2014 Kazıları Başlarken ANTANDROS
FocaFoca.com'u ilk hazırlamaya başladığımız on yıl kadar önce Turgay ile Phokaia Antik Kenti üzerine pek çok araştırma yapmıştık . Ne Herodot Tarihi kaldı okunmadık ne de Ege ve Yunan Tarihi, ne de mitolojik kentler üzerine yazılmış dokümanlar. Bütün bu eserler halen de başucu kitaplarımızdır. Gerçek bilgi üzerinden yürümek, soluk alıp yaşadığımız kente vereceğimiz hizmetin saygınlığını gösterirdi. Bu anlayış çerçevesinde Phokaia kazıları hep ilgi alanımda oldu. Yerel halk ile bütünleşememiş bir antik kent kazısının sancılarını Foça'da yaşadığım on yıl boyunca hep hissettim. Eminim kazı ekibi ve sorumluları da bu durumdan hoşnut değillerdi! Kazılar bir yana halk bir yana gibi siyah ve beyaz keskin çizgilere tanıklık ettik hep. Koskoca Phokaia Antik Kenti bugün iyice kendini belli eder konuma gelmiş olmasına rağmen, Foça halkı bağrındaki bu eşsiz mirası ne kadar sahipleniyor, onunla ne kadar bütünleşiyor? Bir "Phokaia Antik Kenti koruma ve Yaşatma Derneği" nin bile kurulamamış olması düşündürücü! Aşağıdaki satırlarda Antandros Antik Kenti'ni yazarken bir an bile aklımdan çıkmadın sevgili Phokaia. Ne aklımdan ne yüreğimden..."
2014 Kazıları Başlarken ANTANDROS
Böylesine de hiç rastlamamıştım. Pek çok antik kentte bulundum, bazılarının kazı başkanlarıyla söyleşiler de yaptım ne var ki böylesi bir ortama tanıklığım hiç olmadı. “Kazı ekibini karşılama, yeni kazı sezonu için enerji verme ve bir arada olup kaynaşmak için izzet-i ikramlı, slayt gösterili bir hoşgeldin partisi” kimin aklına gelir?
Tarihi Antandros Şehrini Kurtarma, Koruma ve Yaşatma Derneği’nin aklına gelmiş.
Tarihin küllü değil dağ ve kaya katmanlarına gömülmüş bir antik kentin yeniden doğuşunu yeryüzü insanlığına armağan eden Prof. Dr. Gürcan Polat başkanlığındaki kazı ekibine sevgi ve minnetle kucak açan dernek üyeleri ve Antandros gönüllüleri, diğer antik kentlere de örnek olacak keyifli bir hoşgeldin partisi hazırlamışlar. Şaşkınlığımı gizleyemediğim bir partiye davet edilmiştim ve olup biteni anlamaya çalışıyordum!
Ege Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Profesör Gürcan Polat ve eşi Doçent Doktor Yasemin Polat gencecik güler yüzlü iki güzel insan. Karı koca aynı kazıda çalışıyorlar, kazı çalışmaları belli ki aile sıcaklığı atmosferinde geçmekte. Ne güzel.
Hoşgeldin partisi, İda’nın bağrına yaslanmış Altınoluk'da, dev çam ağaçlarının gölgelediği taraçalı serin bir bahçede, tarihi Abdullah Efendi Konağı’ndaydı. Burası aynı zamanda Antandros Şehrini Kurtarma, Koruma ve Yaşatma Derneği’nin kültür sanat etkinliklerinin gerçekleştirildiği halka açık bir konak. Muhteşem körfez manzarasına ev sahipliği yapan konağın bir antik kentin yeniden doğuşuna olanak sağlayan çalışmalara da imza atıyor olması, konağın değerini öne çıkaran diğer bir öge. Konağın odaları her biri kültür sanat ve el emeği çalışmaları ile dolu. Antandros Antik Kenti buluntularının arşivsel değeri olan bilgi ve fotoğraflar konağın giriş taşlığında ve yönetim odalarında halkın gözlem ve paylaşımlarına açık olarak sergilenmekte. Antandros kazılarından çıkan antik kentin tarihine tanıklık eden bulgulara öykünerek çalışılmış resim, fotoğraf, yastık, tişört, biblo gibi el işi ve sanat eserleri de derneğe gelir amaçlı hizmet etmekteler.
