. Kampın en hüzünlü anı, çadırımızı topladık, aracımıza yükledik. Nurettin Koç’un tarif ettiÄŸi orman içi güzergahından yola koyulduk. Önümüze çıkan kuru çeÅŸmeden yolun sağını takip ederek Bardakcı köyüne ulaÅŸtık, karşımıza iki asfalt yol çıktı; solumuz Saruhanlı, sağımız Sındırgı’ya gidiyor. Sındırgı yolunu takip ederek Yaylabayır köyüne ulaÅŸtık, giriÅŸte Yaylabayır göletini seyrettik, yaz sonu olmasına karşın içi su dolu. Çok eski bir köy, yüz yılı aÅŸkın ahÅŸap evler, ayakta kalmak için direniyor, yıkılmasın diye sağından solundan kalın direkler ile desteklemiÅŸler, sokaklarda ağırlıklı olarak yaÅŸlı insanlar var, bizi güler yüzlü karşılıyorlar, evlerine yemek yemeÄŸe davet ediyorlar, tonton yaÅŸlı bir teyze kuruttuÄŸu fasulyelerden ikram ediyor, biz de ona badem ÅŸekeriyle karşılık veriyoruz.


Asırlık karaçamlar öylesine büyümüş ki gökyüzü görünmez olmuş

Her iki yol da orman içi güzellikler barındırıyor

Simav yolundan Sünnü Orman Fidanlığı Sındırgı arası yaklaşık 35 kilometre, Yaylabayır köyü yolundan ise 42 kilometre, her iki güzergah da birbirinden güzel ve orman içi yolları ile doÄŸal bir ortam sunuyor, sessiz, sakin ve araç trafiÄŸi yok denecek kadar az. Sındırgı’ya Pazar gününün yorgunluÄŸu ve sessizliÄŸi hakim olmuÅŸ. Kahvelerde birkaç masada insanlar sohbet ediyor, sokaklarda ise kimseler yok. Cumartesi günü kurulan pazaryerinin temizliÄŸi yapılmış, bir sonraki pazara kadar otopark olarak kullanılıyor. Tekrar Sındırgı virajlarından, Mandıra, Kertil, Akhisar yoluyla Manisa ve İzmir, son derece muhteÅŸem bir gezi, huzurlu bir dönüş yolculuÄŸu.


Yaylabayır köyü çok eski, evler yüzlerce yıllık ve ayakta zorlukla duruyor

DoÄŸal güzellikler içindeki, yeÅŸilin sarıp sarmaladığı bu göle neden “Kara” derler diye araÅŸtırdım. Genellikle, volkanik olmalarından kaynaklandığını öğrendim. Ama bu göllere “Kara” demek bence hiç şık durmuyor… Yakın çevremizdeki arkadaÅŸlarımızın sorun olarak gördükleri soru genellikle bu olayın ne kadar yorucu olduÄŸuyla ilgili oluyor. Onlara yanıtımız da genellikle ÅŸu oluyor: “DoÄŸayla baÅŸ baÅŸa kaldığımızda tüm yorgunluÄŸumuz geçiyor. SessizliÄŸin sesiyle sarmalanmak tabiat ananın koynuna sığınmak o kadar arındırıcı ve dinlendirici ki. Bazen anlatmak da yorucu olabiliyor, susmak daha iyi. Aslında kamp anlatılmaz yaÅŸanır...”


Dağ yollarında böğürtlen topladık ve eve dönünce reçelini yaptık, tadına doyum olmuyor, o nedenle çay kaşığı ile azar azar yiyoruz


Ayçiçekleri tablo gibi manzaralar yaratmış


Sedir ağaçlarının altına çadırımızı kurduk


Sabah kahvaltısına hazırlık


Sünnü Orman Fidanlığı


Sünnü Orman Fidanlığı


Köyler kışa hazır


Yaylabayır'da kuru erzak depoları


Köylerde kazanlar sokaklarda kaynıyor


Tarla da olsa mutlaka kapıları var


Yaylabayır Göleti








































Işık Teoman

isikteoman@gmail.com



2 Ekim 2013 Çarşamba / 4065 okunma



"Işık Teoman" bütün yazıları için tıklayın...