Magnesia / Işık Teoman
Işık Teoman

Işık Teoman

Magnesia



Hafta sonları pek dolaÅŸma olanağım kalmadı artık, ekonomik nedenlerden dolayı 1992 model otomobilimi satmak zorunda kaldım. Yani anlayacağınız yaklaşık üç aydır hafta sonları bir yerlere gitmek hayal oldu diyebilirim. Otomobili olan arkadaÅŸlarımın peÅŸinden koÅŸamayacağıma göre yürüyüş mesafesinde turlar yapıyoruz AyÅŸe ile. Hatta eÅŸim ameliyat olmadan önce Metro – İzban - Aktarma yollarını izleyerek Foça’ya günübirlik bir gezinti yaptık hem balık yedik hem de buz gibi biralarımızı sahil kenarında oturarak yudumladık; pek de ucuza geldi bu gezi…

Son kampımızı Simav - Gölcük’te gerçekleÅŸtirdik; onun da üzerinden tam dokuz ay geçmiÅŸ, dün gibiydi sanki… Eylül ayının ortalarında Sezer Altan, Aykut Fırat, Hürol DaÄŸdelen, Engin Yavuz ile birlikte çadırları kurmuÅŸtuk dev bir çınar aÄŸacının altına, oldukça da üşümüştük o gün ama çok dolu geçmiÅŸti gezimiz… ÇeÅŸitli nedenlerle artık eskisi gibi ayda bir veya birkaç ayda bir kurduÄŸumuz kamplar hayal oldu diyebilirim.



Engin Yavuz da gazetecilik mesleÄŸine ara verdi; egzotik mum ve organik sabun yapımına baÅŸladı ve bu iÅŸ için de bir atölye kurdu, pek keyifli yapıyor bu iÅŸi diye düşünüyorum ve bol müşteriler diliyorum arkadaşıma. GeçtiÄŸimiz hafta sonu Engin Yavuz’dan günübirlik gezi teklifi alınca pek mutlu oldum, eÅŸimin ameliyatı nedeniyle yaklaşık 15 gündür doÄŸru düzgün dışarı adım bile atamamıştım, benim için doping oldu.

Sabah beni evimin önünden aldığında daha nereye gideceÄŸimi bilmiyordum. Adını daha önce onlarca kez duyduÄŸum ve önünden defalarca geçip gittiÄŸim ve bir türlü adım atmadığım “Söke Magnesia antik kentine gidiyoruz” deyince ılık bahar sabahında iyice keyiflendim. Yolda, yaÄŸan yaÄŸmurların biriktirdiÄŸi suların yansımasından ortaya çıkacak olan fotoÄŸrafların düşünü kurduk. Her zamanki piknik alanımızda çaylarımızı yudumladık, Torbalı’ya geçtik, bir internet kafede Engin yazı ve fotoÄŸraflarını gönderdi.



Magnesia antik kentine ulaÅŸtığımızda aracımızı yeÅŸil çimlerin halı gibi serildiÄŸi alana park ettik. AkÅŸamdan yaÄŸan yaÄŸmurun kokusu çimlerin ve yaban otların kokusuyla birleÅŸince ortaya yayılan aromalı hoÅŸ bir kokunun eÅŸliÄŸinde kapıya yöneldik. Turizm sezonu daha açılmadığı için kapıda bizi karşılayan görevli pek memnun oldu. Sanırım boÅŸ oturmaktan sıkılmış olmalıydı; antik kent alanına adım attığımızda sessiz ortamın verdiÄŸi keyif ile dolaÅŸmaya baÅŸladık. Bir yanda kuÅŸ sesleri, bir yanda suda zıplayan yavru kurbaÄŸa larvalarının çıkardığı sesler, diÄŸer yanda antik taÅŸların üzerindeki deliklerden girip çıkan kertenkeleler…



Tekin Köyü sınırları içinde, Ortaklar - Söke karayolu üzerindeki antik kent efsaneye göre Thessalia’dan gelen Magnetler tarafından kurulmuÅŸ. Çok büyük bir alan üzerinde kurulu bulunan antik kentte sanırım kazılara ara verilmiÅŸ. Hayvanlarını otlatan bir çoban ile selamlaşıyoruz, otlayan ineklerini dikkatlice takip ediyor. Kır çiçekleri açmış mis gibi kokuyor, sarı ve beyaz papatyalar, gelincikler, ayrık otları yaÄŸmur sularından yansıyan sütunlar. Kent içinde gezerken kuruluÅŸu ile ilgili bilgiler de yer alıyor.



