Şiirin Yalnız Dervişi: Yusuf Alper / Bedriye KORKANKORKMAZ
Bedriye KORKANKORKMAZ

Bedriye KORKANKORKMAZ

Şiirin Yalnız Dervişi: Yusuf Alper



“Acılar Alır Satarım / Siste çalan bir çan gibi / Öyle her ÅŸeyden uzakta / Öyle boÅŸlukta dal gibi/ Konuk gibi yeryüzüne / Bir garip gelmiÅŸ giderim // Ben acılar tecimeni / Acılar alır satarım / İçimde aÄŸrılarımla / Bir hüznü durmasız okÅŸar / Öper çoÄŸaltır satarım.” Yusuf Alper (Bütün Åžiirleri-GGDY, sf 15)*

Gecenin sessizliÄŸinde sayıklıyorum ÅŸair Yusuf Alper’in ÅŸiirlerini. Ne yana baksam yolda kalmış, yerleri olmayan insanları görüyorum. İçimden acaba ÅŸairin kendisi de yolda kalmış mıdır diye soruyorum. Çok az ÅŸairin yaÅŸanası dünya özlemi için kendini hüzünlerle sınadığına tanık oluyorum.

Acıların vatanıdır Yusuf Alper’in kalbi. Sessizce yüreÄŸinde yeni acılara yer açıyor. Kimsesizdir kendi karşısında. Korunaksız yaÅŸamında dert ortağıdır ÅŸiirleri onun. “Uzaktan geldiler birden, o portakalın yanından/Düştü düşecek denize top gibi / Geldiler ve kaldılar sonsuza kadar/Onların yeri yoktu, gariptiler / Uzaktan geldiler birden, ufkun ötelerinden.” (Yolda, (Bütün Åžiirleri-GGDY, sf.11 )*

YaÅŸanası bir dünya özlemiyle yanıp tutuÅŸan ÅŸairi görüyorum. Işığa hiç bu kadar yakın bir ÅŸair görmemiÅŸtim. Nerede boynunu büken bir gül varsa o gülün yasını içinde tutan ÅŸairin iç dünyasının ekoselerinde karınca adımlarıyla ilerliyorum. ” İnsanın deÄŸeri iyilik güzellik / Kutsal kitapların yazdığı : “Öldürmeyeceksin” Onun için mi sabahtan sabaha durmaksızın öldürüm / Zulüm iÅŸkence çarmıh kurÅŸun bomba / Onun için mi çoluk çocuk Basra BaÄŸdat… / ÖğrendiÄŸim ne varsa yalan yanlış.” (Zamanı Geçtim sf 10) Bir insan ruhu bu kadar mı kırılgan olur. Bir insanın ruhu bu kadar mı naif olur. Bu kadar mı çaresizleri / çaresizliÄŸi yakından tanır? “ÇaresizliÄŸin yürekleri burktuÄŸu bu sonsuz çölde/ Sonsuz karmaÅŸasında makine seslerinin/ Yeniden varoluÅŸun ardındaki karıncalar (Zamanı Geçtim, sf. 55) YaÅŸanılan her acıdan dolayı kendisini suçlu gören Alper, yaÅŸanası bir dünyayı insanlığa armaÄŸan etmek istiyor. İnsanlığa kızgınlığının altında yatan öfkesi bundan “Gerçekten tek derdimiz kendimizi oyalamak mı/ BoÅŸluk doldurmak mı/ Yoksa oynamak ve avunmak mı” (Zamanı Geçtim, s.13) Onun devrimciliÄŸi duygu ve düşüncelerinden her koÅŸulda ödün vermemesidir. Onun karamsarlığı toplumsaldır, bireysel deÄŸil. GeçmiÅŸ acılar ÅŸairindir aydınlık yarınlarsa insanlığın. Düşünce suçundan ölenlerin arkasından yas tutan Alper’in kalbi yasların dostudur. Åžiirleriyle her tür karanlığı aydınlatan ÅŸair Yusuf Alper’le ÅŸiirlerine yansıyan kiÅŸiliÄŸi üzerine doÄŸaçlama bir söyleÅŸi gerçekleÅŸtirmek istiyorum. Tam bir aydır onun ÅŸiirleriyle yatıyor, onun ÅŸiirleriyle kalkıyorum. Sığınaklarımı yakıyorum. Çırılçıplak ruhumla çağırıyorum onun ruhunu. Utangaç ruhu çaÄŸrılarıma yanıt veriyor ve onunla evimde bu söyleÅŸiyi gerçekleÅŸtiriyorum. Ben ÅŸairin kitabına adını veren “Yolda” ÅŸiirinin ikinci dörtlüğünü okuyorum ezbere:“Daha dünkü çocuktular bu evren boÅŸluÄŸunda/ Anne dizi dibinde neÅŸeyle yuvarlanan/Åžimdiyse hüzünlerden hüzün acılardan acı beÄŸendiler/ YaÅŸamı gelip de gidememek bilenler/ Gidemeyenler, gitmeyenler.”

