ISSN 1308-8483
ÇİFTÇİ AFETLER NEDENİYLE GÜÇ DURUMDA / Tayfun ÖZKAYA
Tayfun ÖZKAYA    
  Yayın Tarihi: 17.6.2014    


ÇİFTÇİ AFETLER NEDENİYLE GÜÇ DURUMDA

Ülkenin birçok yerinde kuraklık, don, dolu, sel gibi afetler tarımsal üretimi tahrip etti. Bununla ilgili bir bakanlar kurulu kararı ile üreticilerin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden aldıkları kredi borçları -bir faiz de eklenerek- bir yıl süre ile ertelendi. 13 Mayıs 2014 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan "Çeşitli Afetler Nedeniyle Zarar Gören Gerçek veya Tüzel Kişi Üreticilerin T.C. Ziraat Bankası A.Ş. ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Düşük Faizli Kredi Kullandırılmasına İlişkin Bakanlar Kurulu Kararları Kapsamındaki Kredi Borçlarının Ertelenmesine Dair Karar" kapsamında bu uygulamalar yapılıyor. Zarar görenler tarım sigortası yaptırmışsa bundan da yararlanabilir. Ancak tarım sigortası yaptıranların oranları düşük. Sigorta her riski de karşılamıyor ayrıca. Sigorta şirketleri uzun süren bir lobi çalışmasından sonra tarım sigorta primlerinin yarısını devletin ödemesini kabul ettirmişlerdi. Ancak bu karardan sonra prim bedelleri de şirketlerce iki misli dolayında arttırıldı. Dolayısıyla devlet desteği şirketlere akmış oldu. Sigorta şirketlerinin kârlılığı artmış oldu. Çiftçilerin bu destekten bir kazancı olmadı. Afetlerden zarar görenler her yörede ve pek çok üründe var. Ancak aklımızda kalan kayısı üreticileri ve fındık üreticileri oldu. Kayısıda üretimin çoğu yok oldu. Afetlerden zarar gören çiftçiler zararlarını il ve ilçelerde kurulacak hasar tespit komisyonlarında saptatmalılar. Bunun için tarım il ve ilçe müdürlüklerine başvursunlar. Ne yazık ki alacakları ancak Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Bankası’ndan almış oldukları kredilerin -faiz de eklenerek- bir yıl ertelenmesidir. Bu birçok çiftçi için çok yetersiz bir destektir. Üretimin çoğunu kaybeden çiftçinin daha yüksek düzeyde bir desteğe ihtiyacı vardır. Ayrıca özel bankalardan borç alanların durumu ne olacak? Bu konuda çiftçileri yeni üretim döneminde destekleyecek ciddi mali yardımların yapılması gerekiyor.

Afetlerin bu düzeyde sıklaşmasının nedeninin küresel iklim değişikliği olduğu artık anlaşılmalıdır. Buna karşılık Türkiye bu sorunu şiddetlendirecek termik santraller gibi yatırımlara hızla devam ediyor. Endüstriyel tarımın da küresel iklim değişikliğine çok büyük katkısı olduğu biliniyor. Bir düşünürseniz, tarımda; yakıttan, gübreye, tarım ilacına kadar birçok şeyin kökeni petrol. Ancak küresel iklim değişikliğine karşı önlem almak deyince resmi kurumların akıllarına baraj yapmak geliyor. Şimdilerde yavaş yavaş kuraklığa dayanıklı çeşit ıslahından söz etmeye başladılar, ancak yerel tohumların karşı karşıya kaldığı yok edilme politikası ve katılımcı ıslah gündemlerinde değil.

Bu yıl tekrar saman ithaline izin verildi. Bir ülkenin saman ithal ediyor olması bize alarm zillerini çaldıracak bir olaydır. Bu konuda da ciddi bir uyanış görmüyoruz. Bu konu hiç olmaz ise ülke gündemine üç gün için girse de biraz toplumca düşünsek. Tarım konuları ne yazık ki çok geri plana atılıyor.

Şimdi biz bunları yazarken belki bazıları da “çiftçiler güç durumda kalırsa köylerini terk eder büyük şirketler de onların topraklarını ucuza kapatır, böylece ülke kalkınır” diye düşünüyorlardır. Alınan birçok kararın küçük ve orta çiftçilerin tarımı terk etmesine yol açtığı düşünülürse bu neoliberal saplantılı düşüncelerin yaygınlığı anlaşılabilir bir durumdur.

Et ithal et, yetmesin saman ithal et. Tarımımız nereye gidiyor?


Tayfun ÖZKAYA



2090










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)