ISSN 1308-8483
Evvel zaman içinde / Sedat YALÇIN
Sedat YALÇIN    
  Yayın Tarihi: 25.1.2009    


Evvel zaman içinde

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde güzel mi güzel bir ülke varmış. Bu ülkede tüm halk dört/beş yılda bir toplanıp bir kral ve beş yüz küsur yardımcısını seçerlermiş. Bu yöneticiler devletin olanaklarını kesinlikle kendi veya çevresindekilerin çıkarları için kullanmazlarmış. Allah rızası için çalışır aynı halkı gibi yaşamlarını sadelik içinde sürdürürlermiş. Tüm amaçları ülkelerine hizmet olan bu yöneticiler en ufak bir başarısızlık hissedince derhal istifa edip yerlerini başkalarına hemen terk ederlermiş. Yönetimde kalabilmek uğruna her şeyi yapmak istemezler, koltuk sevdası ise kesinlikle yokmuş. Halkını yönetirken belli kesimlerin menfaati için değil tüm halkı için yasalar çıkarırlarmış. Yöneticiler çok tutumlu imişler. Kesinlikle devlet araçlarını kendileri aileleri ve yakınları için kullanmazlar, örnek davranış sergilerlermiş. Hele kendilerini halkından üstün görmek gibi bir düşünceleri yokmuş. Dokunulmazlık gibi ayrıcalıklar onlar için bir utanç kaynağı teşkil edermiş. Yöneticiler halkıyla bütünleşmişler, o kadar bütünleşmişler ki herkes gibi, cadde ve sokaklarda onlardan biri gibi işlerine giderlermiş. Öyle zırhlı araçlarla, etrafı onlarca polis ve korumalarla dolaşmak akıllarından bile geçmezmiş. Arabaları ile bir yere gidecek olsalar kesinlikle ayrıcalık kabul etmezler, trafiğin kesilmesine rıza göstermezler, trafik sıkışıklığında, kırmızı ışıkta beklerlermiş. Çünkü halktan biriymişler her biri.

Bu ülkede yaşayanlar ülkelerinde yaşamaktan o kadar mutlu imişler ki kesinlikle başka ülkelere gitmek, orada yaşamak gibi bir düşünceleri yokmuş. Hatta başka ülkeler kendilerinden vizeyi bırakın pasaport dahi istemedikleri halde başka ülkelere gitmeyi akıllarından bile geçirmezlermiş. Ülke sevgisi her şeyden ağır basarmış çünkü.. Aile yaşamında tamamen hoşgörü hakım imiş. Kadınlara el kesinlikle kalkmaz, çocuklar dövülmezmiş. Bu ülkede çocuk istismarı, çocuk tacizi, tecavüz gibi sapıklıklar yok denecek kadar azmış. Evde ebeveynler çocuklarına örnek olurlarmış. Evde sigara, içki içmezler, eve sarhoş gelmezler, çocuklarının yanında yalan söylemezler asla ve kata dedikodu yapmazlarmış. Bu ülkenin insanları şans oyunlarına (at yarışı, milli piyango, sayısal loto, iddia gibi) hiç itibar etmezler, çalışarak her şeyin elde edilebileceğine inanırlarmış.

Bu güzel ülkenin insanları sevgi dolu imişler. Hoşgörü yaşamlarının temelini oluştururmuş; kesinlikle kavga etmezler, küfür, kötü söz nedir bilmezlermiş. O kadar nazikmişler ki konuşurken birbirlerine veya üçüncü kişilere karşı “ulan, herif, karı” gibi kelimeleri bile asla kullanmazlarmış. Birbirlerine çok saygılı olan bu ülkenin insanları otobüse bile binerken birbirlerine hep öncelik tanırlarmış. Hele trafikte kurallara çok bağlı olup tüm ülkelere örnek olurlarmış.

Ev hanımları evleri gibi sokakları da temiz tutarlar, camlardan halı silkelemez, sokaklarda halı yıkamaz, kapılarının önlerini hep temizlerlermiş. Erkekleri de kesinlikle sokaklara tükürmez, sümkürmez, sigara izmaritlerini gelişigüzel atmazlar adeta temizlik abidesiymişler. Bu ülkenin insanları o kadar nazikmişler ki her sohbet, her tartışma gayet olgun bir tarzda yapılır, kesinlikle birbirlerine hakaret etmezler hatta sözlerini bile kesmezlermiş. Keza insanları okumaya çok meraklı imiş. Kahvelerde boş boş geyik muhabbeti yaparak vatan kurtarma gibi lüzumsuz işlerle uğraşmazlar kıraathanelerde kitap, çeşitli yayınları okurlar yani kıraat ederler ve okuduklarını tartışırlarmış. Bana bir kelime öğretenin kölesi olurum ana fikrine o kadar bağlı imişler ki eğitim onların vazgeçilmezlerindenmiş. Her çocuk aynı şartlarda ilkokuldan üniversiteyi bitirinceye kadar eşit olanaklara sahipmiş. Özel okul, dershane gibi ayrıcalıklar onların sözlüğünde yokmuş. Parası olan da olmayan da aynı eğitim olanaklarına sahipmiş. Özellikle kız çocuklarının eğitimine özel bir önem verirlermiş. Bu ülkede sigara, alkol, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar çok azmış; hele sigara, uyuşturucu kullanımının ilköğretim yaşına kadar inmesi olanaksızmış.