Her ÅŸiiri ayrı bir birey olarak algılayan sevgili Yusuf Alper bu akÅŸam konuÄŸum. Åžiirler üzerine konuÅŸmadan önce Sivas’ta yitirdiÄŸimiz tüm dostların yasını tutuyoruz birlikte. DostluÄŸumuzun temelini oluÅŸturan ana izlek önce insan ve insanı koyduÄŸumuz yerdir beynimizde. Elindeki kitapları alıyorum ÅŸair Alper’in. Çırılçıplak ruhu karşımda. Sözü ben baÅŸlatıyorum:

“Sevgili Alper, paylaşımcı bir ÅŸair olarak birey ve toplum iliÅŸkisi üzerinde düşünce üretmiÅŸ ve sayısız ÅŸiir yazmışınız. YüreÄŸini ve ruhunu insanlık adına bu kadar derinden kanatan çok az ÅŸair ve yazar vardır. Öyle sanıyorum ben ÅŸiirlerinizden önce ruhunuzu kanatan yanınıza yakın olmak istiyorum. KiÅŸiliÄŸiniz ve ÅŸiirleriniz kadar derinliÄŸi olsun istiyorum sohbetimizin de. Åžiirlerinizin derinliÄŸine ulaÅŸan insanın da belli bir birikime sahip olması gerekiyor. Bir yandan bireyin acılarını paylaşırken diÄŸer yandan ise kendiyle hesaplaÅŸan bir kiÅŸiliÄŸiniz var. Duyguları yaÅŸanmışlıkların terazisinde sık sık tartıyorsunuz. O yüzden de bağıran, aşırı duygusal ÅŸiirleriniz ön plana çıkmıyor. İnsanı merkezine alan bir ÅŸair olarak ÅŸiirlerinizin kiÅŸiliÄŸinizdeki yeri hakkında neler söylemek istersiniz?

“Sevgili Bedriye, ben insansız hiçbir güzelliÄŸin bir anlam taşımadığını düşünüyorum. Nerede bir insan aÄŸlıyorsa orada benim ruhum kanıyordur. (Zamanı Geçtim,s18) kitabımdan bir dörtlük okumak istiyorum size: “Ben ki varlığımı size borçluyum/ Varlığım sizin olsun/ Alın başınıza çalın/ DaÄŸlarda bıraktığınız binlerce genç için / Yem ettiÄŸiniz kurda kuÅŸa/ Çalın ki yeni BaÄŸdatlar olmasın yeni Vietnamlar/ Acılar zulümler dolanlar.” Sonsuzluk insan üzerine kuruludur benim ÅŸiirlerimde. Åžiirlerimin her birinin benim kalbimde kapladığı yeri insanlığın kalbinde de kaplamasını çok istiyorum. Åžiirlerime yabancılaÅŸmadan yaşıyorum. Yazdıklarım yaÅŸadıklarımdır. YaÅŸadıklarımın tek mimarı benim ama yazdıklarımda etkilendiÄŸim ÅŸairlerin izleri de yok deÄŸil.”