Bir antik kentten anı ve armağan olarak götürülecek piyasa işi olmayan el yapımı ürünlerin varlığı, hiç kuşkusuz o kentin kadim değerlerine saygının göstergesidir!
Yerel halkın ve meraklıların ilgiyle kucaklaması sonucu pek çok yaratıcı çalışmaya da el veren dernek üyeleri ve gönüllülerin, Antandros Şehrini Kurtarma ve Yaşatma Derneği Başkanı Mehmet Sakaroğlu, kurucu yönetim kurulu üyesi Gülçin Cömert ve antik kentin arkeolojik kazı başkanlığını yürüten Prof. Dr. Gürcan Polat ile uyumlu bir çalışma ve paylaşım içinde oldukları gözden kaçmıyor.
Birlik ve beraberliğin bulunduğu her yerde olduğu üzere burada da güzel şeyler oluyor. Hazırladıkları web sitesinin sayfaları arasından çıkmak istemiyorsunuz gezerken. (www.antandros.org) Öylesine bilgi dolu, öylesine özendirici ki… Kendinizi antik zaman büyücülerinin ellerine teslim etmiş yeni heyecanlar ararken buluyorsunuz. Eski insanlar ders alınacak yaşam kesitleri için ibretlik derler ya, işte o hesap “ibretlik” nice kavramla boğuşurken birdenbire su yüzüne çıkıveren buzdağı gibi gerçeklerle yüzyüze geliyorsunuz. Belki insanoğlunun en büyük yanılgısı her şeyi bilenin kendisi olma seçiciliği, kendi çağının biricikliği yanılgısı!
Kazı ekibine hoşgeldin partisiyle başlayan sorgulamaların öncesi yok dersem doğru olmaz. Anadolu’muz, zengin Antik Kentler yumağı olarak kadim bilgileri toprağın derinliklerine gömmüş anaç bir bilge gibi gülümsedikçe, insanın aklına türlü sorular takılıyor. Her antik kent için geçerli olan merakımı zaman zaman ilgililerle paylaşırım; bazılarından heyecan dolu yanıtlar alırım bazıları ise, akademik çalışmadır yayınlanmadan paylaşamayız derler!
Değirmencinin derdi un ile. Benim derdim de mutfağın tıngırdayıp fokurdayan tenceresiyle!
Acaba Antandros Antik Kenti’nin milattan önce ve sonrasındaki mutfaklarında neler pişerdi? Merak bu ya! Yiyecekleri hangi usullerle yenilebilir hale sokarlardı, buğday ve arpayı, nohutu, baklayı nasıl tüketiyorlardı? Mısır ile fasulyenin anavatanı gerçekten okyanus ötesi miydi? Tanrı Zeus fasulye yememiş olamaz bana kalırsa! Termiye baklası (acı bakla), hatta bugün bildiğimiz yeşil mercimek, mısır ya da fasulyenin atası olamaz mıydı? Mısırın anavatanı konusunda hep kararsız kaldım zaten! Yumrulu kökleri kullanıyorlar mıydı, sarımsağın saltanatı ve hakimiyeti hangi boyutlardaydı, tatlı meyveleri kışa saklamak için bizlerin bilmediği hangi yöntemleri kullanıyorlardı?
