Foça'ya yerleşmek / Nurdan ÇAKIR TEZGİN
Nurdan ÇAKIR TEZGİN

Nurdan ÇAKIR TEZGİN

Foça'ya yerleşmek



Foça hakkında konuşmak bana her zaman keyif verir. Foça söz konusu olunca, terazisinin müşteriden yana olan kefesini ağırlaştıran insaflı esnaf gibiyimdir. Olumsuzlukları görmeyen gözlerim minicik bir güzelliği şahlandırıp herkesi özendirsin ister. Yıllardan beri yaptığım budur. Kendi eşsizliği içinde butik şehir kimliğini gururla taşıyan Foça, doğal dekoruyla antik bir kıyı yerleşimidir. Oylumlu koyları ve insanı ilk görüşte çarpan bakirliğiyle adeta bir Ege klasiğidir.

Batı yakasında deÄŸiÅŸen bir ÅŸey yok demek isterdim bu satırlara baÅŸlarken…

Değişimin göze batan şekli, gelişme olarak adlandırıldığında yararlıdır lakin gerilemeyi göze almış bir değişim can sıkıcı bu çok açık.

Foça’nın önceki yıllarını bilmeyenler bugünkü halinden neyi kastettiÄŸimi anlamayacaklardır ama, olsun, zaman denilen sabırlı süreç insana ulaÅŸabilecek bir dil mutlaka buluyor.

2004 yılından bu yana www.focafoca.com‘a 600 küsur makale, tarif ve anlatı yazmışım. (“Foça Mutfağı” kitabımı bu konunun dışında tutuyorum.) Hep de Foça’yı, Foça’ya dair güzellikleri iÅŸaret etmiÅŸim satırlarımda. Okuyucuya iÅŸimin gücümün Foça olduÄŸunu hissettirmiÅŸim sürekli.

Kendimi Foça’dan sorumlu tutmak çok garip bir duygu; insan bir kentin gidiÅŸatından neden sorumlu hisseder kendini? Ne yapmış ya da yapmamıştır da böylesi bir sorumluluÄŸun altında ezilir!

Bunu yaparken baÅŸkalarını bu kadar etkileyebileceÄŸimi bilmiyordum. Yıllar içinde çok fazla e-posta aldım. Foça hakkında soru-cevap ÅŸeklinde çok sayıda yazışmalar yaptığımı düşündüm Mersinaki koylarını dolaşırken. Bu arada üçüncü Mersinaki’deki reçellik ham incir topladığım aÄŸacı kesmiÅŸler. Bir kentin taşını toprağını, aÄŸaçlarını, hangi tepe yamacında hangi otların fışkırdığını bilmek zaman istiyor, sadece merak etmenin yetmediÄŸini zaman öğretiyor insana.

Foça’ya ilk geldiÄŸim günleri hatırlıyorum; merak ve aÅŸkla doluydum, her gördüğüm yeni ÅŸey apayrı heyecanlar veriyordu. Aptal aşıklar gibi dolaşırdık Turgay ile. Atlıyorduk bisikletlerimize Büyükdeniz’deki askeri bölgenin dikenli telleri arasından Åžeytan Hamamı’nın fotoÄŸraflarını çekiyorduk. Hamam sanıyorduk önceleri, meÄŸer mezarmış sonradan öğrenmiÅŸtik. Büyükdeniz’den Küçükdeniz’e dolaşıyoruz derken İngiliz Burnu’nun arkasından birinci Mersinaki’ye inince, Foça’yı bir saat içinde dolaşıp bitirmiÅŸ olduÄŸumuzu fark edip ÅŸaşırıyorduk!

YerleÅŸilen yeni yerin o ilk keÅŸifleri nasıl da heyecan verir insana. Öyle iyi anlıyorum ki Foça’ya yeni yerleÅŸenleri, Foça’da yaÅŸama hayalleri kuranları…

Romantizmin esrikliği olmasa realiteye esir olmak çok sıkıcı!

