İnsanlığın Çocuğu: Miguel de Cervantes Saavedra / Bedriye KORKANKORKMAZ
Bedriye KORKANKORKMAZ

Bedriye KORKANKORKMAZ

İnsanlığın Çocuğu: Miguel de Cervantes Saavedra



Günümün büyük çoÄŸunluÄŸunu romancı, ÅŸair ve oyun yazarı Cervantes’i düşünerek geçiriyorum. Bu, yalnızlığıyla yarışacak kimsenin bulunmadığı adamı düşünüyorum. Kendisiye/acılarıyla alay edecek boyuta varma erdemine ulaÅŸmış insanla günümü geçirmek istiyorum. O inandığı deÄŸerlerinin karşısında sadık bir mürit gibidir. Yapıtı Don KiÅŸot’ta salt aÅŸkı deÄŸil kusursuz dostluÄŸu da idealize etmiÅŸtir. BelleÄŸinde yaÅŸattığı aÅŸkın kutsallığına eriÅŸmek için bir metrese gerek duymuyordu. Kendisini şövalye sanan Don KiÅŸot, her şövalyenin bir sevgilisinin olması gerektiÄŸini düşüyor. Sıradan, ÅŸiÅŸman bir köylü kızı olan Aldonzo'ya Dulcinea del Toboso takma adını verir ve sevgilisi yapar kendisine. Onu soylu bir ailenin güzel kızı olarak düşünüyor. Yanına kendi köyünde yaÅŸayan Sancho Panza’yı seyisi olarak alır ve yola koyulur. Karşısına çıkan hanın sahibine kendisini şövalye olarak ilan ettiriyor. Öyle ki yel deÄŸirmenlerini dev sanıyor ve üzerine yürüyor. Onun insan yanının yapıtlarına yansıyan en büyük özelliÄŸi tüm duyguları kendisiyle eÅŸitlemiÅŸ olmasıdır. Yalnız yel deÄŸirmenlerinin peÅŸine düşmesinin bir diÄŸer nedeni de kendi ayarında bir dost bulamamış olmasıdır. Serüvenci ruhuyla şövalye yürekli bu dostumun başına neler gelmiyor ki… O günün kederle el ele verip parçaladığı kalbini geceleri onarıyor. Sabahları ise kendi külünden doÄŸan bir Anka kuÅŸudur. O yüzden yel deÄŸirmenine karşı savaÅŸ açacak gücü kendisinde görüyor. EndiÅŸeli bir ruha sahip olması onu içten içe yiyip tüketiyor. Onun hakkında okuduklarımı yolda yürürken hatırlamaya baÅŸlıyorum. 29 Eylül 1547 tarihinde Alcalá de Henares, İspanya’da doÄŸan ve22 Nisan 1616 (68 yaşında) Madrid, İspanya’da ölen Miguel de Cervantes Saavedra’nın yol arkadaşım olmasını yürekten istiyorum. Endülüslü bir anneden doÄŸma ailesi Galice’den gelme. Kendisi de Kelt ırkından sayılıyor. Batı edebiyatının klasikleri arasındaki yerini alan Modern Avrupa'nın ilk romanı olarak kabul edilen yazdığı magnum opusu Don KiÅŸot bugüne kadar yazılmış en iyi kurgusal eserlerden biri sayılıyor. Onun yapıtlarına yansıyan insan yanını bir baÅŸka mercek altında incelemek istiyorum. Genç yaşında yazmaya baÅŸladığı denemeleri ve tiyatro eserleriyle kısa bir süre sonra edebiyat çevresinde adını duyuruyor. Bugün bile İspanyol edebiyatında roman geleneÄŸinin baÅŸlatıcısı olarak kabul ediliyor. İşlenen bir suç ad benzerliÄŸinden dolayı kendisine mal olunca İtalya’dan ayrılıyor. YaÅŸadığı bir dizi serüvenden dolayı Osmanlılar tarafından tutsak edilen Cervantes, 1575-1580 yılları arasında da Cezayir'de esir olarak yaşıyor. Birçok yaralanma tehlikesi geçiren Cervantes bir top güllesiyle yazık ki sol elini kaybediyor. Birçok kez kaçmaya teÅŸebbüs ediyor ama baÅŸarılı olamıyor. Hapse atılınca da hapiste kendisini tamamen edebiyata adıyor. En büyük yapıtı olan Don Quijote (Don KiÅŸot)'u kaleme alıyor. Bu eseri sayesinde tüm dünyada da tanınıyor. Bu yapıtında kendi hayatıyla alay ettiÄŸi, özellikle de yapıttaki kahramanların hayatlarıyla kendi hayatı arasında birçok benzerlik görüldüğü anlaşılıyor. Don KiÅŸot dünyanın en çok okunan eserlerinden biridir ve 38 dile çevrilmiÅŸtir. Bu eser hâlâ dünyanın en çok okunan romanları arasındaki