Çok Kıskanıyorum çook! / Zuhal ÖZÜGÜL
Zuhal ÖZÜGÜL

Zuhal ÖZÜGÜL

Çok Kıskanıyorum çook!



Geçenlerde gazetemin turizm sayfasında BükreÅŸ’ten bahsediyordu. Romanya iÅŸte. Burun kıvırırız. Komünist bir yönetim vardı. Çok ÅŸey yasaktı. Ama, binlerce kitap basılır okunurdu. Devlet tiyatroları, baleleri kapatmaya uÄŸraÅŸmaz “sanatın içine tüküreyim” demezdi. Sayfada, kentin tanıtımı devam ediyor. GeniÅŸ bulvarlarını, tarihi yapılarını ve parklarını anlatıyor. Kent merkezine çıkan her cadde aÄŸaçlarla dolu yemyeÅŸil parklardan oluÅŸuyormuÅŸ. AÄŸaç kesmemiÅŸler mi hiç? Tarihi binalar yanmamış mı? Kentsel dönüşüm nedeniyle binalar yıkılmamış, semtin yerlileri kovulmamış mı? Neden parklar, meydanlar kentin sahiplerine açık? Daha soramam.

Çook kıskanıyorum çoook!

Fas Anayasası’nda Kadın Erkek eÅŸittir yazıyormuÅŸ. Kral yazdırmış bunu. EÄŸer Faslı kadına bir eÅŸitsizlik yapılırsa Anayasayı iÅŸaret edecek. Faslı erkek, satırı alıp karısını kovalamaya baÅŸladığında hoop aklına anayasa gelecek. “Aman..... benim canıma okurlar ÅŸimdi, dön geri” diye düşünecek. Kadına kimse en yüksek makam bile “ÅŸu kadar çocuk yap” diyemeyecek. EÄŸer Faslı kadın haklarını biliyorsa “dur, kapat çeneni, Anayasaya bir bak” diyecek.

Çook kıskanıyorum çoook!

Ukrayna’da halk ayaklandı. Devlet BaÅŸkanı Avrupa BirliÄŸi ile anlaÅŸmaya yanaÅŸmadı diye deli oldular. Sokaklara fırladılar. Geziye benzedi. “Bize seçimde söz verdin, ÅŸimdi neden cayıyorsun? Sözünü tut. Bizim yönümüz Avrupa” diye gösterdiler. Ukraynaca anlamıyorum, ama böyle haykırdıklarını düşünüyorum. Hemen, her partiden, STK’lardan, din adamlarından oluÅŸmuÅŸ bir grupla baÅŸkanın karşısına oturdular. Ne sus pus oldular, ne komiklikler yaptılar. DiÅŸleri, yumrukları sıkılıydı. “Tüm olanların, olacakların sorumlusu sensin, seni rüzgarla uçuracağız” dediler ve masayı terk ettiler. Dikkat masayı terkeden BaÅŸbakan deÄŸil muhaliflerdi.

Çook kıskanıyorum çoook!

Almanya’da seçimler tamamlandı. Koalisyona gidildi. SDP (Sosyal Demokrat) ve HDP (Hıristiyan Demokrat) önce, büyük baÅŸlarıyla toplantılara baÅŸladılar. Hükümetsiz kalmamak için gece gündüz tartıştılar, çalıştılar. 3 ayda sonlandırdılar. Ama SDP üyeleri, “bize sordun mu?” diye büyük baÅŸları eleÅŸtirdiler. Ve SDP’nin gençlik örgütü taÅŸ koymaya baÅŸladı. GençliÄŸin sorunlarına yeterince önem verilmedi. Biz bunu onaylamayacağız” diye sorun(?) çıkardılar. Büyük baÅŸlar tekrar oturdular. Birkaç deÄŸiÅŸiklik yapabildiler. Gençler hâlâ sakinleÅŸmiÅŸ deÄŸiller. Hiç sesi çıkmayan, büyüklerinin(!) yanında aÄŸzını açamayan parti üyesi gençleri düşündüm. Bir de JUSO’ları.

Çook kıskanıyorum çoook!

Tayland’da ne oldu hatırlamıyorum. Ama muhalefetin meclisi boykot ettiÄŸini, tümünün birden meclisi terk ettiklerini duyduÄŸumda hayretim yerini üzüntüye bıraktı. “Ah diye hayıflandım, belki, Balbay 5 yıl yatmazdı” diye düşündüm. Ödün vere vere bu saatlere geldik. Bak, Tayland muhalefeti çekmedi onların ağız kokusunu. Bıraktı çıktı. Erken seçimlere gidiyorlar.

Çook kıskanıyorum çoook!

