RASTGELE / Elif Y. ÖZEL
Elif Y. ÖZEL

Elif Y. ÖZEL

RASTGELE



Ah biz insanlar…
Ne kadar zorluk varsa yaşanabilecek, emin olun itinayla yaşıyoruz.
Daha doÄŸrusu, “zor”u itinayla yaÅŸayabilmek için var gücümüzle çabalıyoruz.
Her şeye üşenen biz, her ne hikmetse, bu konuda son derece cevval olabiliyoruz mesela.
Kabul edelim; “Zor”un bile anası aÄŸladı bizim yüzümüzden. Zavallının hiç “kolay”ı olmadı sayemizde.
Nasıl mı?
“Memnuniyet halimizin” tarafımızdan “zor”a bulaÅŸtırılan durumuyla baÅŸlayayım.
Memnuniyet halinin; memnun hali ve memnuniyetsiz halinin dışında, insanoğlu tarafından üçüncü hal olarak gruba zoraki dahil edilen orta düzey memnuniyet hali, en fazla talep gören hal olma vasfıyla bu güne kadar sıralamadaki yerini başarılı şekilde koruyabilmiştir.
Kendisine asla saygı duymadığım bu hal; aslında yoktur, sanaldır, niteliksizdir ve içi boştur.
Kanaatimce; Orta düzey memnuniyet halinin var olduğunu düşünenler, ya mutsuzdurlar ya da mutsuz olduklarının farkında değildirler.
Bu durumda, insanoğlunun rol yaptığı ayan beyan ortadadır ve sonuç olarak, insanoğlu hem kandırmakta hem de kandırılmaktadır.
DiÄŸer konu, hayatımıza zorla sokulan “biraz” kelimesidir. Bana göre lügatımızın en samimiyetsiz kelimesidir kendisi. Yani “birazlı kandırılmışlıklarımız”ın baÅŸrol oyuncusudur.
Çünkü hiçlerimizi örtmek ve de hiç ya da hep olmanın korkunç tarafını sevimli hale getirebilmek için kullandığımız joker kelimemizdir “biraz”.
Durumu izaha yardım için birkaç soru sorayım.
“Biraz aÄŸlamış olmak için ne kadar aÄŸlamalıyız?”
“AyÅŸe’yi çok aÄŸlatan durum “Veli’yi biraz aÄŸlatıyorsa, bu durumda yapılacak tesellinin adil olması için ne yapılmalıdır?”
Daha da kötüsü; “AÄŸlanacak haline gülen birisi için, biraz da olsun bir faydamız dokunsun istiyorsak ne yapmamızı önerirsiniz?”
“Dökülen gözyaşı miktarı derdin büyüklüğü ile doÄŸru orantılıdır” gerçeÄŸinden hareketle; “Senin derdin dert midir benim derdim yanında” misali, derdin ÅŸiddeti hangi otoritelerce belirlenmektedir? Bu verilere bugüne kadar neden ve hangi gerekçelerle kimse ulaÅŸamamıştır?
“Biraz acıktım, biraz müsaade, birazdan burada olur, biraz anladım, biraz seviyorum, biraz borç versene vb. günümüzde sık sık kullandığımız durum bildiren bu cümleler, kime göre ve neye göre belirlenmiÅŸtir?”
“Hali hazırda bu birazlar kimler tarafından yönetilmekte ve hangi durumlarda piyasaya sürülmektedir?”
“İlgili ÅŸahıslar gerekli açıklamayı yapana kadar, normale dönemeyeceÄŸimizin farkında deÄŸiller midir?”
“Åžayet, “biraz” kelimesi bir ölçü birimi olarak oluÅŸturulduysa, neden ders kitaplarında yer almamaktadır? Nerede ve nasıl kullanılacağı bu güne kadar neden kimseye öğretilmemiÅŸtir?”
Son durumumuza gelirsek;
Bilerek ve isteyerek zora soktuÄŸumuz ve zora sokulmuÅŸ halinden de son derece haz aldığımız, “Medeni Durum”umuz.
Günümüzde teori niteliği kazanmış cümlelere sahip olması, önem derecesi bakımından bizim için son derece anlamlıdır.
Medeni durumun, evli ve bekar olmak üzere ikiye ayrılması, durumun basitliğinden ziyade zorluğundan kaynaklanmaktadır. Zor ve karmaşık bir durum olması, durumun ikiye ayrışık şekilde kalmasının ana sebebidir.
Ayrıca, insanoÄŸlu hayatının en anlamlı sınanmışlıklarını “medeni durum” konusunda vermiÅŸtir. Karar verme noktasında, aklının en ÅŸiddetli gel gitlerini de yine bu dönemde yaÅŸamıştır.
Mesela, Bekarlık konusunda;
“ Topluma en büyük eserleri, çocuksuz adamların evlenmemiÅŸ olanları vermiÅŸlerdir” diyen BACON’a mı, yoksa, “bekarın parasını it, yakasını bit yer” (Anonim) diyen gruba mı inanmalı noktasında gayet anlamlı gelgitler yaÅŸanıyorken ve henüz sonuca varılamamışken,
Evlilik konusunda;
“Bir erkek karınızı elinizden aldığı zaman, karınızı ona bırakmaktan daha büyük bir intikam yoktur” diyen Sacha Guitry’in ve hemen arkasından, “ebedi bir ÅŸifadır evlilik” diyen A. Hamdi Tampınar’ın sözleriyle yeniden ve daha ÅŸiddetlisinden bir gelgit daha yaÅŸamış olan insanoÄŸlunun aklı, sonunda ÅŸuursuzluk düzeyine kadar terfi etmiÅŸtir.
Hal böyle olunca, hayatın çıkış noktası olarak kumarı seçen insanoÄŸlu, “yazı-tura” misali, ne denk gelirse kabulü sayarak yaÅŸamına kaldığı yerden devam etmiÅŸtir.
Yazı gelen evlendirilmiş,
Tura gelenin de bekarlığı ilan edilmiştir.
Daha sonra, evliler bekarları baş göz ederek, bekarlar da evlilere sultanlık vaat ederek ve de tamamen bilerek ve isteyerek birbirlerinin başını yakmaya başlamışlar. Mevcut faaliyet, insanoğlunda şuur kaybına yol açana kadar devam ettirilmiştir. O gün bugündür insanoğlu, yaşamaya yitik şuuruyla devam etmeye çabalamaktadır.
Anası aÄŸlatılan ve genetiÄŸiyle oynanan “Zor” a gelince; Nihayet “Kolay”ını bulmuÅŸ ve onunla vakitlice evlenmiÅŸtir. Bu evlilikten, “Rast” ve “Gele” isminde nur topu gibi iki evlatları olan çift, yeryüzünün tek mutlu çifti olmaları nedeniyle, baÅŸarıları sertifika ile ödüllendirilmiÅŸtir.
Bize de sadece, yitik ÅŸuurumuza yarenlik edecek, “ah”larımız ve “vah”larımız kalmıştır.
RASTGELE…..


Elif Y. ÖZEL




28 Aralık 2015 Pazartesi / 2948 okunma



"Elif Y. ÖZEL" bütün yazıları için tıklayın...