yerini koruyor. Don KiÅŸot bir çocuk gibi her ÅŸeye inanır. Yeryüzünde yaÅŸayan insanlar arasında en safıdır o. Dünyada var olan hiçbir çirkinlik ona bulaÅŸmaz. Dünyadaki tüm insanlar onun gibi saftırlar. KiÅŸiliÄŸinin en belirgin özelliÄŸi umuda sımsıkı sarılmasıdır. Onun cennetinde herkese yer vardır. Her tür çiçeÄŸin açtığı bir cennettir. Cennetine girmek isteyenlerinin de girmeme hakkı vardır. Israrı ve baskıyı sevmemektir. Öyle ki kendi cennetinde kendisi dışarıda kalabilir. Adalet tüm haksızlıkların temelidir. Polislik mesleÄŸinin kendisine verilmesini ister. Prensler ve çağın büyükleri pekâlâ iyilikseverlikle yanında yer alabilirler. Don KiÅŸot; cennetinde yaptığı düzenlenmelerle Tanrı’yı da üzülmekten koruyacaktır. İyi niyetli insanları bir araya getirerek barışı saÄŸlayacağını düşünen kahramanımız bilgelik düzeyinde bir bilgi birikimine sahiptir. O kadar namuslu olmasaydı kesinlikle bilgin olurdu. İnsanlara bir ÅŸeyler öğretmesini sevmez. Öğretecek olsa dahi büyük bir mütevazılıkla yapar. GereÄŸinden fazla okuyan kahramanınız okuduklarının oluÅŸturduÄŸu iksiri insanlara dağıtıyor. Onun için baÅŸarının hiçbir önemi yoktur; zira o edebi baÅŸarıya gönül vermiÅŸtir. Don KiÅŸot, soylu atının üzerinde bir masal kahramanıdır. Onda olan inanç, haÅŸmet ve ihtiÅŸam kimsede yoktur. GirdiÄŸi her savaÅŸtan yenik çıkan, bu savaÅŸların soylu beceriksizi duygu dünyasıyla insanı kendisine hayran bırakıyor. “İşte size, barbarlara karşı, İsa uÄŸruna yapılan savaÅŸta bir kolunu kaybeden Lepant’ın askeri. Kralların zalimliklerine, evdeki sefalete en önemlisi de aile hayatının tüm saçmalığını ortadan kaldırmış olursunuz. Böylece edebiyat çevreleri, kutsal papazlar tarikatının ifÅŸa etmiÅŸ oldu. (...) Artık sizi Don KiÅŸot ve Cervantes’ten ayrı tutmuyorum.”Onun kiÅŸiliÄŸinin bir diÄŸer özelliÄŸi de coÅŸkulu olmasıdır. Adalete karşı özel bir baÄŸlılığı vardır; zira mutlak bir duygunun içindeki coÅŸkuyu arıyor. Güzelliklerle dolu bir dünya özlemi vardır ve bu özleminde de oldukça samimidir. İlahi adaleti yeryüzünden tecelli etme görevini kendisi kendine vermiÅŸtir. Onun bilgeliÄŸi süvari atına kılıcıyla binmesi deÄŸil; cehennem Tanrılarının yeryüzünün bütün güçlerinden daha güçlü olduÄŸunu farkına varmasıdır. Dürüstlüğü hukuk ve adalet kavramından daha önemli buluyor; çünkü dürüstlüğün olduÄŸu yerde hukuk da adalet de yerli yerine oturacaktır. Hakkı söylemek baÅŸka ÅŸu haklıya hakkını vermek baÅŸka ÅŸeydir. Kahramanımız haklıya hakkını dağıtan bir tasavvuf derviÅŸi gibidir. Hiçbir sıkıntı onun iyilikseverliÄŸini etkilemez. Onda inanç ve cesaretin verdiÄŸi yücelik vardır. Söz konusu cesaret olduÄŸunda akıl devre dışı kalıyor. O yaratıyor ve yarattığı insanları fethediyor. Yazarın yazın dehası da tam da burada devreye giriyor. Kendini insanlığı kurtarmaya adamış bu insan insanlığın soytarısı oluyor. İnsan iliÅŸkisini daha derinden sorguladığı için ezik insan psikolojisini ortaya koyuyor. Yoksulların birbirleriyle olan savaÅŸlarının zenginlerin birbirlerine olan savaÅŸları aratmadığını tüm çıplaklığıyla sergiliyor. İnsanlık için ne kadar soylu da olsa düşünceleri iradeleri elinden alınmış insanların soytarısı olmaktan öteye gidemiyor. Aslıda burjuvanın soytarıları olduklarını farkına varamayan bir grup insanın içine düştüğü iç acıtıcı durumu sergiliyor yazar. Durum böyle olunca kahramanımız da traji komik acıların kralıdır süvarisi deÄŸil.

