Zuhal ÖZÜGÜL
Dur biraz oturayım
Yazar : Nurdan Çakır Tezgin
Çok sevdiÄŸim, bir süre aynı beldede yaÅŸadığımız Nurdan’ın ne kadar çalışkan olduÄŸunu o zamanlardan biliyordum. Hem de çok yönlü olduÄŸunu. İsmi bana çok sempatik gelen bu kitabı da merak ediyordum. Neler yazdı acaba? İzmir Kitap Fuarı’na geleceÄŸini duyunca sevindim. Ama sevincim kursağımda kaldı. Taşınma ‘olayı’ vardı bizde. Kara kara düşünürken OÄŸuz (ilk göz aÄŸrısı FoçaFoça’ya bir bakar mutlaka) “Nurdan’lar Foça’ya geliyormuÅŸ. Oraya gideriz” diye müjdeyi verdi. Öyle inancım yoktur ama bu yaÅŸa kadar bir ÅŸeyi ne kadar çok istemiÅŸsem, gerçekleÅŸmiÅŸtir.
Foça uzak(!) geldiÄŸi için bir türlü yolumuz düşmüyordu. Orada kalan (eski demiyorum) arkadaÅŸları görürüz, Foça’da deÄŸiÅŸiklik (olumlu yönde) var mı bakarız ve bir baÅŸka görevimizi de yerine getiririz, yani bir koltuÄŸa birkaç karpuz sığdırırız diyerek yola çıktık. Kitabımızı imzalatıp aldık. Dönüşe geçtik. Eve geldiÄŸimizde pestil gibiydik. Off, ne yol ya. Mutluyduk. ’Bu yaÅŸta’ hepsini yapabildik. Kitabımı okunacakların en üstüne koydum. TaÅŸ gibi uyumuÅŸuz.
Sabah kalktığımda gözüm O’na gitti. Rengi, düzenlenmesi sade ve iç açıcı. AğırbaÅŸlı bir görünümü var. Ne de olsa Nurdan’ın eli deÄŸmiÅŸ. Kibar kibar beni bekliyor. Kahvaltıdan sonra hemen elime aldım, ayracımı hazırladım. Gözlükler tamam baÅŸla.
Okudukça dalıyorum, daldıkça devam ediyorum. “Kahveee” diye bir ses. “Dur ÅŸu hikâyeyi bitireyim” “Kahvee” Kahvem geldi. Hem keyif yapıyorum hem okuyorum. Åžaşırıyorum. Nurdan beni mi anlatıyor? YaÅŸlılıksa yaÅŸlılık, ilaçlarsa ilaçlar, taşınmaysa taşınma. Aynı havayı koklayıp, aynı güzellikleri - çirkinlikleri görünce, düşüncelerimiz de birbirine benziyor zamanla. “Beni mi anlatıyorsun yoksa” diye sordum. “Yoo, OÄŸuz’u, Necla’yı, İhsan’ı anlatıyorum. Kim üstüne alınırsa” dediÄŸini duyar gibi oluyorum. Şöyle bir sayfa sayısına bakayım dedim. 147 sayfa. Peki bu ne duygu yoÄŸunluÄŸu, nasıl bir anlatım şöleni. Nasıl sığdırdın canım arkadaşım bu yoÄŸunluÄŸu 147 sayfacığa. 250-300 sayfayı ah oh ederek bitirip aval aval baktığım çok olmuÅŸtur. Her bir öykü bir buçuk iki sayfacık. Son noktaya geldiÄŸinde o anlatıyor sen de anlıyorsun. O kadar taze ki okuduklarım tek tek anlatayım istiyorum. Iıh, siz okurlar nasıl olsa okuyacaksınız. Sıkılırsınız sonra. Ama çok beÄŸendiÄŸim bir ikisinden söz etmeden geçmeyeyim.
En başta vıdı vıdıcılık. Bende de var da. Hem güldüm okurken hem de eğitildim.
“Yemeek” sesi gelince istemeden ayracımı koydum. Alelacele yedim. Devam. Üff neredeyse sona geliyorum. Bitsin istemiyorum.
“Bir ev kapanınca”da anlattığı lokma dökme, bana sokakta ilk lokma alışımı hatırlattı. Uzun süre sıraya giremedim. Ne diyeceÄŸimi bilemedim. AÄŸzım sulansa da yiyemedim. Sonra bir gayret, bir porsiyon aldım. Baktım millet tencere getiriyor. Yok artık. Åžimdi sıraya giriyorum. Söylenmesi gerekeni söylüyorum. Tarçınımı da döküp afiyetle yiyorum. Hele bir lokma döken var ki onu hiç kaçırmıyorum. Nurdan’ın bu hikâyede sorduÄŸu aslında gidenin yukarıda(!) ne yaptığı? AÅŸağıdan haberi oluyor mu? Ah bir bilsek! Bence aramızdalar.
