FOÇA GIK SİNEK ÜÇGENİNDE ÖFKE VAR
Gerenköy, Ilıpınar, Kozbeyli. Yani GIK. Sinekle ve kokuyla boğuşuyor. Konunun kaynağı gübreden, sahipsizliğiyse amiyane tabirle (b)oktan bir durumu işaret ediyor.
Konu kahvelerde konuşulmaktan, sosyal medyada paylaşılmaktan çıktı. Dilekçeler yazıldı. Talepler yapıldı. Kim kurtaracaksa, gereğini kim yapacaksa yapsın, ama hemen yapsın aşamasına geldi. Gündüz kara sinek, gece sivrisinek, gündüz gece koku.
İddialar şöyle: Bölgede çok sayıda tavuk çiftliği var. Bazılarındaki tavuk sayısı “milyon”un üzerinde. Bu tavukların işi gücü önlerine konan yemi yemek. Hatta boynunu çevirmeden, gündüz gece ayırt ettirilmeden yemek. Olabildiğince çok yumurtlamak veya kesime olabildiğince kilolu girebilmek.
Onlar yedikçe yiyor. Ama yedikçe o oranda fazla da çıkarıyorlar. Dışkı dağları oluşuyor. Bunların ya insan yaşam alanlarına uzak bölgelere götürülüp usülüne uygun olarak dökülmesi, ya da gübre işleme tesislerinde işlenip paketlenerek tarımda kullanılması gerekiyor. Tarımda da çok koyarsak çok faydalı olur kuralı geçmiyor. Tavuk gübresi Azot ve bazı maddeler açısından çok zengin. Toprak analizi yapılıp gerekli miktarı belirlenerek kontrollü verilmezse toprağı ve dolayısıyla ürünü yakıyor. Yani rastgele döküm hepten zarar demek.
Yine iddiaya göre GIK üçgeninde tavukçular çıkan gübreyi taşımak üzere taşeron kişi veya şirketlerle anlaşıyorlar. Anlaşmanın esasını “gübreyi tesisten al ne yaparsan yap” anlayışı oluşturuyor. İşleme tesisi yok. Uzak yerlere götürmek maliyeti yükseltiyor. Yöre halkı artık isyan etme aşamasına geldiğinden saldırabilir korkusuyla gündüz göz boyamak için irsaliyeli beş kamyon çıkıyorsa, gece yarısından sonra 50 gübre dolu kamyon tesislerden hareket ediyor. Boş bulduğu en yakın yerlere gelişigüzel olarak boşaltıyor. Tarlasını işlemeye gidenlerden bazıları sabah sürprizi olarak bu gübrelerle karşılaşıyor.
Gübre kaçak olarak döküldüğü yerde uslu durmuyor. Çevresini bayıltıyor. Kara sinek, sivri sinek üretmeye başlıyor. Sinekler durduğu yerde durmuyor. Oraya konuyor, buraya konuyor, sonra elimize, yüzümüze, yediğimize, içtiğimize konuyor. Gerisi malum. Durumdan rahatsızlıkların yanında salgın hastalıklar kapıda nöbet bekliyor.
Bir bilen diyor ki; aslında bu tür tesislerde hayvanlara verilen yemlere karıştırılan bir madde var. Bu madde dışkılarda larvaları oluşsa bile onların sinek olarak hayat bulmalarını önlüyor. Tabii biraz pahalı. Maliyeti yükseltiyor. Malum, kullanılmıyor.
Yine yine iddiaya göre; dilekçeler verildi. Küçükşehire, Büyükşehire, Şehreminlerine durumun vehameti duyuruldu. Yerel yönetim; 168 lira gibi bir para cezasının caydırmadığını, kendisinin konuya el atacak düzeyde hekiminin, veterinerinin, çevre mühendisinin olmadığını belirterek büyük şehirdeki ağabeyden yardım istedi. Büyükşehir inceleme için bir görevli atadı. O görevli geldi, çiftliklere baktı. Tavuk sayılarına baktı. Bir tavuğun günlük dışkı miktarından yola çıkarak toplam gübre miktarlarını hesapladı. Rapor yazdı. Sonra sorunun başlangıç noktasında “şuyum buyum yok bir şey yapamıyorum” diyen yerel yönetime, gereğini yapması kaydıyla gönderdi. Sahipsizlikten yaptığımız amiyane durum tespitinin nedeni bu. Bir sürü iş yapılmış gibi gösterilip hiçbir şey yapmamak.