.Ben bunları düşünerek yolda yürürken yanıma yaklaşan adamı fark ettim. Direkt kendini tanıtarak benim yol arkadaşım olmak istediğini söyledi. Tarif edilmez bir mutlulukla, heyecanla sarsıldı ruhum. Bir süre öylesine yürüdük ikimizde. Ben onun yüzüne yansıyan duyguları seyrediyordum o ise ruhumun derinliklerini gözlerimde görüyordu. Yakınlık ya da uzaklık ikimizin birbirimize duyumsadığı duygu sarmalı içinde yok olmuştu. Hiçliğin ne olduğunu ilk kez o an algılıyordum. Başka başka çağlarda yaşamış ve birbirinden habersiz bu iki insanının birbirine duyumsadığı derinliği karşısında ürktüm. İkimizde birbirimizden ürkmekte haklıydık; çünkü birbirimize dair tüm bilinmezliğimizi bilinir yapıyordu bakışlarımız. Bu ölüme meydan okuyan birliğin karşısında nutkum tutulmuştu. Sadece duygularımız değil, adımlarımız da birbiriyle yarışıyordu. Bir ara onun, elini omzuma attığını fark etim. Ben de elimi onun omuzlarına attım. Birbirimize gülümseyerek yolumuza devam ettik. Konuşmayı ben başlattım:

