38 yaşında 61 yaşında olduğunu fark etmek?
Biyolojik yaşlanmanın sadece 20%‘si genetik, kalanı yaşam stili ve çevre faktörlerine bağlı.
Oscar Wilde`in roman kahramanı Dorian Gray ayna görüntüsü yaşlanan, gerçek hayatta yaşlanmayan biriydi. Güzel bir rüya.
Yaşlanma hızımızı dolayısıyla ona zeminde oluşan hastalıklara yakalanma olasılığımızı kontrol edebilir miyiz? 38 yaşında biyolojik 61 yaşında olduğunu fark etmek mutlaka çok iyi bir his vermez. Fakat kaçımız bunun farkındayız acaba? Farkında olabilirsek mutlaka bu sürecin hızını kesmek için elimizden geleni yaparız diye düşünüyorum.
WHO (Dünya Sağlık Örgütü) bizleri uzun zamandır gelecekteki yaşlılık hastalıkları ile birlikte doğacak sağlık sorunları konusunda uyarmakta. 2020 yılında ilk kez Dünya`da 60 yaş üzeri insan sayısı 5 yaş altı insan sayısından daha fazla olacak. 2050 yılında 2 milyar yaşlı insanın olması beklenmekte (bugün için 841 milyon).
İnsanların farklı yaşlandıklarını hepimiz biliyoruz, bazıları 70 yaşında maraton koşarken diğerleri 50 yaşında merdiven çıkamazlar.
Bazılarının görüntü olarak da daha çabuk yaşlandığını şaşırarak mutlaka gözlemlemişsinizdir. Aradaki bu fark en bariz 20. Yıl, 30. yıl mezuniyet kutlamalarında göze çarpar. 20.ci yıl fotoğraflarında bazı yaşıtlarımın ne kadar yaşlandığını bazılarının aynı kaldığını gözlemleyerek ben de epey şaşırmıştım.
PNAS (Proceedings of national acadamy of sciences) dergisinde geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir makalede yaşlılık bilimcileri (gerontologlar) yaşlanmanın hızının farkının altında yatan nedenleri araştırmak için yola çıkmışlar.
Araştırmacılara göre yaşlanma hızının temeli çok genç yaşlarda bile farklılıklar göstermekte. Bazı genç insanlar bir yıl içinde biyolojik hiç yaşlanmazken bazıları 1 yıl içinde 3 yıl kadar yaşlanabilmektedir.
Duke Üniversitesi’nden Baniel Belsky ve ekibi 1972-1973 yılları arasında Dunedin araştırmasında (Yeni Zelanda`nın Dunedin şehrinde yapıldığından) doğan 1037 insanı, ara ara düzenli olarak tıbbi ve psikolojik olarak 38 yaşına kadar kontrol etmişler.
Biyolojik yaşlanma için 18 bio-faktör belirlemişler. Dış görünüş olarak yaşlanma göstergesi olan göz, saç, diş, eklem, deri durumu yanında özelikle organ sağlığına fokusu çevirmişler. Denekler kalp damar, akciğer, karaciğer, böbrek, bağışıklık sistemi, diş sağlığı, kolesterol yüksekliği ve telomer uzunluğu (kromozom üç noktaları, yaşlılıkta kısalır), göz dibi damar durumu gibi bio–faktörler esas alınarak incelenmiş. Kontroller ara ara yıllarca yapılmış. Bu bio-faktörlerden deneklerin tek tek biyolojik yaşı hesaplanmış.
En son denekler 38 yaşındayken kontroller yapılmış (yani araştırmacılara göre genç erişkin olduklarında).
Sonuçlar şaşırtıcı. Denekler kronolojik 38 yaşındayken biyolojik 30 - 61 yaş arası sonuçlar vermişler. Biyolojik olarak çok daha yaşlı çıkan denekler koordinasyon, güçlü el sıkışma, alışılmadık durumlarla başa çıkma gibi testlerde de daha başarısız olmuşlar. Yaşlanma hızı yüksek deneklerde demans, inme daha sık görülmüş ayrıca motor fonksiyonlarda ve IQ seviyesinde azalma daha sık görülmüş.
Araştırmacılara göre biyolojik yaşlanmanın sadece 20%’si genetik (ikiz araştırmasından biliniyor) kalanı yaşam stili ve çevre faktörlerine bağlı. Bu da bizler için umut verici. Demek ki basit yöntemlerle yaşlanmamızın hızını kısmen kesebiliriz.
Daniel Belsky’ye göre yaşlanma dış görünüş değil asıl organ sistemlerinin erken yaşlanması açısından (ki bu daha erken gelebilir) ve neticede oluşan kronik ilerleyici hastalıklar açısından çok önemli bir süreç. Tek tek hastalıklara çare aramak yerine temeldeki bu kırılgan noktaya daha çok önem verilmeli.
Oscar Wilde’in Dorian Gray’inin aksine yaşlı çıkan deneklerin fotoğrafları körlemesine bir grup öğrenciye gösterildiğinde, orada da daha yaşlı tahmin edilmişler.
WHO (Dünya Sağlık Örgütü) sayılarının ışığında gelecekte yaşlanmaya bağlı sağlık sorunları Dünya sağlık sistemlerini zorlayıp büyük önem kazanacak. Bu bakımdan şimdiden gereken koruyucu hekimlik çalışmalarına hız verilmeli.
nazan.walpoth@insel.ch
|