Müge Sandıkçıoğlu
Kilometremiz Dolmadan
Çok sevgili Begüm,
Seni en son gördüğümde Mayıs idi, onda da çok az yan yana durabildik; yeni sahibim ve senin çok eski arkadaşın Hakan’la benden söz ettiniz. Nasıl sevindim gördüğüme… Çok özleyince sana yazasım geldi. Ne de olsa otuz yedi yıllık dostuz, hatta kardeÅŸiz. Babanın beni park ettiÄŸi yokuÅŸtan aÅŸağı bakınca, fark edildiÄŸim anda gözlerinin kocaman olup, bana doÄŸru yokuÅŸ yukarı koÅŸmanı unutabilmem mümkün deÄŸil. Çok sevinmiÅŸtin! Yanıma geldiÄŸinde hemen koltuklarıma oturman, neÅŸeyle zıplaman, benim gibi küçük bir otomobilin içinde bile minicik kalman da beni sevindirmiÅŸti. Sonradan duymuÅŸtum ki, aslında sen benden bir yaÅŸ büyüktün; çünkü ben 1965 yapımıydım. Sizden önceki sahibim doktor diye, plakam da DR olarak alınmıştı ve sen bununla çocukça bir gurur duymuÅŸtun.
Annenle babanın iki kız çocuğundan sonra aileye benim katılmamla, benim de evin oğlu olduğum esprileri yapılırdı. Arka koltuklarımda ablanla senin kâh uslu, kâh kıpır kıpır ve neşeli halleriniz beni de çok mutlu ederdi. Bak, şimdi biz üç kardeş, üçümüz de ayrı yerlerde hayatımızı sürdürüyoruz.
Ablan hâlâ Ankara’da sanırım. Geçen yaz annenle eniÅŸten uÄŸradı Hakan’lara da, o zaman kulağıma çalındı sanki. Anneni, ben satıldıktan sonra ikinci görüşüm oldu. İkisinde de aÄŸladı, kaportamı ve çamurluklarımı sevdi. Gözünden anladım, yeni rengimi beÄŸenmedi. Hâlbuki sen beni annenden önce görmüş, rengimi de biliyordun. Annen ÅŸaşırınca anladım ki, üzülmesin diye, ona bundan söz etmemiÅŸsin. Hassasiyetin aynen devam ediyor anlaşılan. Ne yalan söyleyeyim, ben de sevmiyorum. Sizinle olduÄŸum onca yıl, o güzel gök mavisi rengimi daha çok severdim. Åžimdiki siyah çok kasvetli inan ve yazın çok ısınıyorum bu yüzden. Dedikoducu ya da ÅŸikâyetçi olmak istemem; Allah için Hakan bana çok iyi bakıyor, ama bilirsin biz sevmeyiz siyah araba… Neyse, yine de beni bu yaşımda hâlâ koruyor ve ilgileniyor olmasına şükretmeliyim, deÄŸil mi?
Mayıs’tan beri içime dert oldu. Bu mektubu biraz da o yüzden yazmak istedim açıkçası. Seni solgun ve zayıflamış gördüm. İyi misin? Mutlu musun? Çocuklar kaç yaşında oldular? Senden ve ablandan sonra torunları da taşıdım ya, araba mezarlığına gitsem de gam yemem.
Hatırlar mısın, sizin daha yeni yeni ilkokula baÅŸladığınız yıllardaydı, ÇeÅŸme’de bir kampa giderdiniz? O zamanlar ÅŸimdiki gibi otoban olmadığı için yol epey uzun sürerdi. GittiÄŸinizde gün ölmesin diye de, sabah 5’te yola çıkardık. Baban valizleri tepemdeki “port-bagaj”a dengeli bir ÅŸekilde yerleÅŸtirir, lastikli örümcekle sıkı sıkı baÄŸlardı. Annen de kampta yemek için kek yapardı, ÅŸekerler ve çerez alırdı. Kahvaltıyı genelde yoldaki kahvaltıcıda ederdiniz. O arada baban arkamdaki kapağımı açar, motorumu soÄŸuturdu. Vosvosluk bunu gerektirir.