Burada devreye girmek istiyorum sevgili Yusuf Alper, sizin 2014 yılı Yunus Nadi Åžiir Ödülü alan “Yolda” kitabınızda yer alan tüm ÅŸiirlerinizde sadece kendi ÅŸiir çizginiz hâkim.

“Yolda” kitabımda senin de belirttiÄŸin gibi sadece benim ÅŸiir çizgim hâkim. Ben beÄŸendiÄŸim ÅŸairlerin ÅŸiirleri kadar kiÅŸiliklerinden de etkileniyorum. Acıyı taşımak, mutluluÄŸun hakkını vermek ille de dostlarıma ve dostluklara deÄŸer vermek benim kiÅŸiliÄŸimde önemli yer tutuyor.”

“Oldukça hassas ve duygusal bir insan olarak acıları ve yalnızlıkları böylesi bir olgunlukla taşımanın kolay olmadığının farkındayım. Tek bir yaÅŸamımız olduÄŸuna göre tek bir ÅŸiirimiz vardır. Ne ölümleri ne doÄŸumları hayatımızdan çıkarabiliriz. Seni benim gözümde büyüten deÄŸerlerine yabancılaÅŸmamış olmandır. İçinde sana benzeyen bir baÅŸka Yusuf Alper yok. Åžiirlerinde sadece senin duyguların egemen. Derinlik verdiÄŸi sözü tutan, ketum, kalabalıklar içinde kendini yalnız hisseden, aÄŸzından çıkacak her söze özen gösteren, acılarını kendisiyle mutluluÄŸunu baÅŸkalarıyla paylaÅŸan, sorumluluk sahibi birisin.

Sözlerime eklemek istediÄŸin baÅŸka özelliklerin var mı sevgili Alper?”

“Sevgili Bedriye, hiç kimse farkında olmasa da benim ezik yanım da var. Ezik yanım alçak gönüllülüğümü besliyor. Åžiirlerimde söz ve anlam derinliÄŸi kadar sözcüklerin orkestrasına da özen gösteriyorum. Benim kabilem insanlıktır. Çocuk yaralarımı saÄŸaltmadan çok çoÄŸaltmayı tercih ediyorum ben. Çok nadir gösteriyorum yaralarımı insanlara. KiÅŸisel öfkeyi bilmiyorum. Öfkem bireysel deÄŸil, toplumsaldır. Soran/sormayan ve sorgulamayan bir topluma sahip olmamızdan kaynaklanıyor öfkem. EmeÄŸe karşı yapılan zulme, acıyı ve açlığı insanlara reva gören sisteme karşı öfke duyuyorum. Sevgi benim yaÅŸama nedenimdir. Toplumsal sevgisizlik benim içimi kanatıyor. Kanayan ve okuyanların da yüreklerini kanatan ÅŸiirler yazarak toplumsal çürümenin önüne geçmeyi ilke ediniyorum kendime. Öfkemde aÅŸksız yaÅŸamanın sızısı da hâkim. Ben aynı zamanda aÅŸk ÅŸairiyim de. AÅŸka dair ÅŸiirlerimde emeÄŸin imbiÄŸinden süzülen bir sevgi vardır. En büyük aÅŸkım da doÄŸadır. DoÄŸa ile iç içe yaÅŸamalarını isterdim tüm insanların. Ben ÅŸiirlerimi güncel hayatın merkezinden yazıyorum, kendim de güncel hayatın merkezinde yaşıyorum, içindeyim. Çevreme ve dünyanın sorunlarına duyarlı bir insan olarak gördüklerimin ve hissettiklerimin ÅŸiirlerini yazıyorum.