İstanbul’un arka bahçesi olmaya baÅŸlayan bir Foça var artık. Zaten Karşıyaka ve Manisa’nın yazlık verandasıydı, ÅŸimdi İstanbulluların da akınına uÄŸradı öyle görünüyor. Gelenler aradıklarını bulabiliyorlar mı diye şöyle dikkat kesiliyorum, kaygılarımda haklı çıktığımı görmek istemiyorum. KeÅŸke o günbatımlarına tutsak satırları ulu orta dökmeseydim ortalara. Foça’nın kaldırım taÅŸlarını, taÅŸ evlerini, yaÅŸanmışlık kokan sokaklarını o kadar ballandırarak anlatmasaydım… Balığını ve balıkçılarını, delisini, kedisini, mutfaklarından taÅŸan yaÅŸam kokularını, antik zaman perilerini o kadar sevinçle anlatmasaydım…

“Bir masal ülkesini anlatır gibi yazıyorsunuz Foça’yı Nurdan Hanım, özenmemek elde miydi” diyor Foça’da umduÄŸunu bulamayan bir okurum.

Nedir ummak? Neyi umarız da bulamayız bir türlü?

Beklentilerimizin sonsuzluÄŸu içinde debelenirken sahip olduÄŸumuz yaÅŸam kriterimizin doÄŸuÅŸtan beri hakkımız olduÄŸunu düşünürüz çoÄŸu zaman. Kışları kaloriferli sıcacık evlerimizde oturup uzaklardaki ütopyamız olan sahilleri düşünüp hayal kurmak nasıl da iyi gelir çoÄŸumuza. İnsanoÄŸlunun doÄŸasıdır eriÅŸemediÄŸine özlem duymak; köylü ÅŸehre özenir, ÅŸehirli köye ve dalgaları köpüren o ütopik sahil kasabasına…

Åžehrin birinde; Elindeki kitabı usulca dizlerinin üzerine bırakır, gri bulutların kararttığı gökyüzünü görebilmek için pencereye doÄŸru başını iyice kaldırır. Karşıki apartmanların kirli suratlı çatılarına takılır gözleri. HoÅŸnutsuz bir iç geçiriÅŸle; “ah o güzeller güzeli Foça’da olmak vardı” der. Ve hayallere dalar; günün birinde o sahil kasabasında yerleÅŸik bir yaÅŸam kurmak ümidiyle…

Anlıyorum ki yıllardır pek çok insanın hayallerine tercüman olmuşum.

GeçmiÅŸ gerilerde kaldı bugün yeni ÅŸeylere deÄŸinmek lâzım. Bugünkü Foça’yı yazıp anlatmak lâzım belki...

Evet, Foça’daki alt yapısı oturmamış eski evlerin ÅŸehirlilere yetmeyen konforundan, küçüklüğüne ters orantılı büyüyen astronomik kira ve satış ücretlerinden bahsetmeli belki biraz. Bitmeyen, hatta durma noktasındaki Phokaia kazılarından, son on beÅŸ yıldır ha onarıldı ha onarılacak denilen yel deÄŸirmenlerinden de bahsetmeli.

Foça’ya yerleÅŸecek olanlar için önemli olan çorbanın tadı yerinde olsun, evler sıcacık olsun o yeter diyeceÄŸiz muhtemelen! Önce saÄŸlık diyeceÄŸiz tabi, o ayrı. Peki, saÄŸlık hizmetleri yetecek mi? ÇeÅŸmelerden temiz içme suyu akıyor mu, elektrikler kesiliyor mu, kanalizasyonlar, foseptikler taşıyor mu, kışları soÄŸuk rüzgârlar esmeye baÅŸladığında birkaç eÅŸ dostunuz dışında oyalanacağınız sosyal faaliyetleriniz var mı? Kitap okumak, yürüyüş ve film seyretmek dışındaki beklentileriniz tatmin veriyor mu?

Kolay deÄŸildir sahil kasabalarında kışı geçirmek. Hele büyük ÅŸehrin o hengâmesine alışmışsanız hepten zorlaşır uzun kış geceleri. Gündüzleri güneÅŸi boldur oysa Foça’nın, cümle âlem sahil kahvelerindedir siz de iliÅŸiverirsiniz ahÅŸap sandalyelerin yarenliÄŸine. Evlerin rutubet kokan duvarlarını unutursunuz kış güneÅŸine bıraktığınızda kemiklerinizi. Gençlere neyse ne de, yaşı ilerleyenlerin keman çalan kemikleri ısınsın ister. Ne ki bedenlerinizi ısıtacak sevdiÄŸiniz olsun yanınızda.

Kışın Foça tek başına çekilmez, melankolinin dibine vurmayı seviyorsanız o başka!

Kış güneÅŸiniz bol olsun…




Nurdan ÇAKIR TEZGİN




27 Kasım 2016 Pazar / 9720 okunma



"Nurdan ÇAKIR TEZGİN" bütün yazıları için tıklayın...