BİR FİLM
BLUE JASMİN
Kanımca, Woody Allen filmi plânlarken ve senaryoyu yazarken Cate Blanchet’i aklından çıkarmamış. Çok da doğru yapmış. Çünkü bu sanatçı, rolüne öyle bir can vermiş ki, biz de onunla birlikte iniş çıkışlar yaşıyoruz.
Konuya, daha çok romanlarda rastlarız. Hani, zengin, aklı bir karış havada, marka giyinen, lüks restoranlarda yemek yiyen kadınların fakirliğe düşüşünü okuruz ya. Film de işte bu bildik konuyu işliyor.
Sosyetede ismini beğenmediği için Jasmin’e çeviren Jeanette (Cate Blanchet) muhteşem yaşamından, kocası Hal’in (Alec Baldwin) dolandırıcılığı nedeniyle hapse atılmasından sonra, hızla duvara tosluyor. New York’un en “müstesna” semtini salya sümük terketmek zorunda kalıyor. Kız kardeşi Ginger’in (Sally Hawkins) San Fransisco’daki mütevazi evine sığınıyor. Küçücük evde 4 kişi sıkış tıkış yaşıyor. Jasmin’in eve 4-5 Vuitton bavulla gelmesi, evi gözden geçirmesini Cate o kadar güzel veriyor ki. Onun namına hayıflanıyoruz doğrusu. Nasıl yaşar bu kadın bu evde?
Huylu huyundan vazgeçer mi? Jasmin’in aklı fikri zengin bir koca bularak eski lüks yaşamına dönmek. Bu arada tamamen ipin ucunu kaçırıyor. Aklını da tabii. Sokaklarda kendi kendine konuşuyor. İçkiye vuruyor kendini. Hızla düşüşe geçtiği sırada, karşısına tam da aradığı gibi biri çıkıyor. Dwight da (Peter Sarsgaard) ona abayı yakıyor. Yakınlaşılıyor, evliliğe adım atılıyor. Eski yaşamlar üzerine birkaç soru Jasmin’in kaderini belirliyor. Sanki bir gün ortaya çıkmayacakmış gibi yalanları arka arkaya diziyor. Kızdırıyor bizi. Hakikati Ginger’in dolandırılmış kocasından duyan, koca namzedi o dakika Jasmin’i kapının önüne koyuyor. Jasmin’in ikinci aptallığı bu. Birincide kocası Hal’i FBI’ ihbar ediyordu. Hal iflas edince elde avuçta bir şey kalmıyordu. Oysa Hal boşanmak için ona yüklüce para teklif ediyordu. Aptalsın kızım, aptal...
Cate’in muhteşem oyunculuğu, bize bunları söyletiyor. Jasmin gittikçe düşüyor. Bir bankta çaresiz ağlaya zırlaya kendi kendine konuşurken bırakıyoruz onu.
Bu kadının aslında acınacak bir tarafı yok. Zenginlik başını döndürmüş, gözü hiçbir şey görmeyen, ah bu kadınlar...
Jasmin gerçeği görmemekte direniyordu. Hatta kocasının yediği haltlarla bile ilgilenmiyordu. Tek bu düzen devam etsin. Her yönüyle aldatıldığını görmezden geliyordu. Kocasının verdiği pahalı hediyeleri sanki çok normalmiş gibi kabul eden bir asalak.
Başta da değindiğim gibi W.Allen bu filmde ikinci olmayı göze almış. Zaten, o da Cate’siz filmin bir hiç olacağını biliyor. Cate, filmin ilk dakikasından sonuna kadar “meşaleyi” başarıyla taşıyor, Oscar’a giden yolda.
Bendeniz film çıkışı bir düşüncemi sesli tekrarladım yanımdakine:
“Bizde, hatta dünyada, bir kesim kadınların ilk düşüncesi kendini garanti altına almak için evlenmek ikincisi ise “adamı” eve bağlamak için hemen çocuk yapmak” Onaylandı.
Film, Çiğli Kipa’da izlenebilir. Seanslar 14/16.30’da. Salı günleri indirimli.
İyi seyirler
|
