Phokaia sanrıları / Antik kentin kayıkları
Sabahın çok erkeniydi Phokaia Antik Kenti'nde.
Öyle erkendi ki, ak halat ile kara halatı bir birinden ayırmak pek güçtü. Tan yerini ardına alan top dağından bir çığlık yükseldi. Kimseler duymadı. Bir tek topal Ayşe, kör Gülten, çolak Emine duydu. Üçü bir olup sağır Salih'in çığlıklarını topladılar bir sepete. Çığlıklar sel olup sepetten denize aktı. Bu olanları Ali kaptan gördü, o da sarhoş Hüseyin'e gösterdi.
Hüseyin, dedikodu ağacına astığı aklını alıp başına devşirdi ve gelenleri dizgini boşalan atlılara benzetti! Bin atlı akıncıların denizi görünce hayalet sanmaları gibi çift görmeye başladı bütün herkesi...
Alaca karanlığın bağrında salınan kara kayık hafifçe sallandı. Atlılar birer birer atladılar kara kayığın gövdesine, atlar kala kaldılar öylece...
Sanrılar sancılı olur demiş miydi Ali kaptan?
Bir sancı ki, böğür kopartan...
Kara kayık günler önce demirlemişti kıyıya. Kara kayık sessiz, kara kayık küreksiz, kara kayık yüreksiz bir korku ile bekliyordu hayaletlerini...
Ekim 2014 / Antik kentin kayıkları
www.ascifok.com
|