“Menzile ne kadar var bilemiyorum/Kim bilebilir ki zaten bu bir piyango/ Kim yokuÅŸun dibinde kim dağın başında/Ama yolda mutlaka yolda/ Kim gider kim kalır bilemiyorum//Bulanık bir suda balık avlar gibi /DaÄŸ başında göz gözü görmez siste /Karanlıkta bitimsiz zifir gecede/ Mezarı başında genç ölen bir kardeÅŸin /Menzile ne kadar var menzil nerede//Hayat yüzüme gözüme bulaÅŸtı bir kere/ Gönderen gönderdi ÅŸimdi geri almıyor/ Alsın mı diyorum asla ama almıyor /Yüzümü gözümü yıkıyorum tarıyorum saçlarımı/ Saçlarım daha beyaz daha az// Hayat yüzümden gözümden durmaksızın aktı.”(Yolda ,s.12)

Evet, bu dizeler “Yolda” ÅŸiirine ait. Kitap dört bölümden oluÅŸuyor. Hüznün lirik ÅŸairi Yusuf Alper’le ÅŸiirleri üzerinde sohbetimizi derinleÅŸtiriyorum. “Yolda” ÅŸiir kitabıyla baÅŸlayan sohbetimizi onun tüm ÅŸiirleri üzerinde yoÄŸunlaÅŸtırıyorum. Tüm ÅŸiirlerinin “ÅŸiir çizgisine” dair düşüncelerimi kendisine özetliyorum bir solukta.

“Senin ÅŸiirinle yıllardır birlikteyim. Åžiirin hakkında yazın deÄŸeri taşıyan yazı yazma birikiminden yoksun oluÅŸum beni seninle bu söyleÅŸiyi yapmaya itiyor. Sanatın her dalında olduÄŸu gibi ÅŸiirde de aşırıya kaçmıyor ve fazla yüklenmiyorsun sözcüklere. Åžiirlerin ne sözcüğe ne de imgeye boyun eÄŸiyor. Åžiirlerinin bütününde boyun eÄŸen imgedir, sözcüktür, sözcüklerin anlamsal ve müziksel bütünlüğüdür…”Ölümdü çığ gibi üstüme gelen/Kalemim yapyalnız dirimimdi/ Ve yonttum kalemimi çığa sapladım/ Çığlığımı çığ gibi büyütmek için.”(Zamanın Kırılan Aynası’ndan,s.77)

Åžiirle olan bunca yıllık iliÅŸkinde ÅŸiirinin sadece ve sadece sabra boyun eÄŸdiÄŸini gözlemliyorum. Åžiirinde ilk sancı senin iç dünyanın derinliklerindeki hareketlilikle baÅŸlıyor. Sessiz hareketlilik kendisiyle birlikte içsel derinliÄŸin/derin yapının kozasını oluÅŸturuyor; usul usul ayıklama sürecini tamamlıyor. Kendi doÄŸal sürecini tamamlayan ÅŸiirsel süreç aidiyet duygusunu benimsiyor tüm ÅŸiirlerinde. Us ve duygu arasındaki karşılıklı görüş alışveriÅŸi içinde buluyor kendini ÅŸiirlerin. Usun sınırlarını aÅŸan ÅŸiirlerin, duygusal olgunluÄŸa, duygusal yoÄŸunluÄŸa ulaÅŸmak için emekliyor. Åžairin adını ve soyadını taşıma sorumluluÄŸuyla birlikte kendi ayakları üzerinde duruyor. Gerçek bir ÅŸair olduÄŸun için içindeki karışıklığın ÅŸiirdeki gerçek karşılığını bulmasını sabırla bekliyorsun. Sen, içsel karışıklığın ancak ve ancak o karışıklığı aÅŸabilecek güçte bir yaÅŸam ve sanatsal düzeye ulaÅŸtığında ÅŸiirde çözüme kavuÅŸacağını biliyorsun. Gerçekte tek iyi bir ÅŸiir olamayacağı gibi tek bir tanımı da yoktur ÅŸiirinin. Kanımca tanımı yoktur ÅŸiirin. Sende ÅŸiir, hepimizin ortak yaÅŸamıdır. Okuyucudan okuyucuya ÅŸiirin, ÅŸiirsel derinliÄŸinin, ÅŸiirsel anlamının deÄŸiÅŸtiÄŸini biliyorsun. Åžiir, okuyucunun ÅŸairidir. Tam da bu aÅŸamada "ÅŸiirsel sevgi" ile “ÅŸair sevgisinin derin" inceliklerine ulaşıyoruz tüm ÅŸiirlerini irdelediÄŸimizde. Sende ÅŸiirsel sevgi; ÅŸiirsel bilginin ve ÅŸiirsel seçiciliÄŸin tarifi yapılmamış toplam gücüdür. Sen ise yaratıcılığın okyanusuna dalan bir dalgıçsın. Her ÅŸair daldığı ÅŸiir okyanusunda diÄŸer ÅŸairlerin ÅŸiir birikiminden de etkilenir.