“Sevgili Cervantes, sen gelmeden önce yapıtın Don KiÅŸot hakkında yaptığım yorumları seninle de paylaÅŸmak istiyorum. Don KoÅŸot’ta saflık taban yapıyor. O öyle saf ve temiz bir anne ve babadan dünyaya geliyor ki saflıktan baÅŸka hiçbir ÅŸeye inanmıyor haklı olarak. Çirkinlik onun dünyasına ulaÅŸmıyor. Gücünü de saflığından alıyor. Gücünü saflığından alan bu güzellik‘insana’ olan umudunu asla yitirmiyor. Onun gözünde herkes cennette yaÅŸamaya layıktır. Kötülükler ile çirkinlikleri giderme konusunda oldukça cesurdur. İyi niyeti sayesinde insanlığa umudu aşılıyor. Kendi cennetine tüm insanlığı sığdırıyor. Kapısı insanlığa açık cennetinde isteyen herkese yer vardır ve rengârenk çiçekler açıyor cennetinde. Don KiÅŸot taÅŸradan gelmiÅŸ ve taÅŸranın tüm özelliklerine sahip bir sözde şövalyedir. Onun en paha biçilmez özelliÄŸi herkese barışı getirmesidir. Birçok saflığına karşı bir bilge olacak kadar da birikimdir. İnsanlara vereceÄŸi bilgileri büyük bir mütevazılıkla veriyor. Onda kibir yoktur. Bu saygıdeÄŸer şövalyenin en büyük özelliÄŸi fazla okumasıdır. Atının heybesinde hayatın yaralarını iyileÅŸtirecek birçok iksiri vardır. İşsizlere ayrı iksir, yürekli olanlara da aÅŸk iksiri dağıtıyor. Heybesinde ateÅŸli silah yoktur. Kendi iyi yanını göstererek taraftar edinmek ve topladığı taraftarla da kötülükleri yeryüzünde silip atmaktır amacı. Bireysel mutluluklar onun yanında bir anlam taşımadığı için tek başına gülmüyor. İnsanlığın gülümsemesi yansıyor gözlerine. Onun için baÅŸarının bir ederi yoktur; o edebi zaferin peÅŸindedir. İnsanlığın savunucusu bir masal kahramanına benziyor. İnanç ve o inançtan alınan haÅŸmetli bir vakur duruÅŸu vardır onun. Gücüde savaşının haklı bir savaşım olmasından gelmektedir. Siyasi tehditleri tınmayan bu kahraman tamı tamına sensin. Bu bakış açısıyla ele aldığın kahramanların sayesinde edebiyat çevrelerini, kutsal Papazların Tarikatı’nı deÅŸifre açıklıyorsun.

Hiçbir alçaklık Sizin soyluluğu karşısında varlık göstermiyor. İnsanlık ya ağlayacaktır onuruyla ya da gülecektir. İkisinin ortası yoktur onda.

Adalete tutkuyla bağlı olan Don Kişot davasına da aşkla bağlıdır. Acı çekenlerin, zülüm görenlerin canlı koruyuculuğuna soyunmuş olan Don Kişot, kılıcını eline aldığında göklerden düşmüş bir meleğe benziyor. Barışı ve adaleti yönetim biçimi olarak algılıyor. Bu özellikleriyle akla dayanan bir erdemin ve Tanrı aşkının şövalyesidir. Kutsallıkla hakkaniyeti çok önemsiyor. Tüm sıkıntılarına ve önemli görevlerin omzuna yüklediği sorumluluklara rağmen her zaman iyilik doludur. Onun en büyük meziyeti sevmeyi bilmesidir. Bilge bir deli olarak insanın karşısına çıkıyor. Hayalperesttir. Haksızlıkları oryadan kaldırmak için barbarlığa soyunuyor. O, yaşama ve ülkelere saldırma cesaretini özgürlük tutkusundan alıyor. Suçluları bile kurtarırken onlardan özür diliyor.

“Sevgili Bedriye, Sen benim hayal dünyamdan bana sesleniyorsun. İstersen ben sana kendi gerçek dünyamdan sesleneyim de beni öyle yenilmez kahramanlardan biri sayma. SavaÅŸta yaralanmış beceriksiz bir hastayım. Direngen oluÅŸumu bir kahramanlık sıfatı sayabilirsin ya da duyarlılığımı. Hayatımın seninle en önemli benzerliÄŸi çok az yardım görmemdir. Cezayir’de tutsak, Tunus’ta uÅŸaktım. Ayağında zincir, boynunda tasma en önemlisi de her zaman yoksul. Elit kent soyluları arasında yitip gitmiÅŸ, aileye bakmak sorumluluÄŸu üstlenmiÅŸ, gel gör ki ailede de aptallık sıfatı olan birisiyim. Öyle eziÄŸim ki Bedriye öfkelensem de sinirlenmezdim. Akılcı dünyanın tüm kötülüklerine karşı merhamet ve adaletin hâkim olması için savaşıyordum yeryüzünde.