Üzerinde dolaÅŸtığımız topraklar; Apollon’un kehaneti ve yol göstermesi üzerine Anadolu’ya gelen Magnetlerin kurdukları ilk Magnesia’nın yeri olarak biliniyormuÅŸ. Diodor, Menderes nehrinin sürekli yatak deÄŸiÅŸtirip taÅŸması sonucu meydana gelen salgın hastalıklar ve Pers tehlikesine karşı Atinalı Thibron’un kenti M.Ö. 400-399’da taşıdığını yazıyor levhalar. O yıllarda kent Priene, Ephesos ve Tralleis üçgeni arasında ticari ve stratejik açıdan önemli bir konuma sahipmiÅŸ. Magnesia’nın zamanımızdaki ünü; tasarım ve uygulamalarıyla günümüze kadar ulaÅŸmış olan mimar Hermogenes’ten kaynaklanıyormuÅŸ.



1994-2001 yılları arasında Artemis kutsal alanında yürütülen kazı çalışmaları sonucunda tapınağın önündeki altar ile agora arasında mermer döşemeli tören alanı ortaya çıkarılmış. Daha birçok bilginin yer aldığı levhaları okuyarak turladığımız antik kent alanında buradaki yaşamı düşledik. Sokakları, caddeleri, o günün koşullarında yapılmış ve bugün bile insanı hayrete düşüren düzeni gördükçe şaşırdık. İnsanın aklının, güç ile birleştiğinde ortaya çıkan yapıtları, ilgiyle seyrettik. Birkaç saatimizi geçirdiğimiz antik kentten ayrılırken; o günün teknolojisiyle yaratılan bu kentin hala dimdik ayakta kalmasına nedense insan akıl sır erdiremiyor.



Geçtiğimiz günlerde Mısır piramitlerinin yapılmasıyla ilgili bir yazı okumuştum. Piramitleri insan gücünün yapamayacağı, uzaydan gelen canlıların bu işin üstesinden gelebileceği efsanesiyle ilgili balon sönmüş. Çünkü o dönemdeki mimar ve ustalar kum zemini ıslatarak taşların kolayca taşınmasını sağlamışlar ve piramitleri kaldıraçlar kullanarak inşa etmişler. Magnesia kenti de o günlerin usta mimarlarının elinde şekillenmiştir diye düşündük.



Aykut Fırat ve Şükrü Akın ile buluÅŸmak üzeri antik kentten ayrılıp rotamızı Selçuk-Pamucak yönüne çevirdik. Laren Safari Park alanında zamanımızın kalan bölümünü geçirdik, akÅŸamı burada yaptık diyebilirim. DoÄŸal park gibi, atlar, kazlar, ördekler, hindiler, çevresi yeÅŸil orman ile kaplı ortamda keyifli saatler yaÅŸadık. Safari parkta at binmek için gelenlerin fotoÄŸraflarını çekmek, karta basıp onlara yetiÅŸtirmek için koÅŸuÅŸturan Şükrü Akın, ona yardımcı olan Aykut Fırat’ı izledik zaman zaman. Åžehrin gürültüsünden, egzoz kokusundan, gri binalardan uzakta geçen bir gün bile dinlendiriyor insanı.














































Işık Teoman

isikteoman@gmail.com



7 Mayıs 2014 Çarşamba / 3611 okunma



"Işık Teoman" bütün yazıları için tıklayın...