Åžiir hırsa ve şöhrete yabancıdır. Bu yola sapanların, ÅŸair ile has ÅŸiir arasındaki gerçek bağı ortadan kaldırdıklarını bildiÄŸin için bu yanılgıya düşmüyorsun. “Hayat ellerimde, yüreÄŸimdeydi/ Bense sözcükle vardım, dalgaların sesiyle.”( Zamanın Kırılan Aynası’ndan,s.96 )

Her insan gibi ÅŸair de ÅŸiirde baÅŸarılı ve ünlü olmak ister, insani duygu bazında. Sende ÅŸiir, ÅŸiirden beslenen ÅŸairlere gerçek kazanımları önceleme bilincini veriyor. Gerçek kazanımların insana saÄŸladığı en büyük ödül olan üstün insan olma yolundaki uÄŸraşısından eli boÅŸ, yüzü kara dönmüyorsun. Senin için aldığın ödüllerin sayısı önemli deÄŸildir; önemli olan ÅŸairin insan olarak büyüklüğüdür. “Yoruldum insan oldum/ Sen de ol/ insan oldum.” Alçak gönüllülüğün ellerinden öpmeyen ve hayır duasını almayan hiçbir sözcük gerçekte has ÅŸiirin soyundan deÄŸildir sana göre. Åžiirin soyundan gelen her sözcük insani olanı, yani senin ÅŸiirlerini kucaklıyor. Tüm ÅŸiirlerin nesnelerin yaÅŸamamıza yansıyan gerçek yerini bize gösteriyor.

YaÅŸam doÄŸurganlığını bedensel ve düşünsel farklılıkla bütünleyen ÅŸiir, insana dair farklılıkları ayrıcalık olarak algılayan sessiz diriliÅŸin simgesidir. Yaratıcılık kavramı üzerinde uzun soluklu düşünüyorsun her ÅŸiirinde. Sen, öncelikle ne yaratmak istediÄŸini ve yarattığı yaratı ile ne gibi farklılık yaratacağını biliyorsun. İnsanı merkez almayan düşünce ve duygu duyarlılığına hizmet etmeyen ÅŸiir, kendini kendisiyle aldatan bir serüvenin takipçisi olabilir ancak.“İnsan bir çığlıktır/İlk oluÅŸtan varoluÅŸ’a kadar/Bir duvardan öbürüne. (Bütün Åžiirleri-GGDY,s 122)

Şairin delilik sınırına yaklaştığı anlarında şiirin büyüsüyle tanışması da bu yüzdendir. Öyle şiirler yazıyorsun ki, senden önce ve senden sonra yazılmış/ yazılacak olan şiirler arasındaki haklı yerini alıyor tüm şiirlerin. Ve o destansı şiirler arasında yıllara meydan okumayı içten içe istiyorsun.

