Arif TOPRAK ile 5N1Kitap
Soruları yanıtlamadan önce kısaca kendinizi ve kaleminizi bizlere hatırlatabilir misiniz?
1976'nın şubat ayında dünyaya gelmişim diycem de sanki daha önce başka bir gezegendeymişim de 76'da dünyaya gelmişim gibi olacak, ama olsun naapalım 🙂
8 kardeşiz diye ben fazla gelmiş olacağım ki annem beni doğurunca çöpe atmış ama çöpçüler grevde diye tekrar almak zorunda kalmış 🙂
Babam çok kararsız biri diye ancak ilkokula kaydederken adımı koymuş. İlkokul diplomasını alırken öyle heyecanlıymışım ki tıraş olurken yüzümü kesmişim. Zaten yüzüme bakılsa çizgi çizgi olduğu görülür, tıpkı harita metod defteri gibi. 🙂
Ortaokulda tembelliğin ilmini öğrenip kolayca mezun oldum, lisede de okuldaki hocaların aşırı ısrarı üzerine mezun oldum 🙂
Üniversite olarak kendime odtü sosyolojiyi seçtim, 94 yılında birkaç kere önünden geçtim, güzel bir okuldu, bahçesi ve kızları güzeldi diye biraz sosyoloji okudum. Üniversitedeki kızlar hem akıllı hem zengin hem de güzel diye benle pek işleri olmadı 🙂
Yazılarım çeşitli gazete ve dergilerde yayınlandı, çıkan yazılarımı arkadaşlara gösterip hava atmışlığım vardır 🙂
Çeşitli okullarda kamu kurum ve kuruluşlarda seminerler, çeşitli kitap fuarlarında da seminerler ve imza günleri düzenledim. Okuyucuların kafasındaki yazar ile ben birbiri ile uyuşmadığı için daha doğrusu onları hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm 🙂
Ben de isterdim yakışıklı uzun boylu filinta gibi olayım ama olmadı 🙂 zaten kimseye uzun boyluyum yakışıklıyım da demedim, bunu onlar uydurdu, bu yüzden biraz da onlar suçlu 🙂
Yazmaya ilk ne zaman karar verdiniz, yayınlamayı düşündüğünüz (hazırladığınız) son kitabınız ne zaman yayınlanacak?
İlk yazmaya tarih öncesi çağlarda başlamak isterdim ama yazı icat edilmemiş diye başlayamadım. Hatta bi ara gergedanlarla bizonlar yazı tura oynayacaklardı, yazı henüz icat edilmemiş diye oynayamadılar 🙂
97'de yazmaya başladım. İlk kitabım “Kavgamızın Ezgisi” adında bir roman. Doğunun yanlış bilinen doğrularını, kültürünü, dostluğunu komşuluk ilişkileri ve misafirperverliğini anlatıyor. Bunun yanı sıra töre cinayetleri, eğitimsizliğin sağlıksızlığın verdiği sıkıntılar da anlatılıyor.
İlk kitabım çıktığında çok heyecanlıydım, babama koşup "baba bir kitap yazdım" dedim. Babam da yüzüme bile bakmadan "niye yazdın?" diye sordu, donup kaldım, o soruya hala cevap arıyorum 🙂
İmza günlerinin ilki çok güzeldi. İşte kızlar geliyor, kameralar, gazeteciler falan… her yerde sen konuşuluyorsun, herkes senden bahsediyor, çeşitli yerlerde afişler asılmış aman Allah’ım, artık ünlüyüm ben! Havalara giriyorum 🙂
Ama ertesi gün elimde iki patlıcan beş biber fırına gidiyorum. Fırıncı sıraya geç diyor, hangisi benim lan oluyorum 🙂
Toplamda 8 kitabım var;
Roman olarak;
1-Kavgamızın Ezgisi
2-İşkencede Doğmak
3-Kuyu
Şiir olarak;
1-Odam Aşk Mezarlığı
2-Ben Aslen Yalnızım
Denemeler olarak;
1-Hüzünbaz Sevgiliye Mektuplar
2-Belki Bir Gün
3-Sen Aşksın Ben Aşık
15 yıldır Urfa’da Devlet hastanesinde korkuluk olarak görev yapıyorum 🙂
100 küsur insanın çalıştığı bi tekstil fabrikası açtım, patrondan ziyade işçiyim. İşçilerle birlikte 1 Mayıs’ı kutluyor, halay çekiyor, piknikte kebap yapıyoruz. Güzel bir aileyiz, hepimiz aynıyız.
Yerel bir gazete "Gazete Urfa"’yı kurduk, günlük yerel gazete çıkaracağız. Sevdiğim kızların resimlerini boy boy yayınlatıp kendime aşık edicem 🙂
Kitaplarınızı bize özetleyebileceğiniz cümleler ne olur?
