ISSN 1308-8483
ANADOLU'DA MİTOLOJİDEN, BUGÜNE KADIN! / Nilgün ÖZARAR
Nilgün ÖZARAR    
  Yayın Tarihi: 6.3.2009    


ANADOLU'DA MİTOLOJİDEN, BUGÜNE KADIN!

Yarın 8 MART.2009 Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Kutlanacak!
Nesini kutlayacaksınız bu günün?
Yaşadığımız dünyada milyonlarca kadın, kadın olduğunun bile farkında değilken!
Neyi kutluyoruz? Önce bunu sorgulamak istiyorum.
Hala benim ülkemde kadınların %18’i okuma yazma bilmiyor.
Kız çocuklarını okula göndermeyen babalar bu ülkede yaşıyor.
Karısını bir polisin gözü önünde 52 yerinden bıçaklayan kocalar var benim ülkemde.
Ben bu günü kutlayamıyorum ne yazık ki .
Ve de mutsuzum, hem de umutsuzum…..!

Bu günün nesini kutluyoruz! Hiç anlamıyorum, Mitolojiden bugüne her alanda kaybedilmiş bir savaş vardır ortada.
Erk’i kaybetmişiz bir kere, hem de çok eskiden, ama biz kadınlara bu 8 MART erkek egemen toplum tarafından armağan edilmiş bir gün diye yutturulmuş. Amerika’da 1857’de New York’ta 40.000 dokuma işçisi greve gidiyor, polis işçilere saldırıyor, fabrikaya kapatıp kilitliyor sonra yangın çıkartıyorlar ve çoğu kadın olan 129 işçi ölüyor. Kadınları katlettikten sonra ağzımıza bir parça bal çalmışlar. Biz de her yıl bu gün yalanıp duruyoruz.
Niye erkekler günü yok, çünkü senede 364 gün onların.
Yalan mı?
Bakın bu savaşı nasıl kaybetmişiz:
Anadolu topraklarında Lidya, Frigya dönemlerinde ana tanrıçalar varmış. O dönemlerde kadın erkek ilişkileri kim kime dumduma durumunda, erkeğin dölleyici durumu da bilinmediğinden, kadınların zaman zaman karınlarının şişmesi ve bir süre sonrada karınlarından bir canlının çıkması nedeni ile kadını yaratan sanmışlar ve onu kutsal ilan etmişler. Kadın ve erkek bilgeliklerini fikir ve görüşlerini paylaşırlar, hayatı dengeli bir işbirliği içersinde yaşarlarmış.
Böylelikle kadının yaratan olmasından dolayı hakimiyeti tam beş bin yıl sürmüş. O yüzden hanımlar, binlerce yıl medeniyetin beşiği olan üzerinde yaşadığımız bu toprakların adı babadolu değil, Anadolu’dur.
Bu anaerkil dönemde kadın ve erkeğin üretimi ihtiyaçları karşılamaya yetiyormuş, ancak nüfusun artmasıyla tarım ve hayvancılık için daha geniş topraklara duyulan ihtiyaç, savaşları tetiklemiş.
Değişen yeni koşullarda erkek avcı ve savaşçı olduğundan sürülere, tutsaklara, silahlara ve ürünlere sahip olunca, kadın geri planda kalmaya başlamış.
Erkek sahip olduklarını korumaya çalışırken mülkiyet kavramıyla beraber kıskançlık duyguları da erkeğe egemen olmuş.
Sonuçta erkek, egosu gelişmiş, ego galip gelip onu benimsemiş. İşte hanımlar ilk ayrımcılık böyle başlamış.
Sonra çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçilmiş. İşte kadının gücünün ortadan kalktığı dönem bu dönemdir.
Yaratanın tanrı olduğu fikri gelişmiş ve kabul edilmiş. Bu inanca göre de kadının ruhu olmadığı, eş ve ana olarak yaratıldığı, erkeklerden aşağıda olduğunu kabul etmişler. Öyle ki başa çıkamadıkları yerde bu sefer ya şeytan demişler ya da cadı. Binlerce kadını yakmışlar…!
Böylece kadınları Tanrı adına, erkeklerle eşit oldukları mevkiden indirmişler. Kimler yapmış bunu ERKEKLER!
Şimdi hanımlar, bu durum yani gücün el değiştirmesi politik bir hadisedir. Bu dünyada gördüğünüz ne kadar adaletsiz dağılım varsa hepsi politiktir bunu aklınızdan hiç çıkarmayın.
Geçmişte bize yaptıkları bu üç kağıttan dolayı erkekler asırlardır bir vicdan hesabı içinde yaşamaktadırlar.
Karanlıkta yaşayan baykuşlar, küçük bir ışık gördüklerinde korkar gözlerini kapatırlar. Erkekler de kadınlara karşı bilinç altındaki bu suçluluk duygularıyla, baykuşlar gibi kadınların saçtığı ışıktan hep korkarlar. Onun için gözlerini kapatırlar ve onları görmezden gelirler. Onlar için tek yol vardır, o da erkek egemenliğini kullanarak, çeşitli mazeretler bularak, dini kullanarak, olmadı doğurganlığını kullanarak, olmadı fiziksel zayıflığını kullanarak, onları sürekli baskı altında tutmaya çalışırlar. Dedim ya bu bir politikadır ve bu siyasetin değişmez bir kuralıdır.
Ama hanımlar güneşi balçıkla sıvayamazlar ki, biz kadınlar pırıl pırıl güçlü ışıklarımızı saçmaya devam ettiğimiz sürece ve onlar bizi ne kadar baskı altında tutarlarsa tutsunlar, ne kadar eve kapatmaya çalışsalar da bunu başaramayacaklar.
Ne yazık ki siyaseten ne kadar güçlü olsalar da bize ulaşmaya beyinleri yetmeyecektir.
Biz kadınlar parlamaya devam edeceğiz!
Acaba bu baykuş adı nereden gelmiş?
Bay kuş dan olabilir mi? Ne dersiniz?

7.Mart.2009 Foça


Nilgün ÖZARAR

nilgun.ozarar@gmail.com


1719










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)