MAŞALLAHIM VAR!
“İyiyim” demeye ağzım alışmış, vallahi iyi değilim. Korona bi yandan ekonomik kriz bi yandan, nasıl çıkacağım bu bunalımdan? Geceleri rahat uyuyamadığım için, mecburen gündüz uyuyorum. Kafamın içinde bir sürü düşünce, fincancı katırları gibi dolanıyor. Doğalgaz var yakamıyorum, köprü var geçemiyorum, hastane var gidemiyorum. Dolarım yok, bozduramıyorum. Çok iyi borçlandım ama ödeyemiyorum. Helali hoş olsun, ödediğim elektrik faturasının yarısı vergi ve kesintilere gidiyor. Bu nedenle, kimseden elektrik alamıyorum. Telefonumda, “IBAN’ıma 10 Lira gönder” mesajını gördükçe kahroluyorum. Almadan vermek Allah’a mahsustur. Yok ki, ne göndereyim?
Tat yok bu hayatta, hiç bişey neşelendirmiyor. Hayatın acıları, kavrulmuş leblebiye çevirdi beni. Kendimi, beş para etmeyen adam gibi hissediyorum. Zeminim iyice sıvılaştı, ayakta sallanıyorum. Çalgısız çengisiz aklımı oynatmak istiyorum, beceremiyorum. Çünkü... Her akşam, bir yetkili televizyona çıkıyor. Bana bakarak, “Maşallahın var, ağlayıp zırlama” diyor. Bir insana kırk kere deli denirse, deli olurmuş. Onlar “Maşallah” dedikçe, çok şükür kendimi daha iyi hissediyorum. Beni üzen şey, program bitince maşallahın etkisinin kaybolması. Düşüne düşüne onun da çaresini buldum. Aynanın karşısına geçip, “Maşallahın var, ağlayıp zırlama” diyorum. Hatta, bir cümle de ben ekliyorum. “Güzel günler yolda sık dişini...” Haliyle, hamamdan çıkmış gibi rahatlıyorum...
Nereden aklıma geldi, gelmez olaydı... Geçen gün, iki yıldır et yemediğimi hatırlattım kendime. O sırada bir yetkili televizyonda konuşuyormuş, duymuş. “Yalancı, iki yılda iki kurban bayramı var! Mutlaka birisi et getirmiştir” demesin mi? Utancımdan yerin dibine girdim. Fırçayı yiyince aklımdaki soruyu da soramadım. “Sütsüz peynir, arısız bal, etsiz sucuk yapan bir milletiz. Neden sefalet endeksinde yükseklerdeyiz?” sorusu bir ukde olarak kaldı içimde. Bütün gün iş aradığıma bakmayın, utancımdan işe ihtiyacım yokmuş gibi davranıyorum. İşi kim kaybetmiş ki, ben bulayım? “Spor yaptım işte, fena mı oldu...” diyerek kendimi avutuyorum. Ayrıca, yardım paketimi patlatmadan adresime ulaştıran görevlilere teşekkür ediyorum. Günde üç kere aldığım ilaç gibi, hep aynı cümleyi mırıldanıyorum. “Maşallahın var, ağlayıp zırlama...” Sonra ekliyorum: “Güzel günler yolda sık dişini.” İyi güzel de, saçlarıma aklar düştü. Nerede bu güzel günler? Güzel günler trafiğe takıldı belki de!
|