Kitaplarımın tamamımda; halktan yana, haktan yana, barış özgürlük ve kardeşlikten yana cümleler vardır.
Bunun yanı sıra hüznün yalnızlığın acının ve çaresizliğin farklı tonlarını yazmaya çalıştım.
Tabi ki bir de mizahi yönlerimi yazdım. Kendimle çok dalga geçtiğim için herkesle geçebiliyorum, bazıları dövüyor sövüyor ama olsun, kader işte 🙂
Tüm kitaplarımda kendimden ve kendi dolaylarımda gördüğüm duyduğum konuları yazıyorum.
İlkem şu; doğruyu düşmanım söylese alkışlarım, yanlışı babam söylese eleştiririm…
Yazmak isteyenlere önerim şudur; lütfen okumadan yazmasınlar, hava için, itibar için, para kazanmak için yazmasınlar. Bunu yapanları görüyorum, hiç başarılı olamazlar.
Çevre geçici olarak dolu olabilir, özellikle sanal âlemde bir hayli kalabalıktır etraf. Bilgisayarın fişi çekildiğinde, elinden telefonu bıraktığında geriye kalan kimse, hayatında onlar var demektir.
Sanaldaki pohpohlamaya kanıp kitap çıkaran insanların çoğunun kitapları ellerinde kaldı.
Kimleri okur ve severim; Cemal Süreya 'yı, Yaşar Kemal'i, Özdemir Asaf 'ı, Ümit Yaşar Oğuzcan'ı, Yılmaz Erdoğan'ı, Sabahattin Ali'yi, son zamanlarda da Sinan Akyüz'ü okuyorum.
Tarzım şu dediğim bir kitap yok. Milliyetçi kitapları da okurum, solcu kitapları da, dini kitaplar da okurum, ateist kitaplar da. Çünkü öğrenmeye aç bir insanım. Öğrenmenin yaşı yok gerçekten de.
Bilmeden okumadan bir fikri benimsemek ne kadar yanlışsa, bilmeden okumadan o fikre o insana karşı olmak da o kadar yanlıştır. Kara cahil ise bunları bilmediği halde biliyormuş gibi yapıp körü körüne savunanlardır.
Edebiyat dünyasında kendinizi nerede tanımlarsınız?
Edebiyat dünyasındaki yerimi tarif edeyim diyorum, kendime ait bi yerim yok, kaçak ya da gecekondu bir hayat işte. Dikkat veya ilgi çeken bir yanım keşfedilmedi galiba 🙂
Kitaplardan sonra ne gibi değişiklik oldu hayatınızda derseniz, şunu derim; yıllar önce kimsenin tanımadığı beceriksiz biriydim, şimdi herkesin tanıdığı beceriksiz biriyim 🙂 Son olarak şunu ekleyeyim; genelde şairlerin ve yazarların öldükten sonra kıymetleri biliniyor, benim ölmeden önce kıymetimi bilin 🙂
Yazar ve okurlar arasında kurulan köprü nasıl olmalı?
Yazar iyi yazacak, okuyucu da iyi okuyacak. Şiirden anlamayan biri şiiri okursa sizi şiir yazmaya tövbe ettirir.
"Bulutların üstüne oturduk, çay demledik" dedim bir şiirimde, atmayın hocam, oturamazsınız ki bulutların üstünde, uçmuşsunuz bir de çay demlemişsiniz, ha ha ha" dedi biri. Şimdi bu ve benzeri birileri ile köprüyü havaya uçurmak daha mantıklıdır.
Yazmayı sevdiren özendiren yazarları seçmeli okuyucu. Marka yapmış biri kitaplarında küfür etse de tutuluyor seviliyor, bu yanlış. Okuyucu yazarlara hesap sorabilmeli ama bunu da yapıcı bir şekilde yapmalı
Okurlar sizin kitaplarınızı neden okumalı?
Kendim yazdım diye demiyorum kitaplarım hoştur, birçok güzel özelliği vardır. Mesela kışın pardon yazın serinlemek için yelpaze olarak kullanabilir, kışın ısınmak amacıyla sobada yakabilirsiniz. 🙂
Ayrıca kitaplarımıza dayanıklılık testleri yapılmıştır, Ankara-samsun karayolunun 20.kilometresinde tonlarca demir yüklü bir tır kitaplarımızın üzerinden geçmiş olup, burunları dahi kanamamıştır 🙂
Çocukların erişemeyeceği yerde saklamanıza gerek yok, güzel bir aşkla yazıldığından herkes okuyabilir.
Belki islami usullere göre yazılmamıştır ama kitaplarımızda asla domuz yağı bulunmamaktadır. 🙂
Okuyucuya önerimiz şudur; lütfen kitaplarımızın üzerinde oturmayın, hayal kırıklıklarımız bi tarafınıza batarsa sorumluluk kabul etmiyoruz 🙂
arzudincer0@gmail.com
|