Sorular, sorular…
Toprak ve madeni kap kacağın, sikkelerin, kullanım eşyalarının şeklinden, üzerlerindeki rölyef ve işaretlerden ipuçlarını çekeleyerek bir yerlere varılabilir, inanıyorum buna. Ah, toprağın derinliklerinden birkaç fosil, çizim ya da başka bir işaret çıkıp gelse…
Kazı ekibinin vereceği müjdeler ile yeni ufuklara yelken açmaz mıyız o zaman? Bu sözüm; Anadolu’daki bütün kazı ekiplerine, bu sıcakta teri toprağa değen tüm arkeolog arkadaşlara… Tanrı yardımcıları olsun. Yelken açmak deyince, kıyı şeridinde yerleşimi olan bütün antik kentlerde öne çıkan kayık, kadırga, tekne adı altında kürekli ya da yelkenli deniz ulaşım araçlarının önemine vurgu yapmak geliyor aklıma!
Azra Erhat’ın Yunanca aslından sunduğu Herodotos Tarihi’ndeki alıntılardan da anlaşılacağı üzere kıyılarda ağacın ormanın bol olduğu bölgelerde kürekli kayık ve gemiler öne çıkıyor. Ayrıca; Vergilius'un Aeneas Destanı'ndan elde edilen bilgilere göre,“Antandros İda Dağı’ndan elde edilen kerestelerin ihraç edildiği limanları ve gemi yapımcılığıyla ünlü tersaneleriyle, geçmişi Troia Savaşı’na kadar geriye giden bir kent. At hilesiyle Troia'nın düşmesinin ardından, klanıyla birlikte kentten ayrılan Aeneas, dağ yollarını kullanarak İda'yı aşar ve gemi yaptırıp atalarının topraklarına yola çıkma planıyla Antandros'a gelir”
Geçmiş dediğimiz kökleri uzay boşluğuna uzayan bilinmezlikler, bir dolu heyecanı da sepetinde taşıyor. Bu heyecan ile giriştim Kazdağı çöreği yapmaya! Mademki Antandros kazı ekibine hoşgeldiniz denilecek, çorbada tuz iyidir. Kutsal İda’nın, bugünkü adıyla Kazdağı’nın türlü baharatlı otlarıyla, özellikle zeytiniyle katığı içinde ekmek-çörek karışımı bir çeşit çıktı ortaya! İçinde yok yok. Kazdağı adaçayı, pembe kekik, karabaş, kişniş, dereotu, nane, kepekli buğday unu ve kavrulmuş mısırunu, yumurta, yoğurt, çekirdeği çıkarılmış zeytin, kırmızıbiber ve zeytinyağı ile doğaçlama hazırlanmış günün anısına bir çörek yapıp götürdüm beraberimde.
Antik yazarlara göre kökeni Troia Savaşı'na kadar uzanan Antandros'un geçen yüzyıllar boyunca tarih sahnesinde bıraktığı izleri MÖ 13. yüzyıldan MS 18. yüzyılda yeniden keşfedilişine ve 2000'lerde başlayan ilk bilimsel çalışmalara kadar Antandros hakkında her şey, her bulgu çok yeni. Her yeni şey gibi merak ve ilgi uyandırıyor tabi. Mitolojik öykülerin gücünden de yararlanarak yepyeni öyküler yazmanın zamanıdır belki kim bilir! Elimdeki çörek tabağını tutarken kendimi Herodot Baba’ya hoş göstermeye çalışan zaman yolcusu gibi hissettim.
Herodot Baba yok bugün, o yok ama Antandros kazı alanında kazı çalışmalarını canla başla yürüten bir ekip var. Onlara birer “merhaba, kolay gelsin” demek, ev yapımı börek çörek ikramında bulunmak için uğramak ne güzel olur. Bu fikir, Antandros Şehrini Kurtarma ve Yaşatma Derneği Antandros yönetim kurulu üyesi Gülçin Cömert’in fikri. İşte böyle.
İyi şeyler yapanlar, iyi şeylerle karşılaşsın, son sözüm bu olsun.
Fotoğraf - kaynak: Tarihi Antandros Şehrini Kurtarma, Koruma ve Yaşatma Derneği
|