Sıraya bakmadan ÅŸu “yaÅŸlılar köyüne” deÄŸinmek istiyorum. Bak, beni kandırmıyorsun deÄŸil mi? Böyle bir yer var deÄŸil mi? Sen benim bu hayalimi nereden biliyorsun? Düşünce mi okuyorsun? Kova burcusun, balıkla iyi anlaşırsın da. Kısmetse diye bitirmiÅŸsin. Birkaç kafa dengi insanla ben de orada yaÅŸamak isterim. Okurken her ÅŸey var ama konser, müzik? diye sorarken baktım o da var. BaÅŸka ne isterim.
“Sofra” da Ceyda hanımın hazırladığı tüm yemeklere gönülden katılıyorum. Eline saÄŸlık afiyet olsun. Yalnız, Ceyda H. kuzu etinin 50 TL’ye ulaÅŸtığını biliyor herhalde. Nurdan 250 gramcık diye teselli etti beni. Olur denerim.
Kitabın sonuna doğru hikâyeler hüzünlenmeye de başladı. Bu hüzünlü cümleler niye Nazan H. ve anlatıcı Beyefendi? Yazar ne anlatıyor bize? Yaşlılığı kabul et ve yaşamanın tadını çıkar.
Nurdan’ın ne kadar çok ve ne ilginç atasözleri bildiÄŸini çok çok önceleri saptamıştım. Åžimdi de gıpta ettim. Yazıya bazen ciddiyet, bazen hüzün, bazen de neÅŸe katıyor. Åžunu yaz bunu yaz demek geliyor içimden ama sen bilirsin ne yazacağını. YaÅŸlılık, yorgunluk, ilaçlar milaçları diline dolamışsın. Bir konu, bir atasözü baÅŸla hadi. Bak arayı açma…
Bu arada söylemeden geçmeyeyim. Ayracımı sadece bir kez kullandım. Kitabı elimden bırakamadım. Bana mektup yazmışsın gibi geldi. Oturdum bir cevap yazayım dedim.
Ellerine sağlık Nurdancığım, Nazan H. ve Beyefendiye selamlarımı ilet.
Zuhal ÖZÜGÜL
"Zuhal ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...
Yazar : Nurdan Çakır Tezgin
Çok sevdiÄŸim, bir süre aynı beldede yaÅŸadığımız Nurdan’ın ne kadar çalışkan olduÄŸunu o zamanlardan biliyordum. Hem de çok yönlü olduÄŸunu. İsmi bana çok sempatik gelen bu kitabı da merak ediyordum. Neler yazdı acaba? İzmir Kitap Fuarı’na geleceÄŸini duyunca sevindim. Ama sevincim kursağımda kaldı. Taşınma ‘olayı’ vardı bizde. Kara kara düşünürken OÄŸuz (ilk göz aÄŸrısı FoçaFoça’ya bir bakar mutlaka) “Nurdan’lar Foça’ya geliyormuÅŸ. Oraya gideriz” diye müjdeyi verdi. Öyle inancım yoktur ama bu yaÅŸa kadar bir ÅŸeyi ne kadar çok istemiÅŸsem, gerçekleÅŸmiÅŸtir.
Foça uzak(!) geldiÄŸi için bir türlü yolumuz düşmüyordu. Orada kalan (eski demiyorum) arkadaÅŸları görürüz, Foça’da deÄŸiÅŸiklik (olumlu yönde) var mı bakarız ve bir baÅŸka görevimizi de yerine getiririz, yani bir koltuÄŸa birkaç karpuz sığdırırız diyerek yola çıktık. Kitabımızı imzalatıp aldık. Dönüşe geçtik. Eve geldiÄŸimizde pestil gibiydik. Off, ne yol ya. Mutluyduk. ’Bu yaÅŸta’ hepsini yapabildik. Kitabımı okunacakların en üstüne koydum. TaÅŸ gibi uyumuÅŸuz.
Sabah kalktığımda gözüm O’na gitti. Rengi, düzenlenmesi sade ve iç açıcı. AğırbaÅŸlı bir görünümü var. Ne de olsa Nurdan’ın eli deÄŸmiÅŸ. Kibar kibar beni bekliyor. Kahvaltıdan sonra hemen elime aldım, ayracımı hazırladım. Gözlükler tamam baÅŸla.