Gerçek şair yüzeysel yapıyla fazla oyalanmaz ama acemi bir şair yüzeysel yapının cazibesinden kendisini kurtaramadığı için derin yapı ile tanışması yıllarını alabilir. Sen bu yanılgıya düşmeyen şairlerdensin. Derin yapı ile tanışmayan şair yüzeyde kalmaya mahkûmdur. Derin yapıya ulaşmak bazı incelikleri ve ciddi şiir birikimi gerektiriyor. Yüzey yapı anne ise derin yapı anneannedir. Derin yapıya ulaşmak ortak bir yapıya ulaşmak gibidir. İşte bu yüzden senin tüm şiirlerin ortak bir yapıya ulaşıyor. Bir başka anlatımla bir soy ağacının izini sürmeye benziyor bu. Araştırma, sabır, incelik, doğru yöntem... En önemlisi de iyi bir şiirin ulaşmak istediği mertebe daha büyük bir yalnızlıktır. Kişiliğindeki gibi şiirlerindeki yalnızlık da tam da bu bakış açısıyla besleniyor. Gerçek şiir, geçmişin geleceğidir. Bu bir bilinç aydınlanmasıdır ve sevgili dostum senin şiirlerin de bu bakış acısı içindeki haklı yerlerini alıyorlar.

Åžiirlerin kendi doÄŸurmadığı çocukları doÄŸurmak, doÄŸacak olanlara da gebe kalmayı kendisine düstur ediniyor. Dilin esrarengiz hücrelerinde düşünce deÄŸeri taşıyan sözcükleri depolayan ÅŸiir, görüş derinliÄŸiyle hayatın özünü kavrıyor. İşte bu özle besliyorsun ÅŸiirlerini. “Kanayan yüreÄŸimi kim onarabilir/ Artık bugüne deÄŸil yarına bakmak varken”(“Zamanı Geçtim,s. 75) Bu kavrayış düzyazının ÅŸiirle tanışmasıyla baÅŸlıyor. Mis gibi kokan dizeler ÅŸiirin canlılığının simgesidir. Åžiir iç dünyamızın sözcüklerle hipnozudur. Sistemin dayattığı sıkışık deÄŸerlerin yükünden ÅŸiirlerini kurtarmayı biliyorsun. “Yalnız” ÅŸiirinden: “Bir küçük kasabada ölüler gibi yalnız/ Kimsesiz, kimseyi beklemeden görmeden/ Bir camı aralayıp derin bir soluk almak/ Çamlarla örtülü daÄŸlara bakmak yalnız.”( Bütün Åžiirleri-GGDY,s.61)