Siyahi futbolcular Drogba ve Eboue onların babası sayılan Madiba’ya selam yolladılar. Bizim için Atatürk nasıl bir kurtarıcıysa Mandela da onlar için öyleydi. Onun sayesinde özgürler, seçme seçilme hakları var. Bazı aklı evveller onları disipline gönderdi. Hımm, disiplinsiz bir iÅŸ yaptı bunlar demek ki. Aynı Fethiyeli futbolcular gibi. Åžimdi ne olacak. Onları da yargılayacaklar mı? İnatçılar “yine yaparız” diyorlar. Hadi yargıla onları. Başın göğe ersin. Dur bi dakika, Avrupa Futbol Federasyon BaÅŸkanı çıktı “onları yargılamak ayırımcılık yapmaktır” dedi.

Ne diyeyim, çook kıskandım çoook!

Bir kar yaÄŸdı pir yaÄŸdı. Sanki kışları kar yaÄŸmazmış gibi. Her aksiliÄŸi karın üstüne attılar. EÅŸekler dondu. Suçlu kar. Otobüsler 3 gün yolda kaldı. Suçlu kar. Meteoroloji diye bir kurum var. Önceden söylüyor, ne olacağını. YaÄŸmursa yaÄŸmur, selse sel, karsa kar. Ona göre önlemini alırsın halkını maÄŸdur etmezsin. Almanya’nın Hamburg kenti civarında ve bir iki adasında fırtınanın geleceÄŸini haber verdiler. Hemen bir hazırlık. Çoktan sele karşı korumalar yapılmış. Tak diye indiriyorlar kapakları. Su sızmıyor bile. İnsanlar sakin. Kendilerini koruyorlar. DeÄŸil arabayla dışarı çıkmak, kapısını açmadılar. Önerileri tek tek uyguladılar. Sonuçta ucuz atlattılar. Darısı başımıza.

Ama, çook kıskandım çoook!

Yıllardır, eÅŸlerini gözlerini kırpmadan öldüren adamların aldıkları komik cezaları, ceza indirimlerini, af ile çıkmalarını hayretle izleriz. Bu cezaların yetersizliÄŸini, kadınların korunmasızlığını bizim gibi herkes biliyor. İsyan ediyor. Yıllar önce, ne zamandı hatırlamıyorum. Ama olayı hiç unutmadım. İsveç’te bir Türk baba kızını öldürdü. Tüm İsveç ÅŸoka girdi. Böyle bir vahÅŸeti daha önce görmemiÅŸlerdi. Polis kolları sıvadı. İlk aileden baÅŸladı. Tüm aile fertleri, anne de dahil inkâr ettiler. Sıkışınca namusumuz filan diye kıvırmaya baÅŸladılar. Polis “biz namus filan tanımayız” dedi. Sonuçta baba öldürdüğünü itiraf etti. Verilen ceza ömür boyu hapisti.

İşte bu yüzden çook kıskandım çoook!

Kendi kendime soruyorum şimdi: çok olumsuzsun! Hiç sevindiğin bir şey olmadı mı? Düşüneyim. Aklıma geldi. Vaşakların hikâyesini anlatayım:

İki vaÅŸak, kızlı erkekli, nasıl olduysa Burdur’un bir köyüne düşmüş yolları. Açlar, çok açlar. Bir lokma ekmek için dolaşıyorlar. Pat, bir kurÅŸun. VaÅŸaklardan biri kanlar içinde yerde yatıyor. Öteki çalıların arkasına zar zor atıyor kendini. YaÅŸlı gözlerle ötekinin ölümünü izliyor. Kurtarmak için biraz kıpırdamasıyla bir kurÅŸun da ona giriyor. Vuran Avcı(?)yı yakalıyorlar. İnkâr ediyor. Israr edince “tavÅŸana benzettim” diyor. Can çekiÅŸen VaÅŸak bunları duyuyor. Onu almaya gelen öteki VaÅŸak’a “aptal, beni tavÅŸana benzetmiÅŸ, bir de avcı olacak” diyor. Bunda sevinecek ne var diyeceksiniz? Ona 8 bin TL. ceza veriyorlar.

Çook sevindim çoook! Yine de kafamda bir düşünce var. Cezayı, bu avcı bozuntusu ödeyecek mi? Arkasını kim arayacak?

Her gün yeni bir kıskançlık krizine giriyorum, geriliyorum. Bu yüzden ilgilenmeyeceğim. Kim ne yaptıysa yaptı.

Yeni yılda kendime krizsiz (!) günler, hepimize sağlık ve mutluluk diliyorum.


Zuhal ÖZÜGÜL




28 Aralık 2013 Cumartesi / 2439 okunma



"Zuhal ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...