Okudukça dalıyorum, daldıkça devam ediyorum. “Kahveee” diye bir ses. “Dur ÅŸu hikâyeyi bitireyim” “Kahvee” Kahvem geldi. Hem keyif yapıyorum hem okuyorum. Åžaşırıyorum. Nurdan beni mi anlatıyor? YaÅŸlılıksa yaÅŸlılık, ilaçlarsa ilaçlar, taşınmaysa taşınma. Aynı havayı koklayıp, aynı güzellikleri - çirkinlikleri görünce, düşüncelerimiz de birbirine benziyor zamanla. “Beni mi anlatıyorsun yoksa” diye sordum. “Yoo, OÄŸuz’u, Necla’yı, İhsan’ı anlatıyorum. Kim üstüne alınırsa” dediÄŸini duyar gibi oluyorum. Şöyle bir sayfa sayısına bakayım dedim. 147 sayfa. Peki bu ne duygu yoÄŸunluÄŸu, nasıl bir anlatım şöleni. Nasıl sığdırdın canım arkadaşım bu yoÄŸunluÄŸu 147 sayfacığa. 250-300 sayfayı ah oh ederek bitirip aval aval baktığım çok olmuÅŸtur. Her bir öykü bir buçuk iki sayfacık. Son noktaya geldiÄŸinde o anlatıyor sen de anlıyorsun. O kadar taze ki okuduklarım tek tek anlatayım istiyorum. Iıh, siz okurlar nasıl olsa okuyacaksınız. Sıkılırsınız sonra. Ama çok beÄŸendiÄŸim bir ikisinden söz etmeden geçmeyeyim.
En başta vıdı vıdıcılık. Bende de var da. Hem güldüm okurken hem de eğitildim.
“Yemeek” sesi gelince istemeden ayracımı koydum. Alelacele yedim. Devam. Üff neredeyse sona geliyorum. Bitsin istemiyorum.
“Bir ev kapanınca”da anlattığı lokma dökme, bana sokakta ilk lokma alışımı hatırlattı. Uzun süre sıraya giremedim. Ne diyeceÄŸimi bilemedim. AÄŸzım sulansa da yiyemedim. Sonra bir gayret, bir porsiyon aldım. Baktım millet tencere getiriyor. Yok artık. Åžimdi sıraya giriyorum. Söylenmesi gerekeni söylüyorum. Tarçınımı da döküp afiyetle yiyorum. Hele bir lokma döken var ki onu hiç kaçırmıyorum. Nurdan’ın bu hikâyede sorduÄŸu aslında gidenin yukarıda(!) ne yaptığı? AÅŸağıdan haberi oluyor mu? Ah bir bilsek! Bence aramızdalar.
Sıraya bakmadan ÅŸu “yaÅŸlılar köyüne” deÄŸinmek istiyorum. Bak, beni kandırmıyorsun deÄŸil mi? Böyle bir yer var deÄŸil mi? Sen benim bu hayalimi nereden biliyorsun? Düşünce mi okuyorsun? Kova burcusun, balıkla iyi anlaşırsın da. Kısmetse diye bitirmiÅŸsin. Birkaç kafa dengi insanla ben de orada yaÅŸamak isterim. Okurken her ÅŸey var ama konser, müzik? diye sorarken baktım o da var. BaÅŸka ne isterim.
“Sofra” da Ceyda hanımın hazırladığı tüm yemeklere gönülden katılıyorum. Eline saÄŸlık afiyet olsun. Yalnız, Ceyda H. kuzu etinin 50 TL’ye ulaÅŸtığını biliyor herhalde. Nurdan 250 gramcık diye teselli etti beni. Olur denerim.
Kitabın sonuna doğru hikâyeler hüzünlenmeye de başladı. Bu hüzünlü cümleler niye Nazan H. ve anlatıcı Beyefendi? Yazar ne anlatıyor bize? Yaşlılığı kabul et ve yaşamanın tadını çıkar.
Nurdan’ın ne kadar çok ve ne ilginç atasözleri bildiÄŸini çok çok önceleri saptamıştım. Åžimdi de gıpta ettim. Yazıya bazen ciddiyet, bazen hüzün, bazen de neÅŸe katıyor. Åžunu yaz bunu yaz demek geliyor içimden ama sen bilirsin ne yazacağını. YaÅŸlılık, yorgunluk, ilaçlar milaçları diline dolamışsın. Bir konu, bir atasözü baÅŸla hadi. Bak arayı açma…
Bu arada söylemeden geçmeyeyim. Ayracımı sadece bir kez kullandım. Kitabı elimden bırakamadım. Bana mektup yazmışsın gibi geldi. Oturdum bir cevap yazayım dedim.
Ellerine sağlık Nurdancığım, Nazan H. ve Beyefendiye selamlarımı ilet.
Zuhal ÖZÜGÜL
"Zuhal ÖZÜGÜL" bütün yazıları için tıklayın...