Sevgili Yusuf Alper, her ÅŸiirin kendi gerçeÄŸinle tanıştırıyor bizi. ”Anladım bir yeryüzü sürgünü olduÄŸumu yeniden/ Neresinden tutacağımı bilemediÄŸim bu hayat/ Hoyrat insanların tornasında eÄŸilen, bükülen/ Acıyla, elemle herkesin birbirini ve beni/ Yemesini seyreden, yeniden… yeniden.” (GGDY,“Yeniden” ÅŸiirinden) Åžiirlerin, çocuÄŸundur senin. Åžiirlerinin seni yansıtması doÄŸaldır. Kalıcı ve sorgulayan ÅŸiirlerin, okuyucuya seni unutturuyor. Åžiir, ÅŸairini unutturduÄŸu sürece okuyucunun yüreÄŸinde ÅŸairini ölümsüzleÅŸtiriyor. Åžiirlerin anlamı ve çekirdeÄŸi sayılan imgeye tutkuyla baÄŸlanan ÅŸair, aynı tutkuyla ÅŸiirinin, daha iyi bir dünya kurma özleminin heyecanını da duyumsatıyor okuruna. Åžiir, ÅŸairin günah çıkarttığı Tanrı’sıdır. İnsan kendisi olduÄŸu sürece insanlığın bir parçasıdır. Senin ÅŸiirlerinin hakikati budur. ”Anladım iflâh olmaz biri olduÄŸumu, yeniden/ Beynime çevrilmiÅŸ silah, göğsüme dayanmış hançer,/ Kalbime sokulmuÅŸ dinamit; binbir söz, binbir yüz/ /Anladım aÄŸaçta kızaran elma, tarlada büyüyen buÄŸday,/ Saksıda yeÅŸil fesleÄŸen, rüzgârla savrulan yaprak, / Tepelerde dönen kartal, anladım, anladım” (GGDY, Yeniden ÅŸiirinden s. 183) Bir sanatçının yaÅŸarken ölmesi kendisini tüketmesiyle baÅŸlayan bir süreçtir. Kendini tüketen bir sanatçı (kiÅŸilik olarak) yaÅŸayan eser yaratamaz. KiÅŸiliÄŸiyle kendisini kazanan bir sanatçı, içinde bulunduÄŸu her koÅŸulda gerçek sanat eseri yaratıyor. Sen, ÅŸiire ebeveyn rolü çizmiyor, ÅŸiirin ödüllendiren ya da cezalandıran bir sözcükler jürisi olduÄŸundan da söz etmiyorsun. Sen, ÅŸiirin insan sevgisi ile ÅŸiir sorumluluÄŸunun bir sentezi olduÄŸunu anlatmaya çalışıyorsun sadece. Korkunun sınırladığı, kiÅŸisel hırsların zirveye taşındığı sevgiden söz etmeyen nadir ÅŸairlerden birisisin. Asla! DoÄŸru ve güzel olanı yapmak için ÅŸairin ihtiyacı olan emeÄŸe dayalı gerçek sevgiden ve gerçek ÅŸiir işçiliÄŸinden söz ediyor ÅŸiirlerin. ” Avcının vurduÄŸu yaralı bir kuÅŸ/ Gibi durmadan dolaÅŸtım durdum/ Saçma yüreÄŸinin köşesinde / Saçmış kanını her yanına evrenin/ Soluksuz bırakmış bir daÄŸ başında/ /Ormanda yapyalnız bir çocuk gibi/ Yolunu ÅŸaşırmış, kimsesiz solgun/ Umudu örtülmüş kanlarla yerde/ Avcının vurduÄŸu yaralı bir kuÅŸ/ Gibi durmadan dolaÅŸtım durdum.” (Bütün Åžiirleri-GGDY,s27) Åžiir, kendi sesiyle konuÅŸur ÅŸairiyle. Aklını da duygularını da bu aÅŸamada huzura kavuÅŸturur ÅŸairin. Åžiir, ÅŸairine ne yapmak istiyorsa onu yapmasını öğretiyor. Hayatımızı belli beklentilere boÄŸmadan, her koÅŸulda belli sonuçlar almaya kendimizi ÅŸartlandırmadan yaÅŸamakla ancak ve ancak kendimizi özgürleÅŸtirebileceÄŸimizi bize söyleyen, en önemlisi bizi bu gerçeÄŸin bir parçası yapandır ÅŸiir. Yani ÅŸairini, okuyucusunu, özgürleÅŸtirmesidir ÅŸiirin büyüklüğü ve yaÅŸam karşısındaki toplam gücü. Åžiir gerçeÄŸine ulaÅŸmış bir ÅŸair olarak ÅŸiirin dokusunu kıskıvrak yakalıyorsun. Åžiir canlı bir mekanizma olduÄŸundan sürekli belli evrelerden geçiyor ÅŸiirlerin. Bu yüzden ÅŸiirin geçtiÄŸi evreleri olaÄŸan çıplaklığıyla anlatan ÅŸiirlerinin çözümlemelerine duyulan ihtiyaç her geçen gün artıyor. Sevgili Yusuf Alper tüm ÅŸiirlerinde ÅŸiirin deÄŸiÅŸik türlerini tek tek mercek altına alıyorsun.