Bu ülkenin insanlarının sözlerine o kadar güvenilirmiş ki yazılı belge, senet, çek, noter belgesi gibi gereksiz uygulamalar kesinlikle yokmuş. İnsanlarının adalet duyguları o kadar gelişmiştir ki, mahkemeler adeta sinek avlarmış. Silah kesinlikle taşınmaz ve kullanılmazmış. Bir-iki bin YTL’ye cinayet falan kesinlikle işlenmezmiş. Halk o kadar güvende imiş ki evlerin kapılarında kilit, camlarında demir korkuluklar yokmuş. Hırsızlık, kapkaç, gasp gibi kelimelerin ne anlama geldiğini bu ülkenin insanları bilmezmiş.

Bu ülkede insanlar kesinlikle baskı altında değillermiş; herkes istediği gibi giyinip istediği okula gidebilirmiş. Türbanlı, çarşaflı gibi bir ayırım söz konusu olmazmış. Herkes dini inanışını serbestçe yaşayabilirmiş. Hiç kimse birbirine karışmaz , inanışlarında özgürmüş. Oruç tutmuyor diyerek dövülmez, şu veya bu nedenle otellerde yakılmazlarmış. Bu ülkenin insanları hurafelere, batıl inanışlara iyi gözle bakmazlar, yatırlardan, türbelerden medet ummazlarmış. İnsanları çalışmanın ibadet gibi değerli olduğuna inanırlar, zihnen, fikren, bedenen hep çalışma içinde imişler.

Bu ülkenin vatandaşları kaçak elektrik, su kullanmanın ne demek olduğunu hiç bilmezlermiş. Devlet arazisini işgal edip, 5-6 katlı apartmanlar yapıp bunlardan kar elde etmezler, kamu malı yemenin Allah katında çok günah olduğunu bilirlermiş. Keza yaptıkları kaçak binalar için hükümetlerden imar affı çıkarmalarını beklemezlermiş. Apartman, araba sahibi olan varlıklı insanlar yeşil kart alıp garibanın hakkını yemeyi kesinlikle düşünmezlermiş. Bu ülkenin kadınlarına kesinlikle yan gözle bakılmaz, tecavüz gibi olaylara hiç rastlanmazmış. Her erkek sokaklardaki tüm hanımları bacısı gibi kabul eder, onları rahatsız edecek en ufacık bir saygısızlık davranışı sergilemezlermiş. Kadın, yani ana, onların dininde, inanışlarında çok kutsalmış çünkü. Kadınlar ikinci sınıf bir varlık olarak hiç algılanmaz, daima korunup kollanırmış.

Bu ülkenin tüccarları ticaret hayatında yalan nedir bilmezlermiş. İşverenleri çalışanlarının haklarını tam verirlermiş. Kaçak eleman çalıştırmazlarmış hiç. Çalışanlar ve halk devlete olan vergilerini hiç aksatmadan hemen öderlermiş. Vergilerini zamanında ve tam olarak ödemeyenleri çok ayıplarlarmış. Hükümetleri de hiç vergi affı diye, yeniden yapılandırma diye bir yasa falan çıkarmazlarmış. İşverenleri iflas ettikleri vakit, yalılarda oturmazlar, helikopter uçakla seyahat etmezler, anca karınlarını doyurabilirlermiş. Çalışanları da işlerini kendi işi gibi kabul edip hiçbir zaman kaytarmazlarmış. Emek çok kutsalmış. Hiç kimse hakkından fazlasını talep etmezmiş. Komşum açken ben tok olamam diyerek elindekini ihtiyacı olanla paylaşırmış. Paylaşırken de kesinlikle gözü tokmuş. O nedenle ülkede aç, açıkta, sefalet içerisinde yaşayan insan görmek nadirattan sayılırmış.

Bu ülkenin gıda ile uğraşan insanları temizliğe, insan sağlığına çok dikkat ederlermiş. Ürünlerinde kesinlikle halkın sağlığına zarar verecek katkı maddeleri kullanmazlarmış. Hele fırın, lokanta, pastahane gibi yerlerin üretim yerleri bal dök yala misali tertemizmiş. Tarım ve hayvancılık yapılırken tamamen bilimsel yöntem kullanılırmış. Aşırı hormon, kimyevi gübre, ilaçlar o kadar titizlikle kullanırlarmış ki bu ürünleri ihraç ettikleri vakit asla zararlı madde var diye geri gönderilmezmiş. Hele hele geri gönderilen bu ürünleri kendi halkına yedirmek gibi bir adetleri asla ve kata yokmuş. Sanayi ve tarım atıkları çok iyi arıtılır öyle toprağa, akarsulara veya denize dökülürmüş. Bu nedenle içme suları çok temizmiş. Tüm musluklardan kana kana su içilebilirmiş. ”Sudan ucuz” atasözleri bile sularının çok bol ve temiz olduğunun bir göstergesiymiş. Domuz eti yemezlermiş ama her ne hikmetse, domuz üretim çiftliklerinde üretilen domuz sayısı nerede ise ülkenin üçte birine yetecek kadarmış.

İşte bu ülke o kadar gelişmiş, refah seviyesi o kadar artmış ki adeta cennetten bir köşe haline gelmiş.

Bir gece gökte bir yıldız gittikçe yaklaşmış, yaklaşmış ve tüm manyetik alanını, tüm kozmik ışınlarını bu ülke üzerinde toplamış. Ve büyük bir değişim gerçekleşmiş. Sabah uyanan bu güzelim ülkenin halkı zihinlerinin bomboş olduğunu görmüş. Sanki, her şey silinmiş. O zaman ne olmuş dersiniz! Masal bu ya. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine. Peki bu cennet ülkede hiç olumsuzluk yaşanmaz mıymış! Onu da başka bir masalcı dededen dinlemek gerek.


Sedat YALÇIN

syalcin50@yahoo.com


1521










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)