Biliyor musun bir dolu anı var sana yaÅŸatmak istediÄŸim, ama sanki sen bu anılarla hüzünlenirsin gibi geliyor bana. Çünkü artık baban yok ve ben de baÅŸkasının oldum. O ve vosvosu özdeÅŸleÅŸmiÅŸti. Öyle ki, babanın vefatında hem camiye, hem mezara benimle gitmiÅŸ, son vedaya kadar beni yanında tutmuÅŸtun. Ne kadar dirayetliydin o gün… “Bak, iÅŸte, hayatı kâh arkada, kâh ÅŸoför koltuÄŸunda geçmiÅŸ olan Begüm, babasına yakışanı yaptı” demiÅŸtim.
Şimdi artık sen kendi dünyanda, bense zor alıştığım ama sevdiğim, iki çocuklu yeni sahibimle yaşayıp gidiyoruz. Umarım hayatın çocukluğundaki gibi neşeli, mutlu ve gözlerinde ışıldayan bakışlarınla geçiyordur. Çünkü sen insanları seversin, üzmek istemezsin. Umarım onlar da seni üzmüyorlardır. Bil ki, bir gün bir arabaya ihtiyacın olursa, diye kendimi ayakta tutmaya çalışıyorum. Annene söyle, ben de onu çok özlüyorum.
Sahi, arasana Hakan’ı beni sana getirsin, hatta o gün annen de sana gelsin. Hepimizin bu hasreti gidermeye ihtiyacı var. Kaportam çürümeden, torpido kapağım düşmeden, sileceklerim kırılmadan bir kez daha görüşmek istiyorum.
Sevgilerimle
Vosvos kardeÅŸin
Müge Sandıkçıoğlu
"Müge Sandıkçıoğlu" bütün yazıları için tıklayın...
Çok sevgili Begüm,
Seni en son gördüğümde Mayıs idi, onda da çok az yan yana durabildik; yeni sahibim ve senin çok eski arkadaşın Hakan’la benden söz ettiniz. Nasıl sevindim gördüğüme… Çok özleyince sana yazasım geldi. Ne de olsa otuz yedi yıllık dostuz, hatta kardeÅŸiz. Babanın beni park ettiÄŸi yokuÅŸtan aÅŸağı bakınca, fark edildiÄŸim anda gözlerinin kocaman olup, bana doÄŸru yokuÅŸ yukarı koÅŸmanı unutabilmem mümkün deÄŸil. Çok sevinmiÅŸtin! Yanıma geldiÄŸinde hemen koltuklarıma oturman, neÅŸeyle zıplaman, benim gibi küçük bir otomobilin içinde bile minicik kalman da beni sevindirmiÅŸti. Sonradan duymuÅŸtum ki, aslında sen benden bir yaÅŸ büyüktün; çünkü ben 1965 yapımıydım. Sizden önceki sahibim doktor diye, plakam da DR olarak alınmıştı ve sen bununla çocukça bir gurur duymuÅŸtun.
Annenle babanın iki kız çocuğundan sonra aileye benim katılmamla, benim de evin oğlu olduğum esprileri yapılırdı. Arka koltuklarımda ablanla senin kâh uslu, kâh kıpır kıpır ve neşeli halleriniz beni de çok mutlu ederdi. Bak, şimdi biz üç kardeş, üçümüz de ayrı yerlerde hayatımızı sürdürüyoruz.