Bendeki zafer duygusu saygıdeÄŸer bir yüceliktir. Güzellik ve iyilik dolu dünyamda akıl arama Bedriye. Yaratılmak/ yaratmak benimen önemli özelliÄŸimdir. Yaratanı fethetme. İnsanlık bile DonKiÅŸot’un kutsallığını anlayamadı. Bu komik kahraman, kutsiyetin en büyük mucizesidir. Bana göre kutsal kahraman,kendineTanrı’nın soytarısı adını vererek kendisine yakışanı yaptı. Zira patron yerine konulmayı beklerken soytarı olarak anıldı. Bedriye bana göre “büyük sanat eseri, her zaman sanatçıdan söz ettirir ve onu ortaya koyar. Böyle olması doÄŸaldır ve gerisi mühim deÄŸildir. Düşünce bir aynadır. Her sanatçı Tanrı’nın bir aynasıdır. Spinoza bunu böyle kabul ediyor. Don KiÅŸot ve Cervantes’te bir Martin, bir Georges azizliÄŸi mevcuttur. Cervantes’in, Aristo’dan daha üstün ve bu kadar güçlü oluÅŸu da bundandır. Cervantes ve Rabelais, birbirine denk bir güce sahiptir.” Ben geçmiÅŸe Rebelais da geleceÄŸe dönüktür. Ben soyluluÄŸu ÅŸaha kaldıran eÅŸitliÄŸe tutkunum. Duygusal olarak ele alırsam kendimi bütün çaÄŸların içinde mevuttum ben.

“Sevgili Bedriye ben de hayat çoÄŸu kez eserin üstüne çıkıyor. Bana göre alay etmek için tamamen baÅŸka bir anlam yakalamak gerekiyor; oysaki Don KiÅŸot’un kendisi gülünç, akıllı, uslu, derin bilgili ve saygıdeÄŸer biri oluyor. Bu üslup belli baÅŸlı yapıların kahramanlarına özgü bir sıfattır. Don KiÅŸot’ta Bedriye, büyük bir erdem ve fazilet bağışlayıcılık vardır. Don KiÅŸot “Sen iyi bir Hıristiyan deÄŸilsin; çünkü her hangi hareketi hiçbir zaman unutmazsın, diyor. İnsan yedi yüz kere affediyor, fakat affettiklerinin hiçbirini bir türlü unutmuyor. Ve unutulmuÅŸ olmayı, insanın unutmadığı ortaya çıkıyor.” Ben de komikliÄŸin her türü mevcuttur. Öyle saftır ki benim kahramanım için baÅŸarı önemli deÄŸildir onun için önemli olan misyonudur, zafer deÄŸil.

“Sevgili Cervantes, köylü Sancho hakkındaki fikirlerini öğrenmek istiyorum.”

“Bedriye, Sancho’nun da Don KiÅŸot’tan daha farklı bir saflığı yoktur. Her ne kadar ona efendim diyorsa da gerçekte ona inanıyor. Her ÅŸey bir yana onu çok seviyor. Sancho’nun tercihiydi Don KiÅŸot. Herkesçe bilinen birini tüm özellikleriyle olduÄŸu gibi kabul ediyor. Bu yüzden Don KiÅŸot sadece Sancho’nun aÅŸkı olmaz, onun inancıdır da.Bir vefayla baÄŸlıdır Don KiÅŸot’a. Ondan asla şüphe duymaz

