ISSN 1308-8483
SONUNA KADAR TUTKUN / Ümit YILDIRIM
Ümit YILDIRIM    
  Yayın Tarihi: 4.8.2019    


SONUNA KADAR TUTKUN



“Sanki içinde fazla gelen bir şey kadının varlığını
öylesine dolduruyordu ki,
elinde olmadan kâh bakışlarının pırıltısında,
kâh gülümsemesinde ifadesini buluyordu.
Gözlerindeki ışığı bilerek ve isteyerek söndürüyordu ama
ışık onun isteği dışında
bu kez belli belirsiz gülümsemesinde ortaya çıkıyordu.”

Anna Karenina, Tolstoy



Kocasını ve oğlunu bırakıp sevgilisine gitmenin acısını çekti.
Dışarı çıkamadı, eve kapandı, Vronski’den beklediği desteği göremedi.
Oğlunu görmek istediğinde zorluklar çıktı karşısına.
Dostu bildikleri evine gelmez oldu.
Hoş, hiç kimseyle yakın dost değildi zaten ama selamlar kesilmişti artık.
Başkalarının gözünde ahlaksız biriydi.
Kimdi ahlaksız olan?
Gizli gizli ahlaksızlık yapmayacak kadar dürüsttü.
Kocasına itiraf etti.
Yaptığından acı duyuyordu ama pişman değildi.
Oğlunu bırakmak pahasına gitti aşkının peşinden.
Mutsuzluk geride kalmadı, oğlunun özlemi içini yaktı.
Yalnızdı, Vronski dış dünyada işlerine devam edip kendine uğraş edinirken
o, evde yalnız başına oturmak dışında bir şey yapamıyordu.
Bir defa dışarı çıkmak istedi, gittiği yerde aşağılandı.
Destek görememek, onu asıl yaralayandı.
Yanında kimse yoktu.
Vronski’den olma kızını sevemiyordu, bunu kendine itiraf edecek kadar acımasız dürüsttü.
Oğlunun yerini almak bir yana sevimli olması dışında kızı hakkında düşündüğü bir şey yoktu.
Kızı hastalandığında bile tek düşündüğü Vronski’nin nerede olduğuydu.
Kendine yalan söylemiyordu, seviyormuş gibi yapamıyordu, mutluymuş, her şey yolundaymış gibi yapamıyordu.
Devamlı kavgaya neden olan bu huzursuzluk bedenini ele geçirdi.
Afyona sığındı.
Kıskançlık krizleriyle, kuruntularla, sevgilisini evde beklemekle geçiyordu günler.
Vronski’yle kavgalarının sonu gelmiyordu.
Onu eleştiren ya da içten içe yadırgayan kadınlardan bazıları
onun kadar cesur davrandıklarını hayal ettiklerinde
bu çılgın düşüncelerden korkuyorlardı.
Anna, onların düşündüklerini yapmış olmasıyla, yaptıklarını açıkça yapmasıyla ayrılmıştı çevresindeki kadınlardan.
Gizemli ve çekiciydi, ufak flört oyunlarıyla hâlâ bir değerinin olduğunu kendine kanıtlamaya çalışsa da bunlardan tatmin olmuyordu.
Özlemini çektiği şey daha başka, daha farklı bir şeydi.
Vronski’yle ettikleri bir kavgadan sonra karamsarlığa düştü.

İnsanların birbirinden nefret ettiğini ama bunu sürekli örtmeye çalıştıklarını düşünüyordu.
Ona göre var olma mücadelesi ve nefret insanları birleştiren tek şeydi,
Onun tutkusu gittikçe ateşli bir hal alırken Vronski’nin sönüyordu.
Sonuna kadar gitmeyi seçmişti ama beklediği bir yangınken
elde ettiği yalnızca bir mum ışığıydı.
Vronski’yle karşılaştıkları gün istasyonda duyduğu ölüm haberini anımsadı.
Bu haber onun ilhamı oldu.
Anna, kocasını ve oğlunu yasak aşkı için bırakan bir kadından çok daha fazlası.
Doğru olduğunu bildiği şeyi yaptı.
Yalan söylemedi ne kendine ne başkasına.
Bu, her şeyi açıkça görmesine ve gördüklerinden soğumasına neden oldu.
Kuruntularının yersiz olduğunu biliyordu.
Huzursuzluğunu saklayamadığı için dile gelmesi gereken taşkınlıklardı onlar.
Her şeyin farkındaydı,
kibarlıkların ardına saklanan nefretlerin de kıskançlıkların da…
Varlığının ateşi o kadar güçlüydü ki ona bakan herkesi tutuşturdu.
İçinde parlayan ışığın aleviyle yandı, o istasyonda.


Ümit YILDIRIM



1809










   |   Hakkımızda    |    İletişim    |    Yasal Uyarı    |


    © FocaFoca.com tüm hakları saklıdır.   (03/2005)