Ablan hâlâ Ankara’da sanırım. Geçen yaz annenle eniÅŸten uÄŸradı Hakan’lara da, o zaman kulağıma çalındı sanki. Anneni, ben satıldıktan sonra ikinci görüşüm oldu. İkisinde de aÄŸladı, kaportamı ve çamurluklarımı sevdi. Gözünden anladım, yeni rengimi beÄŸenmedi. Hâlbuki sen beni annenden önce görmüş, rengimi de biliyordun. Annen ÅŸaşırınca anladım ki, üzülmesin diye, ona bundan söz etmemiÅŸsin. Hassasiyetin aynen devam ediyor anlaşılan. Ne yalan söyleyeyim, ben de sevmiyorum. Sizinle olduÄŸum onca yıl, o güzel gök mavisi rengimi daha çok severdim. Åžimdiki siyah çok kasvetli inan ve yazın çok ısınıyorum bu yüzden. Dedikoducu ya da ÅŸikâyetçi olmak istemem; Allah için Hakan bana çok iyi bakıyor, ama bilirsin biz sevmeyiz siyah araba… Neyse, yine de beni bu yaşımda hâlâ koruyor ve ilgileniyor olmasına şükretmeliyim, deÄŸil mi?
Mayıs’tan beri içime dert oldu. Bu mektubu biraz da o yüzden yazmak istedim açıkçası. Seni solgun ve zayıflamış gördüm. İyi misin? Mutlu musun? Çocuklar kaç yaşında oldular? Senden ve ablandan sonra torunları da taşıdım ya, araba mezarlığına gitsem de gam yemem.
Hatırlar mısın, sizin daha yeni yeni ilkokula baÅŸladığınız yıllardaydı, ÇeÅŸme’de bir kampa giderdiniz? O zamanlar ÅŸimdiki gibi otoban olmadığı için yol epey uzun sürerdi. GittiÄŸinizde gün ölmesin diye de, sabah 5’te yola çıkardık. Baban valizleri tepemdeki “port-bagaj”a dengeli bir ÅŸekilde yerleÅŸtirir, lastikli örümcekle sıkı sıkı baÄŸlardı. Annen de kampta yemek için kek yapardı, ÅŸekerler ve çerez alırdı. Kahvaltıyı genelde yoldaki kahvaltıcıda ederdiniz. O arada baban arkamdaki kapağımı açar, motorumu soÄŸuturdu. Vosvosluk bunu gerektirir.
Biliyor musun bir dolu anı var sana yaÅŸatmak istediÄŸim, ama sanki sen bu anılarla hüzünlenirsin gibi geliyor bana. Çünkü artık baban yok ve ben de baÅŸkasının oldum. O ve vosvosu özdeÅŸleÅŸmiÅŸti. Öyle ki, babanın vefatında hem camiye, hem mezara benimle gitmiÅŸ, son vedaya kadar beni yanında tutmuÅŸtun. Ne kadar dirayetliydin o gün… “Bak, iÅŸte, hayatı kâh arkada, kâh ÅŸoför koltuÄŸunda geçmiÅŸ olan Begüm, babasına yakışanı yaptı” demiÅŸtim.
Şimdi artık sen kendi dünyanda, bense zor alıştığım ama sevdiğim, iki çocuklu yeni sahibimle yaşayıp gidiyoruz. Umarım hayatın çocukluğundaki gibi neşeli, mutlu ve gözlerinde ışıldayan bakışlarınla geçiyordur. Çünkü sen insanları seversin, üzmek istemezsin. Umarım onlar da seni üzmüyorlardır. Bil ki, bir gün bir arabaya ihtiyacın olursa, diye kendimi ayakta tutmaya çalışıyorum. Annene söyle, ben de onu çok özlüyorum.
Sahi, arasana Hakan’ı beni sana getirsin, hatta o gün annen de sana gelsin. Hepimizin bu hasreti gidermeye ihtiyacı var. Kaportam çürümeden, torpido kapağım düşmeden, sileceklerim kırılmadan bir kez daha görüşmek istiyorum.
Sevgilerimle
Vosvos kardeÅŸin
Müge Sandıkçıoğlu
"Müge Sandıkçıoğlu" bütün yazıları için tıklayın...