“Sevgili Cervantes, sen büyük bir üslup sanatçısısın. “Sanattan çok, hareketten ise daha az kuÅŸku duyar.” Böyle olman sanatçılık deÄŸerine gölge düşürmez. Gerek senin gerekse Don KiÅŸot için güzellik çok önemlidir. Sizde gerçek birer sanatçısınız. Güzellik ve adalet sevgisi var ikinizde de. Gerçek aÅŸkı da sanatçıda tutkunun ritimlerinden biri olarak algılıyorsun. Objeler ve çareler konusunda sevgili dostum yanılsan da sanatçıyı adalete götüren hamlede hiç yanılmıyorsun. Bu bile seni ölümsüz yapmaya yetiyor. Sanatçının ÅŸaheser yaratmak için yeteneÄŸinin olmasını ÅŸart koÅŸuyorsun. Don KiÅŸot’u ancak altmış yaşında yayımlıyorsun. Bu yaşına kadar yazık ki sanatçı yanın hep eksik kalıyor. Bu yapıtla hem kendini hem de Don KiÅŸot’u hayatının zirvelerine çıkarıyorsun. Sende biliyorsun ki her türlü ıstırap, dayanılmaz güçlükler sanatçının eserinde ÅŸaheserler yaratabilir. Don KiÅŸot karakterinde canlı bir insanlığı armaÄŸan ediyorsun. Senin insan yönün öyle yüce ki en acımasız düşmanlarına bile iyilik yapıyorsun. Senin derin iradenle verdiÄŸin mücadelenin büyüklüğünü kim inkâr edebilir. Senin kazanmak istediÄŸin baÅŸarı maddi deÄŸil manevidir. Maddi bir zafer nasıl olsa kazanılır ama manevi kayıpların yeri doldurulamaz. Asker olmak için onurlu davaları olan soylu biri olmalı insan. Yapıtlarında kullandığın İspanyolca İspanya’nın en güzel dilidir. Dil kusursuzdur yapıtlarında. Dildeki ahenk yapın başından sonuna kadar okuyucuyu sarıp sarmalıyor. Hele komikliÄŸi öyle ustalıkla dile giydiriyorsun ki, okuyucu elindeki yapıtı bırakmak istemiyor. Krakerin hareketli, komik, hazır cevaptır. . Senin komiklik anlayışını yerli yerine oturtan bir saptamayı sana hatırlatmak istiyorum:

“Cervantes’in komiklik özelliÄŸi, Rebelais ve Flaubert’inki gibidir: Bu nitelik dili aÅŸan bir üsluptur. Dil gene de düşünceye baskın çıkan bir üsluptur. Rebelais’da kelimeler, Flaubert’de kelimelerin düzeni, ifade ettikleri ÅŸeyden daha çok söz konusu olur. Cervantes’te bu yetenek iki kat daha fazladır.”

Don KiÅŸot’un dostu yoktu. O da benim gibi kendi eÅŸitini bulamadığı için yalnızdı. Sancho gibi sadık müritten de dost olmaz. Dost olabilmesi için onun üstünde olması yanlışlarına tavır koyacak cesareti olması gerekiyor. Bilinç düzeyi de önemli dostluklarda. Kaldı ki Don KiÅŸot için aÅŸk bile kusursuz dostluktur. Don KiÅŸot’ta aynı zamanda bir insanın çocukluk, gençlik ve yaÅŸlılık, bir diÄŸer anlamıyla olgunluk dönemlerini de ustaca veriyorsun. Üstelik de Don KiÅŸot’un bütün İspanya olduÄŸunu gerçeÄŸini sana anımsatırsam ne düşünürsün? Sancho gerçek bir vatandaÅŸtır. Bir çocuk gibi kolay kandırılır. Kendi çıkarının kölesi olmuÅŸların karşısında Sancho bir kahramandır. En önemlisi Don KiÅŸot’un gerçek bir kahraman olduÄŸunu ondan baÅŸka kimse anlamamıştır. Bu yönüyle de bilgedir. KarşılaÅŸtığı zorluktan kaçmaz, üstüne gider.”