Bedriye, ben şiir sanatı üzerine çok düşündüm. Şiir sanatıyla ilgili sorunlarla rastlantısal sorunları birbirine karıştırmadım. Şiirlerimin her birini taklitten uzaklaştırdım. Şiirlerimin genetiğinde bireyden toplumsala doğru bir yönelim söz konusudur. Kişiliğimde olduğu gibi şiirlerimde de coşkusal içe dönüş hâkimdir. Okuyucu şiirlerimin tümünde aynı içgüdünün farklılıklarını algılayabilir. İlk şiirlerimle son şiirlerim arasındaki toplumsal bütünlük derinleşerek günümüze değin gelmiştir. İnsan olarak kendimi yaşamaya ne kadar hazır hissettiğim ve içine girdiğim çevre toplumsal ve şiirsel bilincimi keskinleştirmiştir. Benim şiirlerimde kişiliğim gibi karmaşa yoktur. Kullandığım dilde çelişki yoktur. Başsız ve sonsuz olan şiir, toplum gerçekleri gibi insanlarla ortak içgüdülere sahiptir. Ben şiirlerimde kendimi ortaya koymaya özen gösteriyorum. Kendine sürgünlüğümü garipseme.

“Bu öldürmeler çağında neyi yazabilir ozan/ Kalemini yüreÄŸine banıp banıp yazacaksa/ Kimi koyabilir kandile, kimin fitilini yakar/ Bu öldürmeler çağında yüreÄŸi yanan bir ozan / Kalemini yüreÄŸine banıp banıp yazan” (Bütün Åžiirleri-GGDY,s. 43)

Sevgili Bedriye, şiirlerimde simgesel sözcük kullanmaya özen gösterdim.Hangi sözcükle başlarsam başlayayım şiirime tamamen aynı gerçekliğe ulaşıyorum. Şiirsel içerik tüm şiirlerimin özünü oluşturuyor. O içeriğe ulaşmak için asıl sözcükleri çevirmek zorunda kalmıyorum. Gerçeküstücü şiirlerim sıradışı çağrışımlarla birleşiyor bireysel şiirlerimde. Dil ve anlamı birbirinden ayırmadım. Ritim, şiirlerimin daha kolay anlaşılmasını sağlıyor. Şiirlerimin kolektif yapısını güçlendirdim. Böylelikle şiirimin içinde doğduğu toplumsal çevrenin izlerine dokunmadım. Şiirsel coşku kolektif olarak tüm şiirlerimde kendisini gerçekleştirdiği için toplumsal ilişkiler arasındaki kusursuz dengeyi ustaca duyarlı bir yolla dile getirir. Böylece insan kendi içgüdüsü ile içinde yaşadığı toplumun içgüdüsü arasındaki farkı daha kolay algılar.

Sevgili Yusuf Alper, duygusal bir insan olarak bu akÅŸamki sohbetimizde ÅŸiirlerinin duygu boyutundan söz etmeyi de bir sonraki sohbetimize bırakıyorum. ÇaÄŸrılarıma kulak verdiÄŸin için sana teÅŸekkür ediyorum. Güzelliklerle dolu yarınları sevdiklerinle birlikte yaÅŸaman dileÄŸiyle sohbetimizi senin “Åžimdi Aynalarda” ÅŸiirinin dizeleriyle bitirmek istiyorum:

“Artık ne güneÅŸ ne pırıl pırıl su/ Bir daÄŸ başında ölüm korkusu/ Gibi uzaktalar, geçiyor zaman / Kırıl ayna kırıl, bozulsun yüzüm/ Dağılsın içimde bu hüzünlü an/ Bir günler her ÅŸeyden habersiz büyüdüğüm/ Acılarsız aÄŸrılarsız geçtiÄŸim.”( Bütün Åžiirleri-GGDY,s. 92)


Bedriye KORKANKORKMAZ




8 Ekim 2016 Cumartesi / 2112 okunma



"Bedriye KORKANKORKMAZ" bütün yazıları için tıklayın...