Yine yine yine iddiaya göre bu tesis sahipleri bağış ya da yardım adı altında birtakım katkılar yaptıkları için yetkililerce ellenmiyor.
Sonuç: gece yarısından sonra kamyonlar gübre dolu olarak çıkmaya devam ediyor. Çanakkale yolu Foça’ya dönüş sapağından başlamak üzere, bölgede yaşayan insanların yaşam kaliteleri koku ve sineğe bağlı olarak her geçen gün düşüyor.
Sadece GIK değil, artık Yenifoça, Bağarası ve Foça durumdan payını almaya başladı. Yol boyunca açılmış kahvaltı bahçeleri, restoranlar, yiyecek içecek tesisleri, zeytin-zeytinyağı fabrikaları, süt işleme tesisleri, dükkanlar var. Hepsi isyan aşamasında. Rahatsız müşteri kaçtıkça sebep olan iri, kara, sivri sinekleri avlıyorlar. Bitiremiyorlar.
Cezayla mı, kontrolle mi, kapatmayla mı, ilaçla mı? Nasıl bir işlem yapılacaksa yapılsın diyor ve yöre halkı pekte süresi kalmayan büyük patlamaya enerji biriktiriyor. O birikimin izlerini bizzat gidip görmek, orada yaşayan aklı başında insanların dilinden dinlemek, sosyal medyada öfkeli paylaşımlardan okumak mümkün.
Ilıpınar’da yaşayan ve ekmeğini orada açtığı mekanda kazanmaya çalışan Esnaf ve Sanatkarlar Odası eski Başkanı Günal Menemenli’nin feryat satırlarını pek çok kişi görmüştür. Görmeyenler için noktasına virgülüne dokunmadan birde ben aktarayım.
“SEÇİLENLER; YEREL İKTİDAR;
SEÇMEN SİZİ HALKA HİZMET İÇİN SEÇMEDİ Mİ?
FOÇA ILIPINAR MAHALLESİ kaderine terk edilmiş durumda. Tavuk ve hayvan çiftlikleri atıklarını gübrelerini önüne gelen arazilere sorumsuzca atmakta. Yetkililer yaptığımız şikayetlerle adeta dalga geçer gibi, bu işletmelere yakın zamanda gübrelerinizi atıklarınızı kaldırın diye uyarıda bulunuyor.
Güzelim Mahallemiz (KÖYÜMÜZ) KARASİNEK ve PİS KOKU istilası altında PERİŞAN DURUMDAYIZ SAHİP ÇIKANIMIZ YOK...
Böyle işletmelerden YARDIM ADI ALTINDA PARA ALAN KURUMLAR’ın ne kadar yaptırımı olur…
SAYIN İZMİR BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYE BAŞKANIMIZ, FOÇA BELEDİYE BAŞKANIMIZ ve MECLİS ÜYELERİMİZ, MUHTAR VE YETKİLİLER SESİMİZİ DUYUN LÜTFENNNNNNNNNNNNNN….”
Adresleri de açıkça yazmış Sayın Menemenli. Çağrı yapılacaklara Sayın Kaymakamımız, hatta konuya Çevre İl Müdürlüğü’nün yetki ve etkileri dolayısıyla Sayın İzmir Valisi’ni de eklemek gerek diye düşünüyorum.
Üstten cüruf tepeleri, alttan gübreyle sarıldı Ilıpınar.
Sayın yetkililer acil ilgi.
GIK sinek üçgeninde öfke var.
|