“Sevgili Cervantes, insanın yaşı gibi kahramanları da deÄŸiÅŸiyor. İnan bana benim kahramanım da Don KiÅŸot’tur. Onun iç dünyasındaki güzelliklere tutunmaya öylesine ihtiyaç duyuyorum ki… Kahramanın insan olamayacak kadar insandı. Belki de bu yüzden kurgu kahraman olarak anılıyor. Dünyanın ve insanların içinde yaÅŸayacaksın ve kirlenmeyeceksin… Sonunda kahramanın da uyanışı acı oluyor. Fakat kirlenmiyor. Bu özelliÄŸi bile tek başına onu ölümsüz yapmaya yeter diye düşünüyorum. Senin hayatından binlerce hayat çıkabilir. Bir insanın hayatı böylesi deneyimlerle donatılmışsa kahramanı da Don KiÅŸot ile Sancho gibi soytarı kılığına girmiÅŸ bilgeler olur. Hayata isyan etmen için sayısız nedenlerin varken sen direnmeyi ve üreterek yaÅŸamayı tercih ediyorsun. Asıl kahraman olan sensin, boynunda tasma, ayağında zincir olan bir esir o dönemin yanlışlarını ne güzel alaya alıyor. İntikamın bile insanlık abidesi sayılabilecek bir erdemdir. Acının insana kazandırdığı büyüklüğü düşündüm dostum. Büyük ruhunun karşısında ayaÄŸa kalktım. YaÅŸadığın her anı satır satır aklında tutan bir hafıza! Dünyaya nanik atan kahramanların sahibi bir esir. Merak ediyorum yazdıklarından dolayı yaÅŸadıklarına minnet duydun mu?”

“DoÄŸrusunu istersen Bedriye ruhumun olgunlaÅŸması sanıldığı kadar kolay olmadı. Sen yapıtımı basma yaşımı biliyorsun. Ben bile ancak o yaÅŸta acılarıma gülerek yaklaÅŸtım. Yazdıklarımda yaÅŸadıklarımı gülerek anlattımsa da içim delik deÅŸik. Neydi biliyor musun Bedriye? Hayatım boyunca ciddiye alınmamıştım. Saygı görmemiÅŸim. En acınası da konuÅŸmaya tenezzül edemediÄŸim insanlar ayağıma pranga vurup beni yönetebildiklerini düşünüyorlardı / yönetiyorlardı da. Ben aldığım her nefeste öldüm. Ölümün de acının da her türünü tanıdım ve tattım. Acıya kesti bedenim. Ama iradem yaÅŸama pencere açtı ve yaÅŸama tutundum. Yazın dünyasını keÅŸfettim ve o dünyanın soytarısı da şövalyesi de ben oldum. Ruhun önüne kim geçebilir. Silahlar düşünceyi öldürmeyi baÅŸarsaydı Bedriye, geçmiÅŸten geleceÄŸe okuyacağımız kitapların sayıları bu denli kalabalık olmazdı. Bedelsiz hiçbir ÅŸey olmuyor. Bugün geldiÄŸim yere gelmek için kimse benim çektiÄŸim çileleri çekmek istemez. Åžunu söylememe izin ver: sonunda soytarı yaptıkları, boynuna tasma, ayağına zincir geçirdikleri kölenin önünde onlar diz çöktü; ben çökmedim. Hem de salt ülkemde deÄŸil bütün dünya yaÅŸadıklarım ille de yarattığım kahramanlarımın önünde diz çöktü. Varsın sana da kimse yardım etmesin. Sen benim gittiÄŸim çile yolundan git. Hem benim kadar ÅŸanssız da sayılmazsın. Ben her zaman senin dostun olarak arkandayım. Beni anman yeterli buluÅŸmamıza. Seni bu duygularla kucaklıyorum.


Bedriye KORKANKORKMAZ




22 Şubat 2017 Çarşamba / 2493 okunma



"Bedriye KORKANKORKMAZ" bütün yazıları için tıklayın...