Uluay KOÇAK GÜVENER
  		
		  UNUTMADİNİ
		  
		  
				    
  
 
 
		 	
			
		  
			  
	
Kalbinin sokaklarında,
Özgürce koşamadıkça,
Yasak ÅŸehirlerde geziyor ruhun,
Hayaletler ülkesinde tanınır olmadan…
O yüzden unutmak dinindesin
Sen; "anlatsam uyar mı" derdindesin,
Hayat; "geriye bir şey kalmasın"…
Ruhunun dibindesin.
O yüzden unutuyorsun,
Hemen her şeyi…
Kaçamak güzel havaları bile…
Her sabah uyanışının kutlu günü aynaya bakışın, yansın senin gizli bahçen. Yaşayamadığında daha çok yaşatıyorsun.
Ruhun dingin sokaklarında çaresizce yürüdüğünde neyi keşfetmeyi bekliyordun. Kimliğini bulmayı mı, kim olduğunu mu yoksa kim olduğunu unutmayı mı?
Unuttuğun bu kutsal ıstırabın seni nereye uçuracak, nereye kaçacaksın, magmanın yedi kat dibi sana uyar mı?
Pençelerinle sapladığın kelimelerin sana el verir mi?
Çağırışının sesleri yankılandıkça vücudundan arta kalan parçalar, bu düşsel orman içindeki kayalıkları oluştururken; içindeki seslerin yansısı olan yankısına dönüşür mü?
Sırf sen istedin diye felek senin istediğin tarafa döner mi?, kuşlar biter, aşklar uçar mı?, kelimeleri dizgisini değiştirsen gerçek yanılır mı?
Gerçeği ne sanıyorsun? Perdelerle örülmüş bir görünmez görüntü sadece, asıl gördüğümüz ne
OlduÄŸun sen, olmak istediÄŸinin katili
Ellerinde bedeninin kanı, çığlıkların yetim, kaybolan ruhun...
Yıpranmış kalmış sükûnetin nereye gitti
Bekliyoruz…
Issız bir ormanın karanlık soluğuyuz
Yeşilin her tonu ile yıkandık.
 
      
     
	  
       
Uluay KOÇAK GÜVENER
       
        
		
	  			 
 
 
				 
				 
				 
				
   
		 	 
     
	
	 
	
	
	
	 
	   
 
				 
				 
				  
 
	    
	  		  
 
	      	    
 
"Uluay KOÇAK GÜVENER" bütün yazıları için tıklayın...
 
 
            
 
			
        Kalbinin sokaklarında,
Özgürce koşamadıkça,
Yasak ÅŸehirlerde geziyor ruhun,
Hayaletler ülkesinde tanınır olmadan…
O yüzden unutmak dinindesin
Sen; "anlatsam uyar mı" derdindesin,
Hayat; "geriye bir şey kalmasın"…
Ruhunun dibindesin.
O yüzden unutuyorsun,
Hemen her şeyi…
Kaçamak güzel havaları bile…
Her sabah uyanışının kutlu günü aynaya bakışın, yansın senin gizli bahçen. Yaşayamadığında daha çok yaşatıyorsun.
Ruhun dingin sokaklarında çaresizce yürüdüğünde neyi keşfetmeyi bekliyordun. Kimliğini bulmayı mı, kim olduğunu mu yoksa kim olduğunu unutmayı mı?
Unuttuğun bu kutsal ıstırabın seni nereye uçuracak, nereye kaçacaksın, magmanın yedi kat dibi sana uyar mı?
Pençelerinle sapladığın kelimelerin sana el verir mi?
Çağırışının sesleri yankılandıkça vücudundan arta kalan parçalar, bu düşsel orman içindeki kayalıkları oluştururken; içindeki seslerin yansısı olan yankısına dönüşür mü?
Sırf sen istedin diye felek senin istediğin tarafa döner mi?, kuşlar biter, aşklar uçar mı?, kelimeleri dizgisini değiştirsen gerçek yanılır mı?
Gerçeği ne sanıyorsun? Perdelerle örülmüş bir görünmez görüntü sadece, asıl gördüğümüz ne
OlduÄŸun sen, olmak istediÄŸinin katili
Ellerinde bedeninin kanı, çığlıkların yetim, kaybolan ruhun...
Yıpranmış kalmış sükûnetin nereye gitti
Bekliyoruz…
Issız bir ormanın karanlık soluğuyuz
Yeşilin her tonu ile yıkandık.
Uluay KOÇAK GÜVENER
"Uluay KOÇAK GÜVENER" bütün yazıları için tıklayın...
