KIRMIZI ETTE HEGEMONYA / Tayfun ÖZKAYA
Tayfun ÖZKAYA

Tayfun ÖZKAYA

KIRMIZI ETTE HEGEMONYA



Para ve güç sahibi kesimler aslında hem et hem de süt üzerinde at oynatabiliyorlar. Et sorunu aynı zamanda süt sorunudur. Kırmızı ette perakende fiyatlara bir tavan getirmek için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik bazı adımlar atıyor. Kıymada 32 TL., kuÅŸbaşı ette 34 TL’lık bir tavan fiyatı olmasını istiyor. Ayrıca süt ineklerinin kesilmemesi için valilikler kanalıyla bir duyuru yapmışlar. Ancak bunları gerçekleÅŸtirmek için elinde ne çok imkân var ne de neoliberal bir anlayışa sahip olan bakanlığının ve genel olarak hükümetinin, aslında serbest falan olmayan ama “serbest piyasa” denilen alana müdahale etme arzusu var. Bakanın et sanayicileri ile yaptığı bir toplantıda bu tavan fiyatlar belirlenmiÅŸ, çiftçinin eline geçen karkas için de 23,3 TL. tavan fiyatı olması kararlaÅŸtırılmış. Karkas fiyatları yaz aylarında 26 TL. dolaylarında idi. Ancak ama bir yandan çiftçi eline geçen süt fiyatlarının bir türlü artmaması sonucu süt hayvanlarının kesime gitmesi, bir yandan kurban bayramı öncesi et fiyatlarının artacağı beklentisi ile kesimlerin geciktirilmesi sonucu karkas fiyatlar 26 TL.’lik düzeylere gelmiÅŸti. Karkas fiyatlar 26 TL. iken çiftçiler dana alarak et üretimini arttırmaya çalışıyorlardı. Bu arada kamu et ithalatına yönelerek fiyatları aÅŸağıya çekmeye çalıştı. Bütün bunların sonucu olarak çiftçi eline geçen karkas fiyatları bakanın toplantısı öncesi zaten 23 TL. düzeyine gelmiÅŸti. Ancak tüketicinin ödediÄŸi fiyatlar bir türlü aÅŸağıya çekilemiyor. Marketler bu alanda önemli bir hegomonik güç. Bu ÅŸimdi yeni anlaşılmış gibi davranılıyor. Bunları yıllardır yazıyoruz. Bu arada bir yılı aÅŸkın süredir çiftçi eline geçen süt fiyatları 1,15 TL dolaylarında iken artık bu daha da geriletilerek 85-90 kuruÅŸ fiyatlarına geriletildi. Åžimdi bu fiyatlarla bakanın çok istediÄŸi et üretimini arttırmak pek mümkün olmayacak. Bazıları artık sütün de etin de bu hayvanlardan elde edildiÄŸini anlamaları gerekir. Yani tamamen et üretimi için veya tamamen süt üretimi için yararlanılan bir sığır ülkemizde pek yok. Süt endüstrisi bazıları yabancı birkaç ÅŸirketin elinde. DiÄŸer bir hegemonik güç de bunlar. Fiyat belirlemede çok güçlüler. Dahası Tarım Bakanlığının uyguladığı destekleme politikaları çiftçiyi veya tüketiciyi güçlendirmeye deÄŸil, bunları daha da güçlendirmeye yarıyor. ÖrneÄŸin süt tozu destekleri sanayiciye veriliyor. O zaman bunlar istedikleri zaman süt alımlarını azaltma olanağına bile bir ölçüde kavuÅŸuyorlar. “Kooperatifleri güçlendireyim, bunlara finansal destek vereyim” diyen yok. Okul sütü projesinde de ÅŸirketlerden kutulu sütler alınıyor. Hâlbuki yerel olarak kooperatifler hatta çiftçilerce üretilen süt veya ürünleri kullanılabilirdi. Süt fiyatları düşünce ne oluyor? Çiftçi süt üreten ineÄŸini kasaba gönderiyor. O zaman ondan doÄŸacak ve beside kullanılacak yavruları da olmuyor. Dolayısıyla süt fiyatları düşünce arkasından et üretimi de düşüyor. Bir süre sonra et fiyatları artmaya baÅŸlıyor. O zaman “ithalat yapalım” lafları ortaya dökülüyor. Bu olayları son on yıllarda birkaç kere yaÅŸadık. Gene de ders alınmadı. Çünkü hegemonların kar hırsı o kadar yüksek ki altın yumurtlayan tavuÄŸu kesmeye dönem dönem yelteniyorlar.

Bu defa Tarım Bakanı aracıların çok kâr elde ettiÄŸini görmüş. Yeni kurulan “Süt ve Et Kurumu’nun 60 perakende maÄŸazasını 160’a çıkarırız” demekte. Bırakın Türkiye’yi bu maÄŸazaların hepsini sadece İzmir’e veya Ankara’ya bile kursa bu illerde fiyat düşüşlerini saÄŸlaması zor. İleri sürülen politikalarda çiftçiyi koruyan bir ÅŸey var mı? Henüz görmedik. O zaman tüketicilerin ödediÄŸi et fiyatlarının düşüşü, aracılar kârlarından vazgeçmeyeceklerine göre çiftçilerin fiyatı aÅŸağı indirmesi ile saÄŸlanacak. Bu da bir süre sonra daha az et demek olacak. Åžimdiden bu oldu aslında. Süt fiyatları 85-90 kuruÅŸa düştüğünde tüketici daha ucuz süt ve ürünü yemediÄŸine göre bu politikalardan onların da kârlı çıkması zor gibi.

Bakanlık ette sözleÅŸmeli besicilik sistemini desteklemeye baÅŸladı. Bu sistem et sanayicilerinin daha da güçlenmesine yol açar. Ülkemizde domateste köylü salça ÅŸirketlerinin kölesi düzeyine düşmüştür. Piliçte de benzer bir durum vardır. Örnek alınan ABD’de piliç üreten çiftçilerin durumu köle ile serf arası bir yer diye tanımlanmaktadır. BesiciliÄŸe dayanan et üretim sistemi Türkiye’de bir montaj sanayiine benzemiÅŸtir. Yurtdışından ithal edilen GDO’lu yemlerle üretim yapılmaya çalışılıyor. Meraları güçlendirme konusunda doÄŸru dürüst bir politika yok. Olmadığı gibi meraları yok etmeye yönelik politikalar çok yaygın.


Tayfun ÖZKAYA




8 Mart 2016 Salı / 1910 okunma



"Tayfun ÖZKAYA" bütün